Zonguldakspor’un 1973-74 sezonundaki başarısını anlatan “Biz de Varız” kitabının okuyucu açısından ciddi bir arşiv oluşturacağını söyleyen Koray Atalı şunları söylüyor: Tek tek inceliyorsunuz, arşiv tutmaya başlıyorsunuz. Sonucunda hiç yazılmamış, bilinmeyen bir tarih de ortaya çıkıyor. Benim en çok beklenti içinde olduğum şey bu kitabın aynı zamanda bir ansiklopedik kaynak olması. Bu kitap, başka bir takım taraftarı için de Türk futbol tarihini yazacaklar için de Zonguldak tarihini yazacaklar için de kaynak olacak.”
Bir futbol kulübünün, futboldan daha fazlasını ifade ettiği ve Zonguldak şehrinin tarihinde ne derece büyük önem arz ettiğini kaleme alarak bizi geçmişe götüren, okuyan her Zonguldaklının her satırında gurur duymasına sebep olan “Biz de Varız” kitabını sevgili Koray Atalı ile konuştum. Sadece futbol değil tarih kitabı olarak da nitelendirebileceğimiz, yaklaşık sekiz yıllık bir emeğin ardından okuyucusuyla buluşan bu eserin serüvenini Koray Atalı’nın ağzından dinleyeceğiz.
Kitabınızda 1973-74 sezonundaki başarıyı anlatıyorsunuz. O yıllardaki atmosferden bize bahseder misiniz?
O yıllarda iletişim bugünkü imkânlara sahip değildi. Spor haberleri ertesi gün bile taşraya ulaşamıyordu. Haliyle o dönemle ilgili doğru bilgileri bulmak zor. O zamanlar insanların spora bakış açıları daha amatördü, duygusaldı, kendilerini verdikleri sosyal aktiviteler şeklindeydi. Günümüzdeki gibi her şeyin profesyonelleştiği, maddiyatla simgelendiği zamanlar değildi. Sevinçlerin de üzüntülerin de daha gerçek olduğu, her şeyin sıcağı sıcağına yaşandığı zamanlardı. Bu yüzden çok daha güzeldi diyebiliriz.
Hemşehrilerim de bu bilgilere sahip olsun
Yazma serüveniniz nasıl başladı? Sizi ne teşvik etti?
Yıllar önce bir abimle beraber Zonguldakspor kulüp binasına gitmiştim. Kulübe gittiğim zaman çöp kutusunun etrafında poster, eski futbolcu lisansları, kulüp bayrakları gibi şeylerin yığın halinde çöpe atıldığını gördüm. Kulüp binası yenileniyordu. Kıyamadım, üzüldüm. O zaman hepsini aldım onların, sakladım. Onlara baktım, baktıkça da kulübün tarihini ve kimliğini merak edip araştırma yapmaya başladım. Kulübü daha yakından tanıdım. Tanıdıkça dedim ki; “Ben bir Zonguldaklı olarak bu bilgilere sahibim, hemşerilerim de sahip olsun.” Bunları bildikçe kulübüme ve şehrime olan bağım daha da arttı. Ben bu bilgileri başkalarına da aktarırsam aynı duyguyu başkaları da özellikle genç nesil yakalayabilir diye düşündüm. Sonra bir kitap yani Zonguldakspor’un tarihini yazmaya karar verdim. İşin içine girince, inanılmaz bilgilere, güzelliklere rastladım. 1973-74 sezonunun bambaşka bir kitap konusu olabileceğini düşündüm. Sadece Zonguldakspor’un şampiyonluğu değil Zonguldak’ta sporun ve futbolun da altın çağının olduğu zamanlardı. Bunların spesifik olarak derinlemesine yazılması gerektiğini düşündüm ve 8 yıl önce bu kitabı yazmaya karar verdim.
Peki bu süreçte sizi en çok destekleyen kimdi?
En çok destekleyen ailemdi çünkü gece gündüz yazmam gerekiyordu. Belli bir yerde durmamanız gerekiyor. O kıvılcımı, şevki aldığınız zaman durmamanız gerekiyor. O yüzden aileme çok teşekkür ediyorum. Hevesimin kırıldığı zamanlar da oldu. Zonguldak şehrinde maalesef çok fazla kayıt, görsel ve yazılı arşiv tutulmadığı için bilgiye ulaşmak zor oldu. İnsanlar elindeki belgeleri vermekten imtina etti. Bu beni çok zorladı. Hatta ikinci senemde küstürdü diyebiliriz. Sonrasında daha farklı bir bakış açısıyla devam ettim yazmaya.
Kitabı incelediğimizde bizi o döneme götürüyor. Arşiv çalışması süreci nasıl gerçekleşti?
Ben şu anda Türkiye’deki en geniş ve değerli futbol arşivlerinden birine sahibim. Sadece Zonguldakspor olarak değil Türk futbol tarihi açısında da söylüyorum. Aynı zamanda bir koleksiyonerim. Derin bir arşivim var. Bu arşivlerden faydalandım. O dönem Zonguldakspor ile ilgili aynı grupta olmuş diğer şehirlerin arşivlerini inceledim. Onların sporcularıyla, yöneticileriyle görüştüm. TFF’nin kısıtlı arşivlerini inceledim. Arşiv konusunda görüşülebilecek herkesle görüştüm.
Futbol artık endüstriyel bir olgu
Kitapta bahsi geçen dönemle bugünü kıyaslarsak, şehrin kulübe olan ilgisinde ne gibi farklar var?
Maden işçilerinin de en ihtişamlı çağı olduğu için o dönemki Zonguldakspor’un tadı bambaşka. Çünkü o dönem 50 bine yakın işçi var. Zonguldak Türkiye’de ön plana çıkan şehirlerden biri. Spora bakış açısı da bambaşka. Zonguldak her alanda Türkiye’nin önde gelen şehirlerinden biri. Bir tek spordaki başarı eksik gözüküyor. Geç gelen sportif başarının halkta bir özlemi var. Bu yüzden bu başarı doyasıya yaşanıyor. Herkesin bildiği üzere futbol artık endüstriyel bir olgu. Duyguların ikinci planda olduğu, maddesel özelliklerin ön plana çıktığı bir dönem. O dönemki futbolcuların bazen bir sözle bir takıma transferleri, bazı kulüplerin formalarındaki detayların bile gelişigüzel olması, giyilen kramponların bile el işi olması farklılık yaratıyor. Günümüzde her şey daha endüstriyel, mat ve yüzeysel.
Bu kadar hayrete düşeceğimi düşünemezdim
O dönemde yaşanmış ve sizi çok etkileyen olay veya olaylar nelerdir?
Bu kitabı yazmaya başladığımda bu kadar çok etkileneceğimi, hayrete düşeceğimi bilmiyordum. Çünkü o dönemde her şeyin daha keyifli olduğunu gördüm. İnsanların birbirine bakış açısı, birbirine verdiği değer, kulübün o zamanki madencileri direkt temsil etmesi çok değerli. Aslında en önemlisi her şeyin zor olması. Bu, meseleyi daha anlamlı kılıyor. Örneğin; zamanında Zonguldak’tan İzmir’e deplasmana giden bir takım 15 saat yol yapıyormuş. Şu anda 6-7 saatte gidebiliyorsunuz. Dinlenme tesisleri, kolaylıklar var, otobüsler lüks sınıf, uçağa binmek artık otobüse binmekten daha kolay. O dönem öyle değil ama. Uçağa binmek ekstra bir iş. Kulüp, otobüslerle gidiyor. Zonguldak’ın yol koşullarını düşündüğünüzde sadece bir yerden bir yere gitti diye bir insanı ödüllendirebilirsiniz bile.
Yazdığınız bu ilk kitap, size ne öğretmiş olabilir?
Yazarlığın çok zor olduğunu öğretti. Bir şeyin hikâyesel, serüvensel olarak bütünlendirilmesinin ne kadar zor olduğunu öğretti. Yazarlara, yazıya ve bilgiye karşı daha da sempatim arttı. Çünkü iyi bir kitap yazmaya kalktım ve 8 senemi aldı. Sekiz sene boyunca sabah akşam bir kitabı okuyucu gözüyle eser haline getirebilmeniz için inanılmaz bir zaman gerekiyor. Ayrıca zamanın ne kadar değerli olduğunu öğretti.
Daha farklı eserler ortaya koyacağız
Kitabın devamını ya da başka bir sezonun öyküsünü yazmayı düşünüyor musunuz?
Bazı küskünlüklerim olsa da bunun devamı gelecek. Bir arkadaşımla beraber Zonguldakspor’un 14 yıl boyunca 1. Lig’de yer aldığı “altın dönem” olarak tabir ettiğimiz dönemi de yazacağız. Onun çalışmalarına başladık aslında. Ama psikolojik olarak tatmin olabilirsek şehrimiz ve Türk futbolu için daha farklı eserler ortaya koyacağız.
Arşiv çalışması sürecinde hangi sürprizlerle karşılaştınız?
O dönemi yaşayan insanlarla görüşmeler yapıyorsunuz ama söylediğim gibi o döneme ait bilgi bulmak zor. En çok sarıldığınız şey insanların yaşadıkları oluyor. İnsanlar yaşları gereği birçok şeyi hatırlamıyor. Hatırlamadıkları için de size aktaramıyorlar. Başka alternatifiniz kalmıyor. Birinden bir bilgi alıyorsunuz, birinden başka bir bilgi. Bunların hepsini çarpıştırıyorsunuz. Bazen bunlar yetmiyor, başka şehirlerde yaşayan, başka kulüp takımlarına mensup insanlarla bilgileri bir araya getiriyorsunuz ve ortaya bir doğru çıkartmaya çalışıyorsunuz. Arşivsel olarak o dönemin en büyük sıkıntısı hemen hemen hiçbir şeyin doğru olduğuna kanaat getiremiyorsunuz. Benim bu arşiv olayında ilk zamanlarımda kaynak olarak aldığım fikstürler ve maç sonuçlarının hemen hepsi yanlış. Bunlar işin içine girince ve mükemmel bir şey yapmaya çalıştığınızda karşınıza çıkıyor. Tek tek inceliyorsunuz, arşiv tutmaya başlıyorsunuz. Sonucunda hiç yazılmamış, bilinmeyen bir tarih de ortaya çıkıyor. Benim en çok beklenti içinde olduğum şey bu kitabın aynı zamanda bir ansiklopedik kaynak olması. Bu kitap, başka bir takım taraftarı için de Türk futbol tarihini yazacaklar için de Zonguldak tarihini yazacaklar için de kaynak olacak.
Okurlardan nasıl tepkiler geliyor? Taraftarın kitaba ilgisi nasıl?
Okuyan herkes öyle bir heyecanla beni arıyor ki ben de büyük mutluluk duyuyorum. Yaşça büyük olan insanlar; “O dönemleri bize tekrar yaşattığın için teşekkür ederiz” diye dönüş yapıyorlar. Daha genç olanlar; “O yılları bize yaşattığın için teşekkür ederiz” diyorlar. O dönemi yaşamayan insan buna salt maç skoru, o dönemki yaşananlar olarak yaklaşıyor ama kitapta o döneme ait her şey olduğu için dönemin içerisine girebiliyorsunuz. Yaşayanlar da “Aaa böyle bir şey de vardı” diyerek mutluluklarını dile getiriyorlar. Benim için bu kâfi. Genelde bunu alanlar Zonguldak futbol tarihini öncesinde de bilen ve merak eden insanlar. Yeni yeni taraftardan tepkiler geliyor; “Abi biz ne kadar büyük bir camiaymışız.” diyenler var. O dönemi yaşamayan insanlar Zonguldakspor’u kafalarında canlandırdıklarında inanılmaz özelliklerimiz varmış diyebiliyorlar. Şu an 2. Lig’de 10 bin kişiye oynuyoruz ama o zamanlar öyle değil. Şehrin ve kulübün inanılmaz bir gücü var.Madencilerle direkt olan bir bağlantı ve tıklım tıklım tribünler var. O dönemde maçı en az 10-15 bin kişi izliyor.
Futbolu futbol şehirlerinde konuşmak daha keyifli
Futbol kültürü olan şehirlerin hikâyeleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Futbolu futbol yapan, futbol şehirleridir. Bazı şehirler vardır, parayla yönetim ya da takım kurarsınız bin kişiye top oynarsınız, bunun ben futbol olmadığını düşünüyorum. Futbol seyirciyle güzel, takdir edilince güzel. Sahadaki futbolcu da seyirciyle beraber oynar. Baktığınız zaman taraftarı olmayan takımların maçlarında bir tat, bir tuz bulamazsınız. O maçları televizyondan bile izlemek istemezsiniz. Herkes tribün sesini duymak ister. Futbol kültürü olan şehirler hangi ligde olurlarsa olsunlar seyirci kapasiteleri diğer takımlarından fazla olur. Amatöre de düşseler ki Türkiye’de bizim de içinde olduğumuz 3-4 büyük camia vardır; amatöre düştüler ama 30 bin kişiye oynadılar. Kalktılar ayağa. Bazı şehirler vardır nereye giderseniz gidin futbol konuşabilirsiniz. Örneğin bir kahvehaneye gidin, futbol konuşabilirsiniz. Size istediğiniz sorunun cevabını verebilirler. Ama bazı şehirler vardır; “ben futboldan anlamıyorum” diyenlerin sayısı daha fazladır. Futbol şehirlerinde futbol konuşmak her zaman daha keyiflidir.
Hiç konuşulmamış bilgiler var
Sizce bu kitabın, okurlarına en büyük katkısı nedir?
Bence bu kitap okuyucuya zorlukların aslında güzellik olduğunu, o dönemlerin daha yaşanılır daha keyifli olduğunu gösterecek. Aynı zamanda bu kitap bir şehri her yönüyle anlatıyor. Spor, siyaset, kültürel olaylar, madencilerin hayatı, şehrin o dönemki sosyo-kültürel yapısı gibi. Bu kitap, Zonguldaklı olsun, başka şehirlerden okuyan olsun bütün insanların ilgisini çekebilecektir. Bu kitapta daha önce hiç konuşulmamış, inanılmaz bilgiler var. Okuduklarında bakış açıları değişecek, camialarına daha çok sahip çıkacaklar. Sahip çıksınlar ki şehirlerinin marka değerini yükselsin.