4) Sera mahsulü çocuk yayıncılığının bir adım ötesinde ne var?
Pek çok yayınevinin artık bir de çocuk kitaplarını yayımladığı ayrı birer markası var. Çocuk yayınlarının hem nicel hem de nitel anlamda ivme kazanmış olması ya da bir ebeveyn/yazar olarak her gün çocuğunuza okuduğunuz o hoş masallardan bir tane de sizin yazabileceğiniz düşüncesi… vesile artık her neyse, çocuklar için yazma eşiğine gelindiğinde eğer yeterli bir saha araştırması ve yazılanlar üzerine etraflıca düşünme söz konusu değilse ortaya çıkan kitaplar, güdümlü, basite indirgenmiş, metinler olabiliyor. Başlarken ki bu vesileleri ve yazılan metinlerin bir kısmını, mail kutuma düşen e-postalardan biliyorum. Dahası pek çok alanda kalem oynatan yazarların, çocuklar için de bir şeyler yazayım, dediğinde kelimenin tam anlamıyla “çuvalladığını” görmek de mümkün. Bu, ekseriyetle alanın, dahası çocuk zihninin basite alınmasından kaynaklanıyor.
Çocukların günlük rutinlerini anlatan, çocuğun gelişimsel bir dönemine parantez açan; korku, öfke, sabır, özlem gibi soyut birtakım kavramların anlamsal olarak neye karşılık geldiğini hikaye eden, yeni bir kardeşi, alışkanlıkları, uyku düzenini ve çocuğun etrafında şekillenen daha pek çok şeyi fark etmesini sağlayan metinlerle sıklıkla karşılaşıyoruz. Bu çalışmalar elbette önemli ve pedagojik açıdan çocuğun gelişimsel sürecine katkısı göz ardı edilemeyecek kadar fazla. Fakat ben bu tanıdık, başı sonu belli metinlerin dışında bir yerde arıyorum sanatı. O ilk akla gelen, basit mevzuların uzağında. Sanatı önceleyen, estetize eden, çocukların fark edemedikleri duygu durumlarını bile fark ettirip onlarla baş etmeleri için bir kapı aralayan ya da yalnızca anlayıp kabullenmelerini sağlayan, okura hareket edebileceği boşluklar bırakan metinlerde… Peki ne demek boşluklar bırakan? Bunun oldukça basit bir cevabı var: Edebiyatın ve sanatın zaten yaptığı şeyi, çocuk yayıncılığında da yapılmasına izin vermek. Okura alan açmak. Yazarın ve çizerin bıraktığı boşluklarda, okurun yeni bir yaratımla, yeni yorumlarla başka bir “şey” üretmesine izin vermek, okurun hareket alanını çoğaltmak, böylece metnin imkanlarını genişletmek.
Anna Llenas imzalı “Boşluk” bahsettiğim türde bir kitap. Picture Book kategorisindeki çalışma; kayıp, düş kırıklığı, ya da nedensiz bir hüzün sonucu, anlamını bilmediği bir duygunun gelip bedeninin tam ortasına yerleşmesini ve içinde kapatamadığı bir boşluk oluşturmasını kız çocuğu özelinde tanımlıyor. Zor bir konu. Üstelik bunu, çocuğa görelik ilkesini ıskalamadan okul öncesi çağındaki çocuğa anlatabilmek çok daha zor. Fakat sanat tam da burada başlamıyor mu? Bu zor olanı aramakla? Ya da orada öylece duran alelade bir şeyi yazıya çağırmakla? Onu sese dönüştürmekle? Mahsa Hedayati’nin resimlediği sessiz kitap olan Tatlı Rüyalar mesela, tam da böyle bir çalışma. Alalade bir anın, uykunun, sanatsal görüyle nasıl işlenebileceğinin iyi bir göstergesi. Çocuğun dünyasında zaten var olan basit rutinlerin sanatsal perspektifle neye dönüşebileceği üzerine düşünmek için de iyi bir vesile.