Dertlenmeye nereden başlamalı?

6 dakikada okunur

Dünya altı aydır medya yoluyla üretilen bir terör örgütü algısı ile İsrail’in onbinlerce kişiyi katledişini izliyor. Küresel medyayı kullanan İsrail, Hamas’a karşı kendini savunma hakkı iddiası ile ABD Başkanı başta olmak üzere işbirliği yaptığı ülkelerin liderlerini ve sermayedarlarını kolaylıkla ikna etti. Zaten Yahudi yapımcılar eliyle kurulan ve sanayiye dönüşen Hollywood’un sistematik bir şekilde sürdürdüğü Naziler tarafından katledilen mazlum millet anlatısı tüm dünya halklarının belleğine kazınmıştı. Dünya sinemasında Holokost filmleri olarak anılan bu yapımlar onca acı çekmiş Yahudilerin bugün yaptıkları katliamlara adeta meşruiyet kazandıran bir alt metne sahipti. 

Aslında bildik bir strateji bu. Amerika Birleşik Devletleri de işgal etmek istediği ülke ya da coğrafya ile ilgili önce bir terör algısı ve tehdidi oluşturur. Sonra bunu besleyecek diziler, filmler çekilir. Tıpkı İsrail gibi haklılığına herkesi ikna ettiği noktada hedef aldığı ülkede yapmak istediği iç karışıklığı, işgali gerçekleştirir. Afganistan’da, Irak’ta, 11 Eylül’de izlediği strateji hep bu oldu. Uzun yıllar boyunca Hollywood filmlerinde kullanılan Arap terörist karakterleri İslamofobi’nin yaygınlaşmasında ve yükselişinde en önemli etkenlerden biriydi hiç kuşkusuz. 

Hollywood’un Arap ve Müslüman düşmanlığına 2000’lerden bu yana bir de Türk düşmanlığı eklendi. Uzunca bir süredir yeni düşman ve terörist karakterler Türklerden seçiliyor. Özellikle dijital platformlar üzerinden seyirciye ulaşan yapımlarda artık her fırsatta Türkler terörist olarak gösteriliyor. 24 dizisinin dördüncü sezonunda hikâye bu denklem üzerinden yürürken ‘Türk teröristler’ sözü de açıkça kullanıldı. Michael Bay’ın ABD’nin Libya elçiliğinin basılmasını konu alan “13 Saat: Bingazi’nin Gizli Askerleri” (13 Hours: Secret Soldier of Benghazi) filminde de teröristler Türk bayraklı tişört giyiyor. Finalde Türk bayrağı giyen teröristin yerde ölü yattığı görülüyor. Örnekler çoğaltılabilir ancak Yılmaz Özdil’i bile isyan ettiren en yakın zamanlı örnek Netflix’te yayınlanan “Üç Cisim Problemi” adlı dizi. Dizide dünyayı kurtaracak üç kişiden biri olarak terör örgütü YPG/PKK’lı Leyla Arıç isminde bir kadın terörist lanse ediliyor. Şu an hayli popüler olan dizide kahraman olarak gösterilen YPG’li kadın Birleşmiş Milletler Genel sekreteri tarafından üzerinde PKK üniformasıyla dünyaya tanıtılıyor. 

“Biz kendi televizyonlarımızda tarikat dizisi, pavyon dizisi seyrederken dünya bu diziyi seyrediyor.” serzenişinin milliyetçi, muhafazakar kesimler yerine Yılmaz Özdil’den gelmesi de hayli manidar ve bir bakıma da ironik. Üstelik dijital platformlarda Türklerin terörist olarak gösterilmesinden de AK Parti’nin yanlış politikalarını sorumlu tutuyor sayın Özdil. 

Kültürel hegemonyanın en güçlü figürlerinin PKK’nın siyasi ayağı olan partilerin neredeyse gönüllüsü olduğu bu kadar ortadayken, birkaç yıl önceki seçimlerde adeta fiili kampanya desteği veren, Netflix ve benzeri Türkleri terörist göstermek için birbiriyle yarışan platformlara iş yapmak için can atan ünlülere tek kelime etmeyen Özdil’in bu duruma dertlenmesi hakikaten çok enteresan. Kendisine 1990’lardan bu yana Kürt Sineması olarak adlandırılan filmleri de bu gözle izlemesini salık veririm. Dijital platformlara gitmeye gerek yok. Türk sinemasında PKK güzellemesi yapan ne filmler izledi bu gözler! PKK yanlıları sinema sektörümüzde öylesine güçlü bir lobiye sahip ki pek çok festival artık Türk sineması adlandırmasını kullanamıyor. Dertleneceksek bunlardan başlayabiliriz! 

 

Önceki Yazı

Vefasızlar

Sonraki Yazı

Filistin İslâm dünyasının entelektüel merkezi

Son Yazılar