Dijitalde Türk polisiyesi neden şaha kalktı?

9 dakikada okunur

Türk polisiyelerinin son zamanlarda bizlere neler anlatmak istediği üzerine konuşalım. Son günlerdeki dijitalin polisiyelerine ilgili olmamızı kabaca hayatın içerisindeki tatmin olmayan duygularımızla açıklıyorum. Hangi Türk polisiyesi neden ve hangi yönüyle ön plana çıkyor?

Son yıllarda Tv dizilerinin en uzun soluklu olanı hangisi diye sorsak zannediyorum çoğunuz ‘Arka Sokaklar’ cevabını verirsiniz. 2006 yılında başlayan Arka Sokaklar dizisi Türk polisiye dizileri tarihine hem damga vurdu hem de ciddi bir kapı araladı diye düşünüyorum. Tabi ki Dedektif Memoli dizisinin milenyumda oluşturduğu etki de başka bir katkı sundu polisiye dizi filmlere. Hırsız Polis, İçerde ve Behzat Ç gibi yapımlar da Tv dizileri tarihine adını yazdıran önemli işlerden oldu.
Tv dizi sektöründeki gelişmelerle birlikte son 10 yıl içerisinde polisiyelerde istikrarlı bir ivme oluştuğunu gözlemliyoruz. Bu ivmenin dijital platformlara da yansıdığı aşikar. Özellikle cinayet masası etrafında dönen yapımlar çok daha fazla gündemde. Son zamanlarda yapılan yapımların ülke gündemindeki sorunlarla paralel gittiği yorumunu yapabiliriz diye düşünüyorum. Özellikle kadın cinayetleri ve çocuk istismarı meselesinin daha fazla işlenmesi tesadüf olmasa gerek. Siyasi mesajları ve ideolojik tutumuyla Behzat Ç’nin bu furyanın fitilini ateşlediğini söyleyebilirim.
Burada Türk polisiyelerinin son zamanlarda bizlere neler anlatmak istediği üzerine konuşmuş olacağız. Bizlerin son günlerdeki dijitalin polisiyelerine ilgili olmamızı kabaca hayatın içerisindeki tatmin olmayan duygularımızla açıklıyorum. Sizler bu durumu neyle açıklarsınız bilemiyorum ama ben son zamanlardaki yapımlara dair yorumlarımı sizlerle paylaşıyorum.

Şahsiyetini tanı!
Senaryosunu Hakan Günday’ın yazıp Onur Saylak’ın yönettiği Şahsiyet, Türkiye’de polisiye konusunda biçimsel anlamda ve resmi olarak en iyi işimiz oldu. Haluk Bilginer’in Şahsiyet dizisindeki rolü ile Uluslararası Emmy Ödülleri’nde En İyi Erkek Oyuncu seçilmesine dayanarak bunu ifade ediyorum. Ülkemiz için bugüne kadar yapılan polisiyeler içerisinde en arthouse iş olarak nitelendirebilirim Şahsiyet’i. Agâh Beyoğlu karakteri hepimizin idolü oluverdi. Haluk Bilginer’in usta oyunculuğunun yanında oluşan özel karakterin ve hikâyenin büyük etkisi var. Şahsiyetimizi bize hatırlatan dizinin vuruculuğu taşranın içerisinde barındırdığı saklama duygusuzluğu maalesef. İzlemeyenlerin çok şey kaybedeceği dizi Puhu Tv’de ücretsiz olarak izlenebiliyor.

Behzat Ç. Bis yapıyor
İşte son zamanların en çok konuşulan polisiye dizisine geldik. Behzat Ç, neden bu kadar çok sevildi diye düşünüyordum. Doğru sorunun Behzat Ç’yi neden çok sevdim olduğunu söyleyebilirim. Benim sihirli kelimem samimiyet. Karakterlerden hep samimi duygular hissettim. Kenarda kalmış ve yalnızlaşmış karakterlerin birbirlerine sıkı sıkıya sarılmalarının hikayesiydi Behzat Ç. Tv’de izlendiği dönnemde TV’de böyle bir dizi izlendiği için şaşkın biçimde izledi herkes. Blu TV’de yayınlanacağını duyunca hayranlar çok sevinmişti.
TV’den dijitale geçişte ideolojinin ve siyasi eleştirilerin dozunun arttığını ve küfürün daha hoyratça kullanıldığını da eklememiz gerekir. Erdal Beşikçioğlu’nun usta oyunculuğuyla hayat verdiği Behzat Ç karakterini ve diziyi tekrar izleyeceğiz. Kulislerde dizinin bir sanatçı misali bis yapmak için çıktığı konuşuluyor. O halde alkışı bol olsun!

Mezarlık’ta kimler var?
Mezarlık, Netflix’te yapılan Türk yapımı diziler içerisinde inci gibi parlıyor. Konusu, kadrosu ve senaryoyu işleme tekniğiyle özel bir yerde duruyor benim için. Duyduğumda ismi ürkütücü gelmişti. İzledikçe ürkmemem ve bu mezarlığa daha hakim olmam gerektiğini düşündüm. Kadın cinayetlerinin oluşturduğu ve bizlerin pek yabancı olduğu o mezarlıktan bahsediyorum. Dijitalde yapılan işlerin sezonları ortalama 8 bölüm sürüyor. Mezarlık farklı olarak 4 bölüm çekilmiş ve bölümler bir buçuk saat sürüyor. Mezarlık diğer türlü olsa olmazmış duygusunu izledikten sonra hissettim. Kadın cinayetlerini çözmesi için kurulan özel birimin başına Önem Komiser’in geçmesi ve sonrasında yaşanılanlar dizinin sürükleyici kısmı.
Güneşten Daha Sıcak, Bir Nefes Kadar Yakın, Gölgedeki Kadın ve Düğüm… Tüm bunlar bölümlerin isimleri. Hiçbir bölüm en az bu isimler kadar özel.

Alef’in sırrı
Cinayetlerin Osmanlı tarihinden günümüze bir takım bağları oluşacak ve bunlar gizemli bir perde oluşturacak denilseydi çok şaşırırdım. Alef birçok klişeyi yıkıyor ve tarihin derinliklerinden günümüzün cinayet masası odalarına giriyor. Öncelikle iki sezondan oluşan Alef’in sezonlarının bire bir bağları bulunmuyor. Tasavvufa yaklaşım ve işlenen dönem açısından iki sezonun da anlatılarında benzerlikler var elbette. Dizinin çatısı bir yere kurulmuş durumda etrafındaki örgüler değişiyor. Alef’in iki sezonunda da oyuncular ve mekan farklılık gösteriyor. Bunu çok cesaretli olarak buluyorum. İki sezonun da oyunculukları ve olay örgüsü şahane bence. Tarihi günümüzle sentezleyen yönü de bazı teknik hatalara rağmen iyi hissettiriyor. Uluslararası arenada işlenmek zorunda olan eşcinsel birliktelik olayına Alef de teğet geçerek dahi olsa girmek zorunda hissetmiş. Özgünlük burada yitiyordur belki de.

Saygı duydum
Dünya sinemasında olduğu gibi bizde de büyük işlerden özel işler çıkıyor. Behzat Ç Bir Ankara Polisiyesi’nde dikkat çeken Ercüment Çözer karakterinin merkezde olduğu iki sezondan oluşan Saygı adında bir dizi yapıldı. Dizinin yapıldığını duyduğumda şüphelerim vardı. İzlediğimde tüm şüphelerim ortadan kalktı. Küçük distopik bir Ercüment Çözer dünyasının kurulduğuna şahit oluyoruz. Nejat İşler, Erkan Can, Miray Daner ve Boran Kuzum’un özel oyunculukları da dizinin seviyesini ileri bir noktaya taşımış durumda. Dizi ideolojik tutum ve sistem eleştirilerini senaryonun içerisine yedirerek damakta çiğ bir tat bırakmıyor.

Önceki Yazı

Tiyatro asla ölmez!

Sonraki Yazı

“Gül yetiştiren adam”a veda cümleleri

Son Yazılar