Her çocuk kitabının çocuğa uygun olmadığı ara ara haberleri yapılan, basımı durdurulan kitaplar aracılığıyla hepimizce malum. Modern çocuk edebiyatına baktığımızda masalların yetişkin okurlardan çocuklara devredildiğini görmek mümkün.
Dünyanın her yerinden okuyucuya sahip olmayı kim hayal etmez ki? Bir de okurunuz çocuklarsa, onların sevgisini kazanıyorsanız mutluluğunuz katlanır da katlanır. Gelin görün ki söz konusu çocuksa pek az kişiye nasip olur kalplere dokunabilmek. Çoğu çocuk kitabının amacının da onların sevgisini kazanmak değil onları “eğitmek” olduğu su götürmez bir gerçek. “Canavarlar Ülkesinin Kralı” kitabıyla, sözünü ettiğimiz mutluluğu yakalayan yazarlardan biri de Maurice Sendak. Yazar eserlerini kaleme alırken çocuklar için yazma fikriyle yola çıkmadığını söylerken “eğitme” düşüncesini de baştan rafa kaldırmaya işaret etmiyor mu sizce?
Çocuk kitapları yayıncılık pastasında büyük bir dilime karşılık gelse de alışveriş sepetinize bakliyatın yanında bir de çocuk kitabı ekleyecek kadar kolay ulaşılsa da çocukların da seveceği yazar olmak güç. Mustafa Ruhi Şirin’den ödünç alarak söyleyecek olursak, çocuğun ruh dünyasına uygun, temel kaynağı çocuk ve çocukluk olan eserler, pasta diliminde çok küçük bir orana karşılık geliyor ne yazık ki. “Eğitmek” , “yol göstermek” amacı edebi yönün ve çocuğa görelik kriterinin önüne geçiyor.
Çocuk dili ve edebiyatı ana bilim dalı yok!
“Çocuklar için neden ayrı bir edebiyat olmalı?” sorusu hâlâ tartışılmaya devam ediyor. Kimilerine göre bu ayrıma hiç gerek yokken kimilerine göre çocuk edebiyatının işlevi çocukları hayata hazırlamak. Çocuk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı akademide henüz mevcut değil. Çocuk edebiyatı çalışmaları Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı çatısı altında toplanıyor. Tam da bu sebeple akademik çalışmaların eğitim yönü edebiyat yönüne galebe çalıyor. Çocuk, kitapların öznesi olmaktan çok nesnesi ne yazık ki. Hatta bazısında çocuk aramakla bulunmuyor. Yazar ve Çocuk Editörü Gökçe Özder, bu kanaati doğruluyor. Özder’e göre çocuk kitaplarında kahramanların çocuk olması ya da onların özdeşlik kurabileceği karakterler yazmak esas kabul ediliyor. Fakat karakterleri yazanın yetişkin olması, hiç bitmeyen şekil verme arzusunu ve hiyerarşiyi doğuruyor çoğu zaman. Bu hiyerarşiden vazgeçilirse çocuk kitabın merkezine yerleşebiliyor: “Yazar, ne kadar ‘çocuğa göre’ olabilir, onun duygularıyla empati kurabilir, ahlaki öğüt verme vasfını geri plana atabilirse o derece çocuk kitaplarının öznesi olan çocuklardan söz edebiliriz.” Yetişkin yazarlar sürekli olarak çocuklara bir şeyler öğretme, onları hayata hazırlama derdine düştüklerini dile döken Özder, duygulara hitap etme işlevi ön plana alınmadığında edebiyat olmayan edebiyat metinlerinin ortaya çıktığını ifade ediyor.
“Çocuk işi” kitaplar
Söz konusu çocuklar olduğunda yazarların edebiyatı genellikle geri plana attıklarına inananların sayısı da az değil. Kimilerine göre yetişkinler için yazmak bir yetenek ve birikim gerektirirken diğerleri “çocuk işi”. Çocuk yazarlarının sıkça muhatap olduğu, “Yetişkinlere de yazabilirsin, onlara ne zaman yazacaksın?” sorusu bu durumu özetlemeye yetecektir sanırız. Bu alanda yazmanın hiç de kolay olmadığını, yetişkinler olarak başucu kitabı yaptığımız Küçük Prens, Şeker Portakalı ya da Küçük Karabalık’ı hatırlayarak kabul ettik bile. İyi bir eser çocukların ardına yetişkinleri de katmaya onları da sürüklemeye devam edecek.
Çocuğa değil çağa uygun kitaplar
Her çocuk kitabının çocuğa uygun olmadığı ara ara haberleri yapılan, basımı durdurulan kitaplar aracılığıyla hepimizce malum. Modern çocuk edebiyatına baktığımızda masalların yetişkin okurlardan çocuklara devredildiğini görmek mümkün. Ne var ki masalların kimileri, öğeleri gereği miniklere uyku öncesi okutmak şöyle dursun; kilitli sandıkta saklanacak kadar “yetişkin işi”. Vaktiyle, okullarda, okuma listelerinin başında yer alan kitaplar, bugün “Bunları nasıl okutmuşlar bize?” sorusunu mecburi kılıyor. Üsküdar Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğretim Üyesi – Yazar Elif Konar Özkan, bu değişimini tabii karşılıyor. “Çocuk ya da yetişkin ayrımı, modern zamanlara ait sınıflandırmalar Özkan’a göre. Sözlü kültür unsuru masal ve hikâyelerin aktarıldığı dönemleri bugünle kıyaslamak da doğru değil. Her dönemi kendi şartlarıyla değerlendirmek gerektiğini savunan Elif Konar Özkan, pedagojik unsurların, psikoloji vb. bilim dallarının, okulların, eğitimin ya da çocukluk tasavvurunun, çocuk edebiyatının, çocuk kitaplarının sözlü kültür unsurlarına göre çok yeni olduğunu hatırlatıyor. Onları bugünün kavramlarıyla değerlendirmek yerine çağına göre değerlendirmek bu sebeple önemli. Bugünün çocuk algısının yarın değişebileceğinin işaret fişeğiyse geçmişte yaşanan değişimler Özkan’ın kanaatince: “Modern çocuk edebiyatı genel anlamda döneminin çocuk tasavvuruna göre şekil alıyor. Hatta sadece dönemin çocuk tasavvuru da değil, eğitim yaklaşımları, ebeveyn yaklaşımları, piyasa durumları yani hayatın her aşaması etkiliyor çocuk edebiyatını ve kitaplarını da.”
Çocuğun fıtrat diline hitap eden kitaplar nasıl çıkıyor?
Çocukların hem sevgisini kazanan hem de onlara eşlik eden, buyurgan olma derdi taşımayan kitaplar iyi ki varlar! “Çocukların hem kalbini çalan hem zihnini besleyen kitaplar nasıl ortaya çıkabiliyor?” diye sorduğumuzda yazar Elif Konar Özkan’ın cevabı şu oluyor: “Çocuğun fıtrat diline, dünyasına uygun dil lezzeti, okuma zevki, estetik gelişim maksat öyleyse edebi yönün ihmal edilmesi söz konusu olamaz. Yani çocuğa/çocukluğa bakış; yazma veya çizme, çocuklar için üretim eylemine bakış mühim yazarın/çizerin/sanatçının/yayınevinin nasıl bir yol yordam belirleyeceği ve izleyeceği açıkçası. Bu kadar net aslında durum.”
Öncelikle yetişkinlerin kendilerini, her şeyi bilen, buyurgan edadan kurtarması gerektiğini vurgulayan Özkan, yazarken sınırı layıkıyla idrak etmenin öneminin altını şu ifadelerle çiziyor: “Yazanın, bir şeyleri anlatırken haddini idrak edebilmesi mühim. Zaten bu açıdan bakıldığında çocuk edebiyatı veya genel anlamda edebiyat ürünleri ile çocuk kitaplarını birbirinden ayırabiliyoruz. Ki bugüne ve geleceğe kalabilen, pek çok dile çevrilip farklı kültürlere ulaşabilen ürünler de hakiki anlamda estetik ve dil yönü kuvvetli olan ürünler oluyor.”
Bu zenginliklerin nüvesine bile göremeyeceğimiz kitaplara gelince; tüketim malzemesi olarak unutulup gidiyor. Evet doğru tahmin ettiniz: Ödev vb. zorlamalar ve okuma listeleri olmasa çocukların eline dahi almayacağı kitaplar, görevini ifa edip bir köşeye fırlatılıyor hepsi.
Çözüm: Çocuğun seviyesine inmeye değil çıkmaya çalışmak
“Çocuklar anlamaz,” kaygısı yazarın, “bu çizim karışık oldu,” fikri çizerin aklına düşmeye dursun. İşte o zaman çocuğu kaybetmek kaçınılmaz. Yazar ve illüstrasyon sanatçısı Elif Yemenici, “çocuğun seviyesine inmek,” ifadesini, iyi bir çocuk kitabı yazmanın önündeki en büyük engellerden biri olarak görüyor. Hatta çocuğun seviyesine çıkmak için çabalamak gerektiği görüşünde Yemenici: “Ben yazarken onların seviyesine çıkmaya çalışıyorum şahsım adına. Böylece daha ziyade yaşsız, resimli kitaplar üretmek oluyor gayem. Küçük Prens, nitelikli çocuk edebiyatı deyince, yediden yetmişe her yaşa hitap ettiği için aklımıza gelen ilk örneklerden oluyor böylece.” Yemenici, çocuklara bir şey “öğretme” arzusunun geçmişte resimli kitaplarda bir amaca karşılık geldiğini bugünse daha özgür ve daha edebi eserlerin söz konusu olduğunu şu cümlelerle özetliyor: “Resimli kitaplar bir şeyler öğretebilmenin yolu gibi düşünülürken artık böyle bir amaca hizmet etmek gibi bir kelepçe taşımıyor. Özgürleştikçe de çocuk edebiyatındaki gelişim hızlanıyor.” Çocuk edebiyatındaki gelişim sürecini incelediğinde son yıllarda üretilen kitaplarda didaktik olma kaygısının artık aşıldığını da gözlemlediğini dile döküyor Yemenici: “Bunun da çocuğa bakış açımızın değişmesiyle paralel olarak ilerlediğini tahmin ediyorum. Bir kaç jenerasyon geriye gidersek çocuklara karşı olan tutumun daha çocuğa olan güvensizlik üzerine kurulu olduğunu görüyoruz.”Bir kitap okuyup hayatını değiştirdiklerimiz
Çocukların okuyacağı kitapları belli bir yaş aralığına kadar büyük ölçüde ebeveynler ve öğretmenler belirliyor. Henüz okuma aşkıyla yanıp tutuşmayan miniklerin kitap kurdu olup olmayacağını da bu tercihler belirleyebiliyor. Elif Yemenici, bir kitabın çocuğun bünyesinde travma yaratacak etkiye sahip olmasa da okumaktan soğutabileceğini söylerken son derece haklı. Çocuğu şiddet öğeleriyle tanıştıracak, karamsarlığa sokacak nice kitap söz konusu Yemenici’ye göre: “Klasiklere bakarsak, külkedisi örneğinde olduğu gibi kurtuluşu hep bir prensin gelip hikâyenin sonunu mucizevi şekilde tatlıya bağlandığı -özellikle de kız çocukları için- edilgen karakterlerin özendirip bilinç altına yanlış düşünce sistemlerinin örüldüğü kitaplar söz konusu.”