16 yaşında bir oğlum var. 11 yıldır öğretmenleri, öğrencileri, ders materyallerini gözlemliyorum. Gördüklerimden, şahit olduklarımdan dolayı çok üzgünüm. Çocuklarımızın bu kadar vasat ve çarpık bir eğitim sisteminin içinde kapana kıstırılmış olması beni isyan ettiriyor. Çok daha iyisini yapabilecek insan kaynağımız mevcut iken, yetinmek zorunda bırakıldığımız sistemden ötürü öfkeliyim. Cumhuriyetimizin kurulduğu
Devamını Okuyun16 yaşında bir oğlum var. 11 yıldır öğretmenleri, öğrencileri, ders materyallerini gözlemliyorum. Gördüklerimden, şahit olduklarımdan dolayı çok üzgünüm. Çocuklarımızın bu kadar vasat ve çarpık bir eğitim sisteminin içinde kapana kıstırılmış olması beni
Geçtiğimiz günlerde İzmir Büyükşehir Belediyesinin depremzedelerin barınma ihtiyaçlarına yönelik başlattığı bir projeye kaynak sağlayan dayanışma konserlerinden birinde yer aldım. Flütist Elif Yurdakul ile ikili olarak “el ele” vererek icra ettiğimiz bu konserin
Türk Arpı adını verdiğim ve üzerinde uzun zamandır emek sarfettiğim bir çalışmayı gazete yazısı olarak kaleme almak beni hem bir zaman tünelinin içine çekti, hem de orada farklı yolların ağzına götürdü. Bu
2007 yılından îtibâren önce kaybolmuş bir çalgı olan çeng’in canlandırılması, daha sonra ise çeşitli arplarla yaptığım Türk müziği çalışmalarım vesilesiyle bu geleneğin içinde nota kaynaklarının nasıl temin edildiğine ve kullanıldığına tanıklık ediyorum.
Türk müziğinin yazılı kaynaklarıyla, bir başka deyişle Türk müziği notalarıyla ilk karşılaşmam doksanlı yılların başlarında bestekâr ve ûdî Cinuçen Tanrıkorur’un kendi el yazısından çoğaltmış olduğu birkaç eserini arp ile icrâ edebilmem için