Hayatın paradoksu: Gençken nadiren iyi biliriz neyi nasıl yazacağımızı ancak yaşlılık çağında yol alırken kaleme alınmadan edilemeyecek eserlerimiz birbiri ardı sıra belirir zihnimizde. Ahmet Özalp en verimli döneminde aramızdan ayrıldı. Cağaloğlu’nda ilk tanıdığım yazarlardan Özalp. 1980’lerin ilk yarısında Yeni Devir Gazetesi’nde de karşılaşırdık. Kırk yıla yakın bir zaman geçti aradan
Devamını OkuyunHayatın paradoksu: Gençken nadiren iyi biliriz neyi nasıl yazacağımızı ancak yaşlılık çağında yol alırken kaleme alınmadan edilemeyecek eserlerimiz birbiri ardı sıra belirir zihnimizde. Ahmet Özalp en verimli döneminde aramızdan ayrıldı. Cağaloğlu’nda ilk
Şehrazat’ın yöntemi neydi? Etkileyici bir dille hikâyeleri birbiri içinde akıtarak, Şah Şehriyar’ın merakını ayakta tutacak şekilde anlatmayı sürdürmek. Böylelikle geçerdi gece ve aklı tamamlanmayan masalda kalan Şehriyar, infaz kararını bir sonraki güne
“Gelecek ilgili her şey bana korkutucu geliyor. İnsan nasıl insan kalacak bilmiyorum.” diye kaygılarını dile getirdi bana genç bir anne, sosyal medya yazışmalarımız sırasında. Bilgisayar mühendisi olması, benzeri kaygılarını daha da güçlendiriyordu.
İstanbul, tarihinin hiçbir döneminde kendi hâlinde, sakin ve gözlerden uzak, sapa sayılabilecek bir yer olmadı. Kuşatmalara uğradı, işgal edildi, göçlere maruz kaldı, Şehrin günümüzde yaşadığı karmaşa elbette Cumhuriyet sonrası döneminin ekonomi-politik dönüşümlerinden
“Dün gece İstanbul’da sıcak bunaltıcıydı. Yangın bölgelerindeki havayı hayal edemiyor, boğulur gibi oluyorum düşünürken,” diye yazmışım günlüğüme 2 Ağustos’ta, Marmaris’te ormanlar yanarken. On yıl önce, nefes darlığının ilk sıkıntılarını yaşadığımda, bulunduğum semtten