“Dünyada yeni bir şey ortaya çıktığında fikir her yerde aynı anda oluyormuş gibi görünür. İnsan şeyleri tek başlarına düşünmemeli. Dünyadaki her şey bağlantılıdır ve bir şey gördüğünüzde pek çok başka şeyi de anlarsınız.” (Arvo Pärt) 2013-2014 yılları arasında sık aralıklarla Almanya’ya gidip geliyordum. Almanya’da doğup büyüyen yönetmen dostum Dinçer Güçyeter’in senaristliğini
Devamını OkuyunBenim sivil sanatçılarım Celal Sılay’a, Fikret Ürgüp’e ithafla Sıcak bir ağustos günü Eskişehir’e giden hızlı trene bindim. Alnımdaki ter kaşımın arasından gözümün içine akınca gözüm yandı. İple bağladığım saçlarım, boğazı kesik
Cebeci’de Şekerbaba lokantasında tabldot yemeğimi yedikten sonra hukuk fakültesinin önünde santurumu kılıfından çıkarıp çalmaya başladım. Bir anda içimden Niyazi-i Mısrî’nin “Ey garip bülbül kandedir” adlı şiirine yaptığım besteyi çalmak geldi. Zaten kimse
En büyük ve bizim bilmediğimiz sanat, hayatı yaşamaktır. Elinde bir leptap çantası ve son derece güzel bir takım elbisesiyle her akşam santur çalarken önümde dikilen adam “Bu sefer dostum yemek yiyelim mi?”
Kış boyunca bahar ayının gelmesini bekledim dört gözle. Mamak’ta teras kattaki evimde karın yağışını seyredalıp müzik dinlemekten ve kitap okumaktan sıkılmıştım artık. Bir an önce bahar gelsin de Karanfil Sokak’ta santurumu çalayım
Dinleyicilerim ve dostlarım sıkı bir Anouar Brahem hayranı olduğumu bilir. Ne zaman bir albümü çıksa heyecanla alıp dinlerim tekrar tekrar. Sonra da santur, cura ve lavta ile evimde çalar dururum. Birçok bestesini