Cengiz Aytmatov, “Beyaz Gemi”nin son satırlarında zihnimize şu çiviyi çakar: “İnsanın çocuksu, tertemiz vicdanı tohumun içindeki öz gibidir. Bu öz olmadan hiçbir tohum gelişemez ve bizleri ileride ne beklerse beklesin, insanlar yaşadıkça hak, doğruluk denen şey de orada var olacaktır.” Tohum çatladı ve içindeki özü yitirdi insan. Vicdanımızı rahat tutabilmek
Devamını OkuyunCengiz Aytmatov, “Beyaz Gemi”nin son satırlarında zihnimize şu çiviyi çakar: “İnsanın çocuksu, tertemiz vicdanı tohumun içindeki öz gibidir. Bu öz olmadan hiçbir tohum gelişemez ve bizleri ileride ne beklerse beklesin, insanlar yaşadıkça
Bizim oralarda (Ordu) şubat ayına “gücük” denir. Gücük, yani küçük. En kısa ay olduğu için besbelli. “Gücük Yedisi” diye bir tabir daha vardır. Şubat ayının yirmisi veya yirmi birine rastlar. Hava tahminiyle
Hatırladığım fotoğraf karesi şöyle: İlk oruç günü. Ezan okundu okunacak. Köy yerinde top sesini duymak ne mümkün. Ezan sesi bile çok cılız. Sokaklardan son hayat da çekilmek üzere. Fakat dışarıda tek bir
Bizi güzelleştiren nedir bazı zaman aralıklarında? Yahut zamanı anlamlı kılan, biz güzelleşirken… İncelikler çarşısında gezinmek için yola çıkma zamanı geldi mi, her şey birbirine tevafuk eder. Zaman ve mekan ve insan, bu
Kalıntıları bugün de hayatiyetini sürdüren İttihat ve Terakki’nin tek bir hedefi vardı: Ne olursa olsun, Abdülhamid Han tahttan indirilmeli. Bu konuda her kimle ittifak yapılması gerekiyorsa yapılmalı, gerekirse düşmanla bile geçici bir