Atık deriler ilmek ilmek işlenip sanat eserine dönüşüyor 

/
17 dakikada okunur

30 yılı aşkın süredir deri tasarımı yapan Saraciye Eğitmeni Fatma Menteş, atık derileri değerlendirerek yepyeni ürünler elde ediyor. Farklı sanat dallarını deri ile buluşturan sanatçı, “Atık derilerden yeni ürün elde etmek, normal şartlarda çöpe gidecek bir parçayı kolye, bileklik olarak üzerinizde taşımak anlamına geliyor. Bir parça deriden 3 boyutlu dans eden bir kız veya koşan bir at yapabiliyorsunuz. Hiçbir makine kullanılmadan elde edilen bu ürünler, geri dönüşümle doğaya katkı sunarken, dünyada bir tek size ait, size özel oluyor” diyor. 

Atölye ve mağazalarda kullanılmayan atık derileri, kişiye özel sanat eserine dönüştüren Deri Tasarımı ve Saraciye Eğitmeni Fatma Menteş, bugün 30 yıllık bir sanat serüveninin mirasçısı. Deriyle küçük yaştan itibaren haşir neşir olmaya başlayan sanatçı, daha çocuk sayılacak yaşta babasının deri atölyesindeki artık derilerden bebeklerine kıyafet dikmeye başlıyor. Aradan geçen 30 yıllık sürede, resim, tezhip, rölyef ve çini gibi sanat dallarını öğrenip deriyle birleştiriyor. 

Deriyle ilk kez nasıl tanıştınız? Bu sanat, yaşamınızı nasıl etkiledi?
Deriyle ilk temasım ailede kuruldu. Babam ayakkabı ustasıydı, abim ise iyi bir deri tasarımcısıydı. Çocukken bebeklerime, babamın tabakalarından deri keserek kıyafet dikerdim. Onlar bundan o yıllarda habersizdi ama şimdi verdiğim zararı anlayabiliyorum. Bazen derileri ziyan ettiğim olurdu ama bebeklerimin kıyafetleri hep deridendi. Daha sonra eşim de deriyle uğraştı. Yani işin özeti hep derinin içindeydim. El becerisi olan bir çocuktum, sanatı sevdim. 30 yılı aşkın süredir hem öğrencisi olduğum hem de öğrenci yetiştirdiğim sanat yaşamımı, kendini keşfetme yolculuğu olarak tanımlıyorum. Arayış içindeyken, sanatta kendi yolumu buldum. 

 

(Fatma Menteş ve Aybike Eroğlu)

Farklı sanatları deriyle birleştirdi 

Derinin yanı sıra farklı sanat dallarıyla da ilgilenmişsiniz. Peki bu dalların size nasıl katkısı oldu? 

Tasarımın yolunun renklerden geçtiğini düşünerek ilk önce resme yöneldim. Karikatür Müzesi’nde resim dersi, yaklaşık 7 yıl Dilek Yerlikaya’dan tezhip, Gagavuz Türkü Dimitri Savastin’den 7 yıl resim, son 5 yıldır da Fatma Şan’dan çini tasarım dersleri alıyorum. Farklı sanat dallarından öğrendiklerim, çocukluk hayalim olan deri sanatına çok katkı sağladı. Şimdilerde resim, tezhip ve çiniyi deri ile buluşturuyorum.  Hiç resim dersi almamış birinin deri üzerine uygulama yapması zor. Ama tekniği bildiğiniz zaman daha bilinçli hareket ediyorsunuz. Çünkü deri boyamak sulu boyadan daha zordur, resim öğretmeni bir öğrencim, teknikleri bilmesine rağmen boyarken baya zorlandığını söylemişti. Mesela porselen üzerine işlediğim küçük figürleri aksesuar olarak deriyle birleştiriyorum. Deriye değerli taş koyarak bileklik yapıyorum. Örneğin bir çantanın üzerine çeşitli motifler veya kız kulesi tasarımı yapıyorum, bunlar ülkemize gelen turistlerin hatıra olarak satın alacağı güzel ürünlerden oluyor. Tabii bu ürünlerde birkaç sanat birleşmiş oluyor. Deri ile yelekten hırkaya, tabaktan aksesuara pek çok farklı ürün yapılabiliyor. Tamamen hayal gücünüze bağlı. Toplumda insanlar yalnızca ayakkabı ve çanta alırken, ‘hakiki deri mi acaba’ diye düşünse de aslında bununla sınırlı değil. Deri dersi alan öğrencilerim ayakkabı ve çanta yapımında kullanılan derilerden arta kalan atık derileri değerlendirerek yepyeni ürünler elde ediyor.  Hem az maliyetli hem de geri dönüşümle doğaya katkı sağlıyoruz. Atık derilerden yeni ürün elde etmek, normal şartlarda çöpe gidecek bir parçayı kolye, bileklik olarak üzerinizde taşımak anlamına geliyor. 

Bugün geçmişe dönüp baktığınızda yaşama kazandırdığınız eserler size nasıl hissettiriyor? Günler süren emeğin sonunda yaptığım ürünleri birilerinin taşıdığını görmek insana tarifsiz bir his veriyor. Yıllar önce yaptığım sandaleti tramvayda giderken bir turistin ayağında gördüm.  Eserinizi veya yapılmasına vesile olduğunuz eserleri birinin üzerinde gördüğünüz zaman her model birbirinden farklı olduğu için ilk bakışta tanıyorsunuz. Bazı ürünlerimi dizilerde görüyor, gurur duyuyorum. Aradan geçen yıllarda insanların bir zanaatı öğrenmesine vesile olmak size yetiyor. O kişi öğrendiği zanaatla ekmeğini kazanıyor. Mesela dünyada 5 tane olan bir ayakkabı modelim var, bu ayakkabıların kimde olduğunu ben biliyorum ve bu yaptığım işi iç dünyamda da çok özel hale getiriyor. Ürünün tasarımı bana ait, derileri kesip işlediğim ayakkabının kimler tarafından giyildiğini bilmek de çok güzel. O 5 ayakkabıdan biri şu an Almanya’da, diğeri Çatalca’da, bir diğeri Balat’ta biri de bir yönetmenin koleksiyonunda. Son örnek ise bende. El emeği ürün yapmak, evladınız büyüse de arkasında durmak gibi.  Ürünü takip etmek, nerede olduğunu, değer veren kişilere ulaştığını takip etmek, bu hisler çok özel” diyor.

Atık deriden sanat eserine yolculuk 

Bir parça deri nasıl esere dönüşüyor?
Bazı dericilerin atölye ve mağazalardan topladığı atık derileri alarak çalışıyorum. İstanbul’un bazı noktalarında satılan derileri biz de kilo işi alıp ürüne çeviriyoruz.  Arkası keçe önü deri yelek, kırkyama çanta, küçük anahtarlıklar kısa sürede yapılabiliyor. Pek çok sanat dallarından eğitim almış biri olarak söyleyebilirim ki, derinin diğer sanat dallarına göre hızlı paraya çevrilebilme gibi bir özelliği var. Çanta, ajanda, tablet kılıfları, saat kordonları yapıldığında kısa sürede alıcı bulabiliyor. 


Deriden bir ürün nasıl elde ediliyor, işin püf noktası neresi?
Her el emeği ürün gibi deriden ürün elde etmenin en önemli noktası hayal etmek, tasarlamak. Üzerinizde taşıyacağınız ürünü tasarladıktan sonra kalıp çıkarıyoruz. Daha sonra o kalıp doğrultusunda deriyi kesiyor, yapıştırıyor, deliyor ve dikiyoruz. Metal veya ahşap materyallerle süsleyebiliyorsunuz. Bir dönem hayvan kemikleriyle ürünleri süslüyordum, sonra çakıl taşları, deniz kabukları da süslemede önemli birer araç. Ham deride ise boyama süreci var. Bu deriler vaketa, meşe palamudu ve kızıl ağaçla işlem görüyor. Ben ürünün doğal yoldan elde edilmesini seviyorum. Yani işlenmiş deriden daha çok seviyorum.  Ürünün üzerini istediğiniz gibi motiflerle süsleyebiliyorsunuz, çiziyorsunuz, dövüyorsunuz.  Ayrıca kabartma rölyef yapabiliyorsunuz. Bir parça deriden 3 boyutlu dans eden bir kız veya koşan bir at yapabiliyorsunuz. Hiçbir makine kullanılmadan elde edilen ürünler, dünyada bir tek size ait, size özel oluyor. 


Boğa derisi sehpaya dönüştü

Bir ürünün gerçek deri olup olmadığını nasıl anlarız? 
Alışveriş sırasında hemen hemen herkesin ortak bir sorduğu şey ‘gerçek deri nasıl anlaşılır’ oluyor. İlkel bir yöntem belki ama dilinize değdirdiğinizde derinin gerçek olup olmadığını anlıyorsunuz. Tabii deriyle haşır neşir olan kişiler deriye baktığında bile anlıyor. Ürünün arkasını çevirdiğinizde suni derilerde kumaş gibi dokuma izi vardır ama gerçek deride tiftiklenmiş bir görüntü olur. Piyasadaki ürünlerin artık birçoğu maalesef gerçek deri değil. Aslına bakarsanız çöpe gidecek atık malzemelerden, dünyada bir tane kişiye özel ürün çıkarmak geçmişe iz bırakmak anlamına geliyor. Bir gün yurt dışından boğa derisi gelmişti. Derinin üzerinde ok izleri vardı. Ben o deriden sehpa yaptım, üzerine de boğa ve matador resmi çizdim. Ok izlerine dokunmadım. Boğa matadorla güreş sırasında o ok darbeleriyle öldü belki ama bir sehpa olarak bizimle yaşamaya devam ediyor.

Türkler pratik, Avrupalılar kuralcı 

Uzun bir süredir öğrenci de yetiştiriyorsunuz. Acaba öğrenme kabiliyeti farklılık gösteriyor mu? 
Avrupa Birliği projesi çerçevesinde İtalya, Belçika, Fransa, İspanya, Macaristan, Rusya, Hollanda, Almanya gibi farklı ülkeden yabancı öğrencilere dersler verdim. Şu an Caferağa Medresesi ve Birlik Vakfı’nda deri tasarımı ve işlemeciliği üzerine eğitim veriyorum. Kültür ve Turizm Bakanlığı sanatçı kartı sahibiyim. Yıllar önce Mercan’da bir atölyem vardı, bu öğrencilere atölyemde ders vermiştim. Aradan yıllar geçti ama hala öğrencilerimle iletişim halindeyim. Avrupalı öğrencilerle Türk öğrenciler arasında gözle görülür bir fark var. Biz toplum olarak çok pratiğiz, bir sorun olduğunda hemen çözüm üretebiliyoruz. Ancak Avrupalılar öyle değil, daha sistemli ve kuralcılar, bu nedenle pratik düşünme yetenekleri bizimki gibi değil.

Objeye yaşam katıyoruz 

Deri nasıl 3 boyutlu esere dönüşüyor?
Deriden 3 boyutlu eser yapmayı Akif Şenoğlu hocamdan öğrendim. Kendisi bu konuya yıllarını vermiş birçok ülkede çalışmalar yapmış bir isim. Akif hocadan ders alan ve onun ekolünü sürdüren az kişiden birisiyim. Deriyi  rölyefle buluşturan 3 boyutlu çalışmalar beni her zaman etkiledi. Bunlar bazen masal kitapları olabilir bazen bir padişahın tablosu. Düz bir objeden yaşayan, içine yaşam katılan bir objeye dönüşüyor.  Son dönemde insanlar kullandıkları ürünlerin daha nitelikli olmasını istiyor ve deriye de bu nedenle bir yönelim var. Doktorlar, öğretmenler, mimarlar hatta emekliler, deri ile uğraşarak mutlu oluyor. Deri canlı bir organizma olduğu için ona dokunmak, ondan bir ürün elde etmek ki kazanca da dönüşüyorsa güzel bir his.

Sabır, sebat ve istikrar… 

Bir sanat dalını icra etmek için yetenek tek başına yeterli mi?
Aradan geçen yıllarda öğrendiğim bir şey var ki, bir sanat dalıyla ilgilenmek için özel bir yeteneğe o kadar da ihtiyaç yok. Tamamen sabır, sebat ve istikrar gerekiyor. Öğrenmek, üretebilmek, hayal edebilmek için dahi sabretmek, kararlı olmak ve gayretli şekilde çalışmak gerekiyor. Sanatçı yetenekli doğabilir ama tembel ise sebat etmiyorsa bir santim dahi yol alamıyor

İki destekçim annem ve çocuklarım

Sanat yaşamınızı etkileyen insanlar oldu mu?
Yaşamım boyunca beni maddi ve manevi anlamda en çok annem destekledi. Çok bilinçli değildi belki ama her koşulda yanımda durdu. O olmasaydı bugünlere gelemezdim.  İkincisi ise çocuklarım. Bu işler için koştururken onların zamanından çaldım. Bugünkü aklım olsa onlara daha fazla zaman ayırırdım. Çocuklar büyüyorlar ve bir daha çocuk olamıyorlar. O günleri özlüyorsunuz, onlardan özür diliyorum…

Önceki Yazı

Kısa filmin değerini sadece yönetmenleri biliyor

Sonraki Yazı

“Animasyonda sınırlarınız hayallerinizdir”

Son Yazılar