Yazar, aydın ve sanatçı Gürbüz Azak kendi gibi aydın ve sanatçıların yapması gerekenler ile ilgili fikirlerini belirtti. Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü’nü kazanan Gürbüz Azak, Babıâli ve kendi adına yapılan kütüphaneler hakkında Litros Sanat’a konuştu.
Şu ana kadar Yılın Gazetecisi, Yılın Ressamı ve Mevlana Büyük Ödülü sahibi olan Yazar Ressam Karikatürist Gürbüz Azak son olarak Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülünü alarak ödüllerini taçlandırdı. Gürbüz Azak gençlik yıllarından beri kendi çapında sürekli üreten birisi. Ülkesi için çabalayan biri. 3 binin üstünde kitap kapağı, çok sayıda kitap, çizgi roman, karikatür, sayısız makalesi bulunuyor.
Sohbet ederken söz arasında karikatürü ve çizgi romanı ülkemizin çocuklarına ülkemizin kendi kahramanlarını çizerek anlatmak için yaptığını söylemişti. Kitaplarının bazıları da kahramanlardan bahseder. Gürbüz hoca ile 10 Ocak Gazeteciler Günü evinde buluşmak nasip oldu. İkmiz de birbirimizin gününü kutladık. Çok ama çok mutlu oldu. Duygusallaştı. Bir ara aniden ayağa kalktı masanın üstünde bulunan iki adet ampülü göstererek “bunları avizeye takabilir misin?” ricasında bulundu. Büyük bir memnuniyetle diyerek ampülleri avizeye taktım. “Ne yapalım ihtiyarlık işte biz takamadık” deyince ağlamamak için kendimi zor tuttum. (Sohbet bittikten sonra evden çıkınca ağladığımı itiraf edeyim.)
Cumhurbaşkanımızdan ödül almak gurur vericiydi
Hocam Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülünü aldınız. Bu konuda duygu ve düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Ak Parti hükümetinin kültür sanat faaliyetlerine yakın durması, teşvik etmesi, ödüllendirmesi beni şahsen çok mutlu ediyor.
Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülünü bizzat Cumhurbaşkanımızın elinden almış olmaktan çok ama çok onur duydum. Mutlu oldum. Ödüllendirilmek güzel bir şey. Aslında geçmiş yıllarınız, geçmişte yaptıklarınız ödüllendiriliyor. Hamdolsun demek ki bizlerde geçmiş yıllarımızda güzel faydalı işler yapmışız. Bunun için de Allaha şükrediyorum.
Peyami Safa’nın elbise diktirecek parası yoktu
Hocam eskiden de gazetecilik, karikatüristlik, çizerlik, kültür sanat değerli miydi?
Benim başladığım yıllarda gazetecilik, çizerlik para eden meslekler değildi. Zahmeti çok parası azdı. Ben de çok çalışıyordum. Çocuğu 15 gün görmediğim günler olurdu. İşi seven ama parası az olduğu için üç dört kişi birlikte kalan arkadaşlar biliyorum.
Bir gün Ergün Göze ile beraberdik. Ergün Bey matbaacı. Ben de grafikerlik yapıyorum. Benim çizdiklerimi basıyor, üç beş kuruş kazanıyorduk. Bir gün biri geçiyordu karşı kaldırımdan. Pencereden bakıyorken fark ettim: Ceketi büyük. Ceketinin kolları uzun. Neredeyse parmaklarına gelecek. Pantolonu da fazla geniş.
“Ergün, geçeni tanıyor musun?” dedim.
“Evet, dedi o anlı şanlı Peyami Safa.”
“Neden böyle giyiniyor?” dedim.
“O ömrü boyunca yazmıştır ama kendine uygun elbise diktirecek kadar paraya sahip olamamıştır.” dedi. O devirde gazetecilik yeteri kadar gelir getiren, istikbali olan bir meslek değildi. Hepsinin bir işi vardı ama arta kalan zamanda gazetecilik yapıyordu. Daha sonraları maddi olarak biraz değer görmeye başladı. Tabi son yıllarda salgın hastalıktan dolayı işsiz kalan genç meslektaşlarım adına çok üzüntü duydum.
Babıâli’de çok değerli isimler tanıdım
Hocam uzun yıllar Babıâli’de bulundunuz. Babıâli’nin son durumu ile ilgili düşünceleriniz nedir?
1957’den itibaren de Babıâli’yle irtibatlıyım. Yedek öğretmenlik, öğretmen vekilliği yaptığım dönemde; Babıali’den bazı yazarların, şairlerin kitap kapaklarını yapıyordum. Postayla gönderiyordum. Onlar bana postayla bilgileri yollardı. Babıali yeni bir okul, yeni bir akademi gibi oldu.
Türkiye’nin çok ünlü yazarlarıyla yan yana bulundum. Prof. Dr. Osman Turan, Prof. Dr. Ali Fuat Başgil, Abdurahman Şeref Laç, Tarık Buğra, Galip Erdem gibi kıymetlerle yan yana oldum. Hatta Necip Fazıl, Arif Nihat Asya gibi karakterleri de unutamam.
1960 başlarında gazeteler, hatta haftalık dergiler, Cağaloğlu’da neşredilirdi. Sabah ya da öğlen yemeğe çıktığınızda; yıldız saydığınız kişilerle karşılaşırsınız. Bu Peyami Safa olabilir, Osman Turan, Reşat Ekrem Koçu gibi tarihçiler olabilir. Babıali’ye gelince herkes sıradan birer kişi olabilirdi. Aynı mekanda, aynı katlarda, odalarda çalışırsınız, büyüklenmek yok! Herkes aynı idi. Her yemekhanede, lokantada, kahvehanede, köşede karşılaşabilirsiniz. Büyüklenmek yok. Şakalaşabilirsiniz.
Günümüzün gazetecileri ve aydınlarını nasıl görüyorsunuz hocam?
Gazeteci de yazar, şair, aydın kişi de önce ülkesinin, gazetecisi, yazarı, şairi, aydını olmalıdır. Önce ülkesinin menfaatlerini önemsemelidir. Kendi örfünün, adetinin, kültürünün aydını olmak lazım.
Babıâli Bir Müze Olmalı
Hocam günümüz Babıâli’sini nasıl buluyorsunuz?
Oraları özlüyorum. Son yıllarda hem salgından hem de artık yaş ilerledi o yüzden gidemez olduk. Babıali ülkemizin hafızasıdır. Oradan kimler geçmedi ki. Kimlerin ayak izi yok ki. Oraya sahip çıkmak lazım. Tamam artık hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak ama hatıralara sahip çıkalım. Mesela; burada Necip Fazıl dergi çıkardı, burada Sezai Karakoç dergi çıkardı, burada Hürriyet yayınlanıyordu gibi küçük tabelalarla bir müzeye dönüşebilir. Okul gezileri olur. Baba çocuklarına gösterir. Bu işler zor değil diye düşünüyorum. Belediye ya da bakanlık birilerinin danışmanlığında bu işi fevkalade yapabilir.
Hocam bu konuyla ilgilenmek için Babıâli Derneği kuruldu. Ben de hasbelkader bu derneğin içindeyim. İnşallah bu konularda yetkililerle ivedilikle görüşmeler yapacağız.
Öyle mi? Çok teşekkür ediyorum o zaman. Bu benim hayalim. Gerçekleşirse çok mutlu olurum. Duacıları olurum.
Büyük Doğu’ya çizdiğim kapak yüzünden mahkemelik oldum
Hocam Necip Fazıl deyince aklıma geldi sizin Büyükdoğu’ya çizdiğiniz kapak mahkemelik olmuş. Bu olayı anlatır mısınız?
Necip Fazıl Kısakürek rahmetlinin Büyük Doğu’suna bir kapak yapmıştım. Menderes rahmetli asılıyor, İsmet Paşa seyrediyor, yerde birkaç kurukafa… Ertesi gün soruşturmam başladı… Yargıç karşısına çıktım kaç kere… 7-8 celse sürdü. Savcı beş yıl hapsimi istiyordu. Bir önceki devri hatırlatmak da İsmet Paşa’yı tenkit etmek de suçtu. Bu 7-8 celse sonunda, -rahmetli Necip Fazıl Beyle beraber gidip geliyoruz mahkemelere- tam beş yıla mahkum olacaktım ki. Tedbirler Kanunu kaldırıldı ve ben beraat edemeden kurtuldum.
Hocam çizgiyi ve yazıyı aynı anda götürmek zor olmadı mı?
Severek yapıyordum. Sonradan yazmayı daha çok sevdim. Çizgiyi ülkemin çocuklarına, ülkemin kahramanlarını tanıtmak için yaptım. İyi ki de yapmışım.
Hocam Deli Balta çizgi romanınız çok sevildi, filmi çekildi. Apartmana isim veren bile olmuş değil mi hocam?
Az önce bahsettiğim gibi ben çizgilerimde ülkemin kahramanlarını öne çıkarmaya çalıştım. Bir genç, bir çocuk okuduğu zaman “bizim de kahramanlarımız varmış” desinler diye çizdim. Evet Deli Balta çok sevildi. Öne çıktı. Filmi çekildi. Çalıştığım gazeteden bir dostum anlattı. Bir gün vapurda giderken okurun birinin elindeki gazeteyi duygusal bir şekilde okuduğunu görünce yaklaşıp sebebini sormuş. Adam Deli Balta’yı okuyormuş. Bizim ne güzel kahramanlarımız varmış diye ağlıyormuş. Daha sonra o kişi yaptırdığı bir binanın adına ‘Deli Balta’ adını koymuş. Bu da böyle bir hatıra.
Türkiye İl Kültür Ansiklopedisi yayınlanmalı
Hocam son yıllardaki kültür çalışmaları hakkında neler diyorsunuz?
Takip etmeye çalışıyorum. Güzel çalışmalar yapılıyor. Benim şöyle bir tavsiyem olacak. Bu da hayata geçirilirse bundan da mutluluk duyacağım. Büyük bir kültür ansiklopedisi hazırlansa illeri kültürlerine göre detaylı bir şekilde anlatılsa ne iyi olur. Mesala; Gaziantep deyince sadece kebap, baklava akla gelmesin. Bu şehrin türküsü, geçmişi, giyimi yok mu? Hatay deyince neden sadece künefe akla gelsin. Mersin deyince niye sadece tantuni akla gelsin. Demek istediğim her il türküleriyle, örfleriyle, yemekleriyle, geçmiş tarihiyle, sosyolojik yapısıyla detaylı bir şekilde ele alınsa iyi olmaz mı? Türküde, folklorda farklı farklıyız işte bunları inceleyelim.
Denizli ve Acıpayam güzel bir vefa sergiledi
Denizli’de adınıza bir kütüphane açıldı. Şimdi de ilçeniz Acıpayam’da yine adınızı taşıyacak olan bir kültür merkezi açılıyor. Bunları sağlığınızda gördünüz. Ne hissediyorsunuz?
Evet. İlim Denizli’de güzel bir kütüphane oluşturuldu. Kitaplarımı da oraya bağışladım. Elbette bunlar onur veren güzel işler. Ben sağlığımda gördüm şükürler olsun. Emeği geçen a’dan z’ye herkese teşekkür ediyorum.
İlçem Acıpayam’da da Gürbüz Azak Kültür Merkezi yapılıyor olmasından da son derece bahtiyarlık duyuyorum.
Bizim Acıpayam’da 20 tana lise var. Genç nüfus fazla. Gençlerimiz kültür merkezine gelerek orada okuduklarından dolayı ‘Demek ki biz de başarabiliriz’ diye düşünmesi bile yeterli olur. Teşvik edici olursa bu da bizim mutluluğumuz olur. Yeniden emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum.