İlkbahar ilk gazelini İstanbul’a okur okumaz edebiyatseverler de yüzlerini yeniden Ahmet Hamdi Tanpınar’a dönüverirler. Kim bilir kaçıncı dönüştür bu. “Bir gün bana dönecekler” kaidesi yine gülümser kitaplık raflarından. Erguvanları ve laleleri seyre giderken, yakmayan güneşin ve üşütmeyen havanın tadı çıkarılırken, Aşiyan’dan Tarihi Yarımada’ya doğru bir istikamet çizilirken, Tanpınar şehrin rehberi
Devamını Okuyunİlkbahar ilk gazelini İstanbul’a okur okumaz edebiyatseverler de yüzlerini yeniden Ahmet Hamdi Tanpınar’a dönüverirler. Kim bilir kaçıncı dönüştür bu. “Bir gün bana dönecekler” kaidesi yine gülümser kitaplık raflarından. Erguvanları ve laleleri seyre
Ahmet Hamdi Tanpınar okumalarına başlamadan evvel en çok ziyaret ettiğim yer nadirkitap.com olmuştu. Bu ziyaretlerimde, özellikle son bir yıl içinde hedefimde “Mücevherlerin Sırrı” vardı. İlyas Dirin, Turgay Anar ve Şaban Özdemir’in hazırladığı
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın yazdıklarını okumak ne kadar keyifliyse, ona dair yazılanları okumak da o kadar keyiflidir. İçine doğduğu çağ, bir türlü işin içinden çıkamadığı geçim derdi, zıtları ve zaafları düşünülecek olursa, huzursuzluğun
Bir önceki yazının başlığında “Yaz sıcaklarının okurlara yaptığı fenalıklar” demiştim. Yaz sıcakları gitti, yerine sonbaharın serin esintileri geldi. Okumanın ve yazmanın bu mevsimde daha keyifli olduğunu düşünüyorum. Eylül başından itibaren gözümü gönlümü
Yaz mevsiminin her insan için ayrı bir keşmekeşi var. Kimi sıcakları sevmez, haliyle evinden çıkmaz. Kimi yanıp kavrulmaya meraklıdır, plajdan ayrılmaz. Kimi birkaç gün tatil yapmak için bir yıl çalıştığını unutur da