asası kırılınca karıncanın insanlığın gamzesine çöreklendi acı! şimdi defnedilen düşleri öpüyor kâinat nar lekesinde aşkı ararken ölüm!.. “Gazze’de çocuk olmak, ölüm sırasını beklerken bile vatan topraklarını korumak için sapanına ve Rabbine sarılmaktır!” demişiz, yıllar önce bir yazımızın finalinde. On küsur yıl önce kurduğumuz bu cümlenin güzergâhını değiştirecek bir zerre
Devamını Okuyunasası kırılınca karıncanın insanlığın gamzesine çöreklendi acı! şimdi defnedilen düşleri öpüyor kâinat nar lekesinde aşkı ararken ölüm!.. “Gazze’de çocuk olmak, ölüm sırasını beklerken bile vatan topraklarını korumak için sapanına ve Rabbine
“Postalını hiç çıkarmadan yürüyen yalınayak sızıydı hayat!..” Albert Camus “Kara kışın ortasında, içimde galip gelen bir yaz olduğunu fark ettim” demiş bir yazısında. Fark edişlerimiz geç kalmış yanlarımızın anne şefkati duruşudur hep.
“İnsanlığın coğrafyasında insanca dolaşırken, yüreğimin topraklarına ve güneşimin zülfüne makas atanların maskeli masalında kayıyordu ayaklarım. Dizlerimdeki dermanı, her düştüğümde yine beni düşürenlerin kozasına salacak kadar da gözü kara bir çocuk taşıyordum içimde.”
Asıl açlık, ruhun fukaralığı idi! Hoş geldin sultan… Ramazan-ı Şerif Ayı geldi. Bu kutlu dönemin şerefine bir parça dinlenmek diyeceğiz ve unutturulmaya çalışılan tüm gelişmelere rağmen, huzurun manevi güzergâhında insan olduğumuzu hatırlayacağız.
“gareziniz bana mıydı” dedi çocuk? “hiç” dedi cenazesi kaldırılmamış insanlık, h i ç !.. Bazı yazılara başlamak zordur; çok zor. Son birkaç yılı hatırlamak istediğimizde, millet olarak üzücü olaylara şahitlik ettik Bazen