Dijital platformlar seyircisiyle barışmak istiyor 

29 dakikada okunur

Günümüzde en az bir platforma bile üye olmayan kişi sayısı yok denecek kadar az. Evde, okulda, yolda, seyir halinde olduğumuz her an platformlar yanı başımızda. Bundan yaklaşık 3-4 yıl önce geleneksel izleme alışkanlıklarının unutturacak vaadiyle hayatımıza giren dijital platformlar, iddialı duruşlarıyla hala güncelliğini koruyor. Bir süre gerçekten “Acaba televizyonun ömrü bitti mi?” diye düşündüğümüz dönemler yerel kanallar için tehdit unsuru oluşturmuştu. Yirmi dakikadan fazla ekrana bakamayan, yerli yapımlardan uzak sadece platform takipçisi bir izleyici kitlesi kendi tercihleriyle yeni bir dönem oluşturdu desek yanlış olmaz. Fakat son altı ayda bu durum tersine dönüyor gibi. Herkesin umutsuz olduğu pandemi döneminde alternatifi olmayan bizler fikir belirtmeden dijital platformlar ile arkadaşlık kurmak zorunda kaldık. Bu sürecin bitmesi ve yeni normale geçiş ile beraber yerel izleyici sandığımız kadar sessiz ve itaatkar olmadığını kanıtladı. Platformların üyelik stratejileri, küresel olaylara karşı duruşları ve birçok öznel sebep tüketici nezdinde kabul görmedi. Yerli dijital platformların varlığının artmasıyla izleyicide eski alışkanlıklarından vazgeçmekten hiç çekinmedi. Nitekim Netflix gibi global bir platform kullanıcı tercihlerinin değişmesiyle BluTV tüketim oranlarının gerisinde kalmıştı bir dönem. Bu gibi daha birçok yerel adım global platformların yeni adımlar atmasına sebep oldu olmayada devam ediyor. Özellikte Netflix Türkiye ekibinin içerik konusunda aldığı yoğun eleştiriler yeni yapımlar için harekete geçmeleri için vesile oldu. Hedef kitlesinin tutumlarına kulak veren Netflix harekete geçmek için kolları sıvadı. Cem Yılmaz’ın Do Not Disturb filminin ardından yine Netflix yapımı olan Çağan Irmak imzalı Yaratılan dizisi yerli içerik arayan izleyici için alternatif oldu. Amazonunn Atatürk filmine uyguladığı amborganın ardından vizyona giren filmi izleyicisi salonlarda yalnız bırakmadı. Kitlesini kaybetmek istemeyen platformlar için bir başka taktik: garantiye oynamak. Öncesinde sevilerek izlenen işlerin yeni dönemde tekrar yeni sezon yapmaları da izleyici politikalarından. 2018’de büyük beğeni toplayan ve uzun bir aradan sonra geçtiğimiz hafta Gain’de yayına giren Şahsiyet 2. Fasıl bu konunun örneklerinden. Üstelik Türkiye yapımı bu işler sadece yerel izleyici tarafından değil global endüstrisi tarafından da karşılık bulan işler. Los Angeles’ta düzenlenen Hollywood Türk Film ve Drama Günleri kapsamında dünya prömiyerini yapan Atatürk filmi ve Şahsiyet 2. Fasılgösteriminin yapılması bunu destekler nitelikte. Uzun lafın kısası platform kullanıcıları kendi izleme tercihlerini oluşturuyor ve her zaman bir alternatif olduğunu biliyor. Dijital platformlarda Türkiye izleyicisiyle barışmak istiyor. Önümüzdeki günlerde platformlarda yayınlanacak yeni içerikler platformlar ve kullanıcılar arasındaki iletişimi netleştirecek.

MUBİ 

GREV 

Yazarlığının yanında politik filmleri ve sıradışı konuları ele alışıyla yönetmen kimliği ile de bilinen Metin Yeğin’in adından söz ettirdiği filmlerden biri: Grev. Osmanlı İmparatorluğu’nda geçen film 1910 yılında Bursa’da ipek işçiliği yapan kadın işçilerin grevini anlatan film; dönem hikâyesi olmasına rağmen emek ve mağduriyet kavramlarına odaklanması ile güncelliğini koruyor. Yönetmenin kendine has anlatım dili ile çektiği filmde ideolojik bakışı özellikle “Ben buradayım!” diyor. Bu denli göstererek hissedilen ideolojik unsurlar kimi seyirciyi kendisine çeksede vizyona girdiği dönemde birçok tartışmaya sebep olmuştu. Son günlerde Mubi’de tekrar izleyiciyle buluşması bu tartışmaların tarafları için yeniden izleme fırsatı oluşturdu. Meraklıları için Grev filmi şimdi Mubi’de.

SAİNT OMER 

Belgeselleriyle tanınan Alice Diop, Fransa Oscar adayı ilk kurmaca filmi Saint Omer, çocuğunu öldürmekle suçlanan Senegalli bir kadının yargılanma sürecini beyazperdeye taşıdı. Üzerine iyi çalışılmış kurmaca bir film gibi duran hikâyesinin gerçek olması ekstra dikkat çekiyor. Yönetmen hamileliği sırasında, bebeğini ölüme terk eden Senagelli bir başka annenin mahkeme sürecine tanık oluyor ve bunu filme uyarlamaya karar veriyor. Hatta filmde mahkemeyi izlemeye gelen edebiyat profesörü Rama yönetmenin hikâyedeki tanıklığını temsil ediyor. Rama, Antik Yunan mitolojisindeki Medea hikâyesini modern bir perspektifle ele almak için Saint Omer mahkeme salonuna gider. Medea büyücülük yetenekleriyle ünlü bir kadındır ve intikam için kendi çocuklarını öldüren bir annedir. Saint Omer ise hem Laurence’nın sanık sandalyesine oturmasına neden olan olaylar zincirini hem de Rama’nın kararlarını sorguladığı bir süreci konu alır. Bu trajik olay, her şeyden önce anneliğin kutsal bir deneyim olup olmadığı gibi evrensel soruları gündeme getirmesiyle oldukça dikkat çekiyor. Hukuki süreçler ile Yunan mitolojisini ustalıkla harmanlayan film, anneliğe atfedilen kutsallığı sorgulatıyor.

GÜVERCİN 

Çalışması için abisinden sürekli baskı gören Yusuf,  gördüğü baskıya rağmen çalışmak istemiyor, bulduğu her fırsatta çatıda beslediği güvercinlerinin yanına kaçıyor. Yusuf’un yaşadıkları ve reddettiği kalıplaşmış dayatmalar üzerine şekillenen hikâye sosyal ortamda güncelliği koruyan meselelerden. Bir yandan büyüme sancıları çeken bir genç, bir yanda bir baltaya sap olsun diye çalışmaya zorlayan aile. Tüm bu çatışma yalın ve olabildiğince sakin bir dille doğala en yakın şekilde aktarılmaya çalışılıyor filmde. Filmin çekildiği mekanların yönetmen Banu Sıvacı’nın çocukluğunun geçtiği mahallede olması da şüphesiz bu doğalığa hizmet ediyor. Güvercin filmi, Dünya prömiyerini Berlin’de  yaparken birçok festivalden eli boş dönmedi. Sofya Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülü, İstanbul Film Festivali’nde Seyfi Teoman En İyi İlk Film ödülü, ve Ankara Film Festivali’nde de yine En İyi İlk Film ödülü gibi birçok ödülü var. Güvercin şimdi Mubi’de.

 

NETFLİX 

YARATILAN 

Mary Shelley’in Kitabı Frankestein’dan uyarlanan Yaratılan, Çağan Irmak‘ın dünyasında kurgulanarak tekrar izleyiciye sunularak hızlı bir çıkış yaptı. Doktor Frankestein’ın, kendisini cesetlerden meydana getirerek yarattığı varlığı canlandırmaya adadığı hikâyesine; hem izleyici hemde okuyucu olarak hakimiz. Yabancı olmadığımız konuyu tekrar ekranda görmek yönetmen için bir risk oluştursa da ilk etapta büyük olumsuz yorumlar yok. 8 bölümden oluşan dizi genel olarak beğenilmiş gibi. Babası da doktor olan Ziya doktor olmak için Bursa’dan İstanbul’a taşınır. İnandığı bir teori üzerine arayışında doktor İnsan ile tanışır ve bu tanışıklık büyük bedeller ödemelerine sebep olacak. Karakterlerin birbirine paralel, sarmal bir şekilde anlatılan hikayeleri; seyircinin dikkatini gerektirse de derinleştikçe dizinin bizi bir yerden alıp hiç ummadığımız bir yere bırakması gerilim ve heyecanın dozunu arttırıyor. Arka planda vermek istediği güçlü mesajlarıyla Ziya karakteri üzerinden insanın kibri ve zamanla putlaştırdığı inançları üzerine yoğun derinliği olan Yaratılan dizisi şimdi Netflix’te.

BOMBOŞ 

Onur Ünlü’nün senaryosunu ve yönetmenliğini üstlendiği 2022 yapımı son filmi Bomboş, Netflix’te izleyicisiyle buluştu. En büyük tutkusu cansız şeylerin fotoğrafını çekmek olan Günel, şirketinde yapılan bir çekilişle Kıbrıs tatili kazanıyor. Bu bedava tatilde enerjik, sempatik fakat geçmişi bir miktar karanlık Şefik ile tanışmasıyla işler biraz farklı bir boyut kazanıyor. Şefik’in gönüllü rehberliğinde keyifli geçen tatil, Günel’in ayağını kırmasıyla tersine dönüyor. Bu durumun ardından hemşire Nazlıyla tanışması, can sıkıntısından kamerasıyla kendini oyalaması hikayenin seyrini değiştiriyor. Bu masum hikayede şahit olduğu cinayet ve sonrası Günel için unutulmayacak bir tatil haline geliyor. Serkan Keskin, Settar Tanrıöğen ve Hazar Ergüçlü’nün başrollerinde olduğu Bomboş filmi kasım ayı itibariyle Netflix’te.

THE KILLER 

2007’den beri üzerine çalıştığını bildiğimiz ve merakla beklediğimiz David Fincher’ın son filmi The Killer nihayet izleyicisiyle buluştu. Venedik Film Festivali’nden sonra Netflix’e gelmesini bekleyen Fincher sevenlerin çoğu filmden sonra tatmin olmuşa benziyor. Aynı adı taşıyan çizgi roman serisinden uyarlanan The Killer’in bir suikastçının avını öldürme hikayesiyle karşımıza çıkıyor. İlk etapta bu hikaye kulağa klişe gibi duruyor fakat yönetmen koltuğundaki isim bu hikâyenin klişenin ötesine taşıyacak güçlü isimlerden. Tam olarak bir karakter üzerine kurulmuş gerilim filmi olan The Killer’ın başrolünde uzun çalışmalarla karşımıza gelen Michael Fassbender 6 bölümden oluşan filmde her bölümde bir karakterle iletişim halinde. Filmin neredeyse her adında karakterin ağzından duyduğumuz “Plana sadık kal. Empati gösterme. Doğaçlama yapma. Hiç kimseye güvenme” hatırlatmaları seyirciyi tüm cinayetlere şahit kılıyor. 

BLU TV

DENEME ÇEKİMİ 

BluTV’nin yerli özel yapımlarından olan komedi dizisi Deneme Çekimi, 15 dakikalık kısa bölümlerden oluşuyor. Aslı İnandık’ın başrolünü üstlendiği dizide oyunculuk sektöründe kendine yer bulmaya çalışan Kübra’nın içinde bulunduğu absürd durumlar kara mizah ile buluşunca sinema ve medya sektörüne eleştirel bir bakış açısı sunması dikkat çekiyor. Her bölüm değişen konusuyla sektörün farklı yönlerinin trajikomik, klişe tespitleri özellikle üretici yönü bulunan seyirci için oldukça dikkat çekici. Tek bir konu üzerine durmak yerine sektörün her kesimine karşı hicivsel yaklaşımı gerçek hikayelerden beslenilerek yazılmış gibi. Aslı İnandık’ın başrolünde olduğu dizide Perihan Savaş, Esra Ronabar, Gizem Karaca, Meriç Aral, Murat Kılıç, Borak Akka gibi dikkat çekici konuk oyuncular da var. 

ANKARA HAVASI 

BluTV özel yapım belgesel dizilerinden biri: Ankara Havası. Ankara deyince akla gelen negatif yorumların aksine Ankarayı Ankara yapan kodlar ile şahsına münhasır kültürünün anlatıldığı belgesel Ankara önyargısını kırmayı hedefliyor gibi. BluTV’nin Ankara için yaptığı ilk işin bu belgesel olmaması bunu doğrular nitelikte. Denizi olmayan soğuk ve meclise ev sahipliği yapan bir il olması sebebiyle uzak durulan Ankara’nın başkent olması ve bir nevi diğer illere abilik yaptığına dikkat çeken belgesel bir şehir üzerine anlatılacak herşeyi konu edinmiş. 5 bölümden oluşan belgeselde: Ankara havasından Ankaragücüspor’a Atatürk ve Anıtkabir’in öneminden Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Ankara’ya etkisine birçok tahmini zor etkenden bahsediliyor. Bir ile belgesel yapılması ilk başta kulağa çok ilgi çekici gelmesede kendi izleyici kitlesini oluşturmuş ki devamı geliyor. Ankaralılar ve Ankarayı merak edenler için Ankara Havası belgeseli BluTV’de. 

İYİ BİRİ 

Dizi senaryolarıyla tanınan Ayhan Sonyürek’in hem yazıp hem de yönettiği İyi Biri filmi Hatay’dan Mersin’e uzanan bir yol hikâyesi. Hikâye; Antakya’nın Samandağ ilçesinde yaşayan 40 yaşında, hayata tutunamamış bir adamın, ev, iş ve eş bulma hayaliyle Mersin Mut ilçesindeki asker arkadaşının yanına gitmek için yanında köpeğiyle yola çıkmasıyla başlıyor. Hayata tutunamayan Mızrap’ın yolculuğunu iç dünyasında da devam ederken trajikomik hikaye yer yer empati yaparak seyirciye ters köşe yaptırıyor. Aslında bu yolculuk Mızrap’ın içindeki bir yolculuğu anlatırken aynı yolculuğa başka karakterler de dahil oluyor. Kendini hiç önemsemeyen, Mızrap’ın kendini tanıma yolculuğu Cengiz Bozkurt’un başarılı oyunculuğuyla beyazperdedeki yerini almış Antalya Altın Portakal Film Festivali başta olmak üzere birçok festivalde sinemaseverlerden karşılık buldu. 

 

 

GAİN 

ANNETTE 

İlk bakıştı olabildiğince klişe bir aşk hikâyesiymiş izlenimi veren Annette, zamanla izleyiciyi şaşırtmayı seven türde bir film. Kariyerinin zirvesinde komedyen Henry’yle opera sanatçısı Ann’in ilişkisini etrafında basit bir hikâye stabil bilindik bir yolda ilerlerken melodram ve kendine özgü olay örgüsüyle özgünlük kazanmayı başarıyor. Başlarda stabil başlayan film çiftin çocuk sahibi olmasıyla daha karmaşık ve sürpriz durumları doğuruyor. Vizyona girdiği sene Cannes Film Festivali’nde açılışını yapması dokuz yılın ardından filmini beyazperdede gösteren yönetmen Leos Carax ve takipçileri için önemli bir açılış olmuştu. Kırk yıllık sinema kariyerinde altı uzun metraj sığdıran film yapma konusunda seçici olan yönetmen için bu film ilgilisinin beğenisini topladı. Annette şimdi Gain’de. 

ÖZGÜRLÜK KAÇ ? 

Gain’in orijinal yapımı olan, hayatın anlamını özgürlükte bulmuş ve doğadaki küçücük evlerinde kocaman bir hayat kurmuş insanların hikâyelerini anlatan Özgürlük Kaç m²?, bir mini belgesel serisi olarak seyircinin karşısına çıkıyor. Bazen denizin dibinde, bazen tepenin üzerinde, bazen bir vadide ama ille de doğanın içinde minicik evlerinde kocaman bir hayat kurmuş insanları anlatan mini belgesel serisi hayallerindeki hayata kavuşan bu insanların değişim hikâyelerine ve ilham veren evlerine odaklanıyor. Datça, Alaçatı, Göcek, İğneada ve Urla’da yapılan çekimler, birbirinden farklı hayatları gözler önüne seriyor. Küçük evlerdeki büyük hayatları ele alan belgesel 6 bölümden oluşuyor. İlk bölümde; Datça’da yolun, elektriğin, suyun olmadığı bir yerde kendi elleriyle taş, toprak ve kerpiçten yaptığı evinde yaşayan Cem Tan’ın, sonrasında sırayla ikinci bölümde; Mardin’den üçüncü bölümde; Göcek’ten dördüncü bölümde; İğneada’ dan son iki bölümde ise Urla’dan sıradışı evlerin sıradışı ev sahipleriyle izleyiciyi tanıştırıyor. Hayalinde hep şehirden uzaklaşmak olanlara ilham olacak olan belgesel Gain’de meraklılarını bekliyor. 

ŞAHSİYET

Beş yıllık aradan sonra ekranlara Gain platformunda geri dönen Şahsiyet, bu sezon Şahsiyet 2. Fasıl olarak Gain platformunda yerini aldı.  Haluk Bilginer ve Cansu Dere’nin akıllarda iz bırakan partnerliğinin devam edecek olması sevindirici haberlerden. Alzheimer teşhisi alan ve “unutma”yı hesaplaşma için adeta bir fırsata çeviren emekli adliye kâtibi Agâh Beyoğlu, yeni sezonda öncesinden farklı olarak bu sefer kendisini bireysel bir hesaplaşmanın ortasında buluyor. İlk sezonda yaptığı eylemler ve cinayetler arasında ikilem yaşayan Agah, artık vicdanını bir kenara koymuş intikam duygusuyla hareket edeceğe benziyor. Bu intikamın izinde, insan doğasının karmaşıklığı ve hafıza üzerinden kendi adalet terazisiyle hareket etmekte kararlı olan Agah Beyoğlu ve sürprizlerini merakla bekliyoruz. İkinci sezonun ilk gösterimini Türk Filmleri ve Drama Günleri kapsamında Amerika’da gerçekleştiren Şahsiyet 2. Fasıl şimdi Gain’de.

TABİ 

HIVE 

Kosova savaşında eşini kaybeden ve uzun Fahriye Hoti’nin hayatından esinlenerek çekilen film Hive, yakın dönemde Kosova’da yaşanan savaşın ardında bıraktığı insanlık dramını bir kez daha gözler önüne seriyor. Fahriye, Kosova’daki savaşta eşini kaybetmiş ve eşinin hayatta olup olmadığını dahi bilmemektedir. İki çocuğuyla birlikte tek başına kalan Fahriye, eşine ne olduğunu bilmeden ondan gelecek güzel bir haberi beklerken çocukları için hayatta kalmaya çalışır. Ayakları üzerinde durmaya çalışan bir kadın elbette ataerkil köyde Fahriyeye baskı uygularlar. Gerçek bir hikayeden uyarlanan filmin yönetmeni Blerta Başolli, bu film ile Sundance Film Festivali’nden 3 büyük ödülle geri dönerken Oscar da Kosava’yı temsilen boy gösterdi. 

AF 

Ailesiyle çatışma yaşayan otoriter baba Gürcistan sınırında bulunan dağ köyünde ağaç ticareti

yaparak ailesinin geçimini sağlar. Oğulları aziz ve melik ile olan çatışmacı ve baskıcı ilişkisi üzerine şekillenen filmde büyük çocuk Aziz baba-oğul çatışmasında aykırı oğul rolünde. Aile’nin her beraber yaşayacağı sorunlar gitgide büyür ve onları çözüm yolu bulmaya zorlar. Bu sorunlar karşısında ailenin karşısına iki seçenek çıkıyor. Ya bu durumu fırsat bilip çatışmalar daha büyük sorunlar doğuracak ya da mücadele edip birbirlerini affedecekler. Yönetmen koltuğunda gördüğümüz Cem Özay’a filmin senaryosunda Tuğçe Öztabak eşlik ediyor. Başrolleri Timur Acar, Emine Meyrem ve Yusuf Bayraktar’ ın yer aldığı Af, şimdi Tabi’de. 

DİLSİZ 

Maşuk’un Nefesi, Miraciyye gibi kurmaca film tadında belgeseller ile tanıdığımız Murat Pay’ın ilk uzun metraj filmi Dilsiz için tam bir yönetmen sineması diyebiliriz. Murat Payı’ı yakından takip eden, önceki işlerini izlemiş sinemaseverlerin şaşırmayacağı özgün bir sinema dilini tekrar ettirdiği Dilsiz filmi, çok fazla örneği olmayan işlerden. Duvar ressamlığı yaparak hayatına devam eden Sami, babaannesinden kendine kalan hat malzemeleriyle birlikte hat sanatı ile tanışır. Bir kütüphanenin duvarını boyamak için gittiği kurumda hat sanatıyla haşır neşir olan Selma ile tanışır. Selma vesilesiyle de uzun yıllardır öğrenci kabul etmeyen hat hocası Eşref Efendi Sami’nin hayatındaki dönüm noktalarından olur. Gönül bağı olan Selma, ve hat hocası Eşref Efendi arasında kalan Sami’nin zor sınavlarla dolu yolculuğu filmin sonuna kadar devam ediyor. Bu yolcuklukta karşısına çıkacağı işaretler ile olan bağı benlik arayışını doğrudan etkiler. Ozan Çelik, Mim Kemal Öke, Vildan Atasever gibi isimlerden oluşan oyuncu kadrosuyla Dilsiz filmi ilgilileri için Tabi platformunda.

Önceki Yazı

Ah benim insanlarım 

Sonraki Yazı

İnsan kalabilme sanatı: Çocuk ve Balıkçıl

Son Yazılar