Hayvanat bahçelerine gidiyorum, Rilke gibi şiir yazmaya da değil üstelik, doğrudan temaşaya. Bilet alıyorum girişte hiç utanmadan. Hayvanat bahçesi adını verdiğimiz, ferah bahçeye değil kara zindana benzeyen bu esir pazarlarında sergilediğimiz canlıları tabiatlarından ayırdığımızı biliyoruz aslında. Ayrılığın tahribatıyla da ilgilenmiyoruz. İnsanız ve buna hakkımız var? Nihayetinde neşeli sandığımız maymunlar sinirli,
Devamını OkuyunHayvanat bahçelerine gidiyorum, Rilke gibi şiir yazmaya da değil üstelik, doğrudan temaşaya. Bilet alıyorum girişte hiç utanmadan. Hayvanat bahçesi adını verdiğimiz, ferah bahçeye değil kara zindana benzeyen bu esir pazarlarında sergilediğimiz canlıları
Edebiyatın tam olarak ne/yi yapmak için icat edildiğini varsayıyoruz? Aradığımız kavram doğrudan “ihtiyaç” değil. Kendinden yola çıkarak değişme/değiştirme arzusunu, ifade etme eyleminin derinliğiyle bir arada düşünebiliriz. Benliğin keşfine doğru kelimelerle yapılan yolculuklar,
Estetik haz, somut bilgi, dünyadan kaçış, gerçekliği kırma, hayal kurma arzusu, ayna arayışı ya da vakti kuşanma. Edebiyat hangi gerekçeyle bugün’ün konusu ya da nasıl/hangi hususiyetiyle geleceğe kalacak? Daha doğrudan bir örnekle,
Filistin direniş edebiyatının önemli şairlerinden Semiḥ el-Ḳâsım son mülakatlarının birinde, insanlık barikatından seslenerek şunları söylemişti; “Her zaman şunu dedim: ırkçılık, Siyonizm ve emperyalizm bizi sadece tek bir koşulda yenebilir, bize insanlığımızı terk
1840’ta Edgar Allen Poe’nun “Kalabalıkların Adamı” adlı öyküsü yayımlandığında, modern zamanlar için avarelik hikâyesi başlamıştı. Tutkulu gözlemcilik ile yürümeye övgü’nün iradi olarak birleştiği bir duyguyla yürüyordu kahramanımız. O yıllarda Poe’nun Londra sokaklarında