Hayatımız gelecek için hayaller kurmakla geçmişe bakmak arasında durmaksızın dönen bir atlıkarıncadır. Defalarca başladığımız noktaya döneriz, bitirdiğimiz noktaya varırız. Aynı kaldığını zannederiz her şeyin ama biz gelene kadar değişmiştir manzaralar. Atlar ileriye atılır belki bir uçurum hayaliyle. Heyecanla koşarlar oysa biz sanırız ki bizi taşımaktan kaynaklanır coşkuları. Müzik çaldığı sürece
Devamını OkuyunHayatımız gelecek için hayaller kurmakla geçmişe bakmak arasında durmaksızın dönen bir atlıkarıncadır. Defalarca başladığımız noktaya döneriz, bitirdiğimiz noktaya varırız. Aynı kaldığını zannederiz her şeyin ama biz gelene kadar değişmiştir manzaralar. Atlar ileriye
1973 yılının bir eylül gecesinde, büyülü şehir Roma’da şair sigarasını düşürdü yatağına. Ne parmaklarındaki hafifliği hissetti ne de kıvılcımın büyük bir aşkla çarşafı, yorganı, evi ve kendisini tutuşturduğunu anladı. Her gün avuç
Giovanni Drogo güzel bir günde evini terk edip Bastiani Kalesi’ne doğru yol aldığında sonsuz imkânlar sıralanıyordu hayatında. Öncelikle gençti; yaşayabileceği uzun bir hayatı vardı. Askerdi ama ölene kadar böyle kalmak zorunda değildi.
Aşk, dünyanın en eski hikâyesi. Kıtalar aşanlar, amansız savaşlar başlatanlar, dağları delenler, akıllarını yitirenler, canlarını verenler, zalimlere dönüşenler, dünyadan vazgeçenler aşkı yücelterek, bir meşale gibi elden ele taşıyarak bu eski hikâyenin yaşatılmasını
Başlangıçlar Bir Alman deyimine göre bütün başlangıçlar zordur (“aller Anfang ist schwer”). Yemeğe başlamak isteriz, herkesin masaya gelmesini bekleriz; uyumak isteriz, yatak ritüelleri ve uykunun gelmesini bekleriz; bir yere gitmek isteriz, aracın