Dünyada en çok okunan kitaplar hangileri?

29 dakikada okunur

Meriç Kalaylıkoz

“Dünyada en çok okunan kitaplar hangileri?” diye sorsam ne cevap verirsiniz? Benim de bazı tahminlerim var. İnternette “en çok okunan” kitapları arattığımızda genellikle “en çok satan” kitaplar çıkıyor karşımıza. Charles Dickens’in “İki Şehrin Hikayesi”, John Ronald Reuel Tolkien’in “Yüzüklerin Efendisi” ve “Hobbit”, Antoine de Saint-Exupéry’in “Küçük Prens”, J. K. Rowling’in “Harry Potter ve Felsefe Taşı”, Agatha Christie’nin “On Küçük Zenci”, Cao Xueqin’in “Kızıl Köşkün Rüyası” ve Henry Rider Haggard’ın “Ayişe” kitapları 100 milyonu aşan okuma/satış oranları ile listenin başını çekiyor. Tamamı klasikleşmiş bu eserlerden bir kısmını okudum ve favori listeme ekledim. Ama bazısı için de “Neden bu kadar çok okunmuş ki?” diye sordum kendime. Bu listede yer almayı hak eden çok sayıda kitap okudum. En çok okunan veya satanlar listemizde kutsal metinlere yer vermedik. Şu da bilinen bir gerçek ki en çok satan değil ama en çok okunan metinler Kur’an-ı Kerim ve İncil’dir.
Türkiye’de kitap okuma, basım ve satış oranlarının düşük olduğu iddia edilir. Kimisi de buna karşı çıkar “Türkler bir kitabı satın alır ve paylaşarak okur.” tezini savunur. Ama görünen o ki son yıllarda kitap okuma, basım ve satış oranlarında bir yükselme var. Popülerleşiyor kitap. Popülerleşmeyle birlikte ileride daha iyi göreceğimiz olumlu ve olumsuz durumları da meydana getiriyor. Ben listeme popüler kitaplara çok yer vermemeye çalışıyorum fakat mühim eserler de popülerleşebiliyor. İyi kitaplar okumanız dileğiyle…

YENİ ÇIKANLAR

Divan-ı Türki Basit’in Gramer ve Lügatçesi
Hüseyin Nihal Atsız / Ötüken
Mecmau’n Nezâir adlı eseriyle şöhret bulan Edirneli Nazmî’nin edebiyat tarihimiz açısından en çok dikkat çeken yönü, 45 bin beyti aşan oylumuyla en geniş Türkçe divan olarak kabul edilen Divan’ında “Türkî-i Basit” başlığı altında serpiştirilmiş manzumelerden kaynaklanmaktadır. İlk defa 1919’da Fuad Köprülü tarafından dikkat çekilen eserin bir bölümü yine Köprülü tarafından 1928’de yayımlanmıştır. Atsız, 1930 yılında, söz konusu çalışmanın gramer ve sözlüğünü lisans bitirme tezi olarak çalışmış, 1934’te de Orhun dergisinde yarım kalan bir makalesinde Nazmî’nin dil ve kültürümüz açısından önemine değinmiştir. İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsünde 82 numarayla kayıtlı Divan-ı Türkî-i Basit’in Gramer ve Lûgatçesi, bir dil çalışması olarak önemli olduğu gibi, Atsız’ın edebî verimlerinde kullanacağı kelimelerle ilgili en erken temas ve değerlendirmelerini de içermesi açısından önemlidir. Hazırlanışından 92 yıl sonra gün yüzüne çıkan bu çalışma hem Türkoloji tarihimiz hem Türkçülük tarihimiz nezdinde değerli bir hatıra olarak Atsız külliyatına katılmıştır.
Evrak Çantası
Murathan Mungan / Metis
Evrak Çantası, Murathan Mungan’ın düzyazılarını bir araya getiren kitapların sonuncusu. Kurgu ve kitaplaştırma mantığıyla özellikle Güne Söylediklerim, Hayat Atölyesi ve Tuğla ile süreklilik gösteren Evrak Çantası, 11 yazıyı bir araya getiren beş “göz”den oluşuyor: “Deneme kitaplarımın her biri kendinden öncekiler ve kendinden sonrakiler arasında, yazı yaşamım boyunca yöneldiğim farklı ilgi alanları, ardına takıldığım temalar, söz almak istediğim konular, kişisel meraklarım konusunda iç bağlantılarla çatılmış bir süreklilik oluşturarak bir yazar olarak düşünce dünyama ilişkin bir profili bütünlüyor.” Murathan Mungan 21 Nisan 1955 İstanbul doğumlu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nü bitirdi. İlkin çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları ve şiirleriyle görünen yazarın ilk kitabı 1980’de yayımlanan Mahmud ile Yezida’dır. Daha çok şiirleri, hikâyeleri, roman ve oyunlarıyla tanınan Murathan Mungan aynı zamanda radyo oyunu, film senaryosu ve şarkı sözü yazdı. 2011’in ilk yarısında Kibrit Çöpleri ve Şairin Romanı, 2012’de Doğu Sarayı yayımlandı. Metis Yayınları, yazarın kitaplaştırdığı bütün çalışmaları bir külliyat olarak yayımlamaktadır.
Hatırla & Kelimelerin Serüveni
Alp Paksoy / Ötüken
Bir “imparator,” bir “diktatör,” bir “fabrikatör” ve bir “matador”un nasıl bir bağlantısı var? “Kısa” kelimesi, gerçekten kısa mıdır? Türkiye, Peru, Hindistan, Portekiz ve Amerika nasıl bir krizin(!) içinde? Hiç çaktırmadan anlam değişmesine uğrayan sözcükler hangileridir? Özel isimler nasıl cins isimlere dönüşüp günlük hayatımıza sirayet etti? “Tornavida” sözcüğü “turn a vida” kalıbından mı türemiştir? Mitolojilerden dillere yayılan ve sıklıkla kullanılan kelimeler nelerdir? “Bukalemun” ile “aslan” arasında nasıl bir münasebet olabilir ki? 12 Hayvanlı Türk Takvimi’ne göre yılların özellikleri nelerdir? Cengiz Han ve Camuka, Milano’da hangi “restoran”a gitti? Ampul, brokoli ve selülit arasındaki ilişki nedir? Dilimize yer etmiş yabancı kökenli yüzlerce Türkçeleşmiş kelimenin yer aldığı bu etimolojik macerada kendinizi bir seyyah gibi hissedeceksiniz. Atları bağlayın, geceyi burada geçiriyoruz.
Zamansız
Latife Tekin / Can
Anlat bana sevgilim, imgeler ülkesine doğru giden bir arabadayız, direksiyon çok hafif, her an savrulabiliriz göğün içine, anlat, yan koltukta zamanı aşmış çılgın bir dinleyicin var, bırak direksiyonu, uçsun arabamız. Çağdaş edebiyatın büyük yazarlarından Latife Tekin karantina sürecinde yazmaya başladığı bu sürpriz kitabında zamansız, zeminsiz, tanımsız ve insan varoluşunun ötesinde her türden dönüşüme, başkalaşıma açık kadim bir aşk duygusunun izinden gidiyor. Beden, ten ve zihinde kayıtlı hafıza şiirle titreşip yeryüzünün hafızasıyla birleşirken gölün kalbinden yepyeni bir anlatı doğar: Gelincik ve Yılanbalığı suretinde açan sadece yeni bir hikâye değil kalp çarpıntısının kaydıdır. Göle ve oradan da okuruna akseden prizmatik savruluş.

ÖNERDİKLERİM

Abdülhamid ve Sherlock Holmes
Yervant Odyan / Everest
Yervant Odyan’ın 1911 tarihli bu olağanüstü klasiği, dünyanın en ünlü dedektifi Sherlock Holmes ile dünyanın en ünlü polisiye roman tutkunu Padişah II. Abdülhamid’i yan yana getiriyor. Yüzyıl başının tekinsiz günlerinde, II. Abdülhamid’in hafiye teşkilatına mensup adamları birbiri ardına ölü bulunur. Kendini bir anda tehdit altında hisseden “şüpheci” Padişah, cinayetleri aydınlatma görevini dedektiflerin en ünlüsüne, Sherlock Holmes’e verme kararı alır… Fonda tarihimizin en çalkantılı dönemlerinden birini, II. Meşrutiyet’in ilan edilme sürecini mektup, telgraf, fotoğraf gibi belgesel değeri olan malzemelerle işleyen Abdülhamid ve Sherlock Holmes, sürükleyici bir polisiye olmasının yanı sıra, Savaş ve Barış esinleri taşıyan son derece gerçekçi bir roman. Çünkü Yervant Odyan aynı zamanda yetkin bir Tolstoy çevirmeni. Sherlock Holmes hikâyelerine düşkünlüğüyle bilinen II. Abdülhamid’in, hayran olduğu Sherlock karakterinin yaratıcısıyla tanışmak için yazar Sir Arhur Conan Doyle’u İstanbul’a, sarayına davet ettiği ve kendisini Mecidiye Nişanı’yla şereflendirdiği de bir rivayet olarak romanda yerini alıyor…
Bilinmeyen Hitler
Aytunç Altındal / Destek
İsa Mesih’ten sonra hakkında en çok yayın yapılan kişi Adolf Hitler’le ilgili “yeni” ve “bilinmeyen” ne kalmıştır? Yeni ve bilinmeyen pek çok olay tarihin sis perdesi ardında gün ışığına çıkarılmayı bekliyor çünkü birçok belge uzun yıllardır kamuoyundan gizleniyor. Özellikle 1991 yılından sonra açıklanmaya başlanan belgelerin çoğu, tarihçiler tarafından yıllardır kesin “doğru” kabul edilen birçok bilgi ve yorumun geçersiz olduğunu ortaya çıkardı.
Aytunç Altındal, Bilinmeyen Hitler’deki “yeni” belgeler, bulgular ve bilgilerle iktidara geldiği 1933 yılına kadar Hitler’in hayatından kesitler sunuyor. “Hitler’in bir iş kazası” olmadığını, Nazilere yolunu açan esrarengiz bir Okült örgütle ilişkilerini, bu örgütün kurucu ve yöneticisinin hiç değinilmemiş yönlerini gün ışığına çıkarıyor. “Thule Gessellschaft” adıyla bilinen bu gizli örgütün kurucusu Baron Rudolf von Sebottendorff, çift taraflı bir casus ve aynı zamanda Bektaşi ve Mason’du. Tarihçilerden kendisini on yıllarca gizlemeyi başaran Hitler’in “yol göstericisi” ve “rakibi” olan Sebottendorff Türk vatandaşıydı ve Hitler’i iktidara getiren esrarengiz örgütü ilk kez İstanbul’da kurmuştu. Hitler’in hiç bilinmeyen bu yönünü Alman ve İsrailli araştırmacılar da ilk kez bu kitaptaki belgelerden öğrenmişlerdir.
İşaret Memuru
Charles Dickens / Can
Victoria dönemi İngiltere’sinin en önemli romancısı kabul edilen Dickens, Oliver Twist ve David Copperfield gibi kültleşmiş karakterlerin yaratıcısı olmasının yanı sıra doğaüstü, tekinsiz güçlere, spiritüalizme duyduğu ilgiyle de tanınır. Bu seçkiyi oluşturan üç öykü; bir demiryolu çalışanına bir hayaletin musallat olmasıyla başlayan gizemli olayları konu alan “İşaret Memuru”, jüri başkanlığı yaptığı cinayet davası boyunca sanığın suçlu olduğunu göstermeye çalışan bir hayalet tarafından sürekli rahatsız edilen bir bankacının hikâyesinin anlatıldığı “Cinayet Davası” ve beş rehberin birbirine anlattığı hayalet hikâyelerinden oluşan “Günbatımına Karşı”, yazarın hayal gücünü ustalıkla kullandığı korku türünün en başarılı örnekleri arasında yer alır.
Osmanlı Modernleşmesi ve Midhat Paşa
Bekir Koç / Türkiye İş Bankası
En başarılı Osmanlı valilerinden biri olarak kabul edilen Midhat Paşa’nın Tuna Valiliği yaptığı yıllar (1864-1868) modernleşme tarihimiz açısından ayrı bir önem taşır. Devraldığı modernleşme mirasına kendine özgü denilebilecek birçok yenilik katan Midhat Paşa, dönemin taşra sorunlarına çözüm bulmak amacıyla ilan edilen Vilayet Nizamnamesi’ni Tuna’da başarılı bir biçimde uygulamakla kalmamış, yaygınlaşmasına öncülük de etmiştir.
Osmanlı Devleti’nin yeniden yapılanmasını zorunlu kılan sosyopolitik ve ekonomik gelişmelere de yer verilen eserde, katılımcı yerel yönetim, kanun hâkimiyetinin sağlanması, denetimin kurumsallaşması gibi devlet yurttaş ilişkilerinin daha rasyonel ve çağdaş nitelikler kazanması konularında hayata geçirilen uygulamalar da ele alınıyor. Prof. Dr. Bekir Koç tarafından kaleme alınan Osmanlı Modernleşmesi ve Midhat Paşa, tarihi kökenleri hakkında az şey bilinen taşra belediyeleri, nizamiye mahkemeleri, çocuk esirgeme kurumları, kız ve erkek meslek okulları, hapishane atölyeleri, kasaba buğday pazarları, siyasi polislik, tahsildarlık ve taşra basını gibi birçok kurum ve uygulamanın günümüze ulaşmasında Midhat Paşa’nın katkılarını geniş bir çerçevede ortaya koyuyor.

Hasan Kaçan’dan Tavsiyeler

Bu hafta Ekmek Teknesi dizisinde Herodot Cevdet ile gönülleri fetheden karikatürist, mizah yazarı, oyuncu, yapımcı, yönetmen, senaryo yazarı, yapımcı ve sunucu Hasan Kaçan’a “Hangi kitapları okuyalım?” diye sordum. İşte aldığım cevaplar:

Çizgi Sanatında Dil ve Mesaj
Ömer Lekesiz / Şule
Ömer Lekesiz, Hasan Aycın Çizgilerinden Örneklerle Çizgi Sanatında Dil ve Mesaj’ında çizgi sanatının ve çizgi dilinin özgünlüğünden yola çıkarak Hasan Aycın’ın çizgilerini merkeze alıp çizgi dilini, çizgilerdeki imge ve simgeleri okuma gayretini, kuramsal bir çerçeveye ve ilgili örneklere tâbi olarak sürdürmüştür. Lekesiz, çizgilerdeki imge ve simgelerin muhatapları tarafından da doğru okunmasına bir katkı olarak, sanat algımızı oluşturan zihniyet üzerinden âlem, varlık, mesaj, resim, karikatür, çizgi, dil, düşünce, anlam, çizgi dili, simge, görüntü, görme, imge ve paradoks… terimleriyle açılıp Sezai Karakoç tefekküründen ilhamla bilgiye, sanata ve zevke bağlanan bir düşüncenin iklimini yaşatmaya yönelmiştir. Elinizdeki kitap, bu manada bir rehber olmaya da taliptir.
Devlet Ana
Kemal Tahir / İthaki
Devlet Ana, Osmanlı Devleti kurulmadan önceki Anadolu’nun görünümünü ve Anadolu insanının özlemlerini anlatırken, onların güçlü, güvenli, adaletli bir devlete duyduğu ihtiyacı da açığa çıkarmaktadır. Kemal Tahir’in en önemli romanı olarak gösterilen “Devlet Ana”, onun düşünce yapısını da en iyi yansıtan eserlerinden biri sayılmaktadır. 1967’de yayımlanan roman, 1968 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’nü kazanmıştır. Kemal Tahir, Türk tarihi ve toplumu hakkındaki orijinal ve sağlam görüşlerinden hareket ettiği için hem “mahalli ağızları”, hem Türkçe’nin küçümsenmiş ve unutulmuş nesir dilini hem de yeni imkanlarını kaynaştırarak ve aşarak kullanabilmiştir. Eserlerindeki eşsiz dil ve üslup güzelliğinin kaynağı bu davranıştadır. Daha önceki romanlarında da görülen bu özellik Devlet Ana’da en yüce noktasına erişmiştir. Türkçe’nin unutulmuş olan dehası bütün boyutları, zenginliği ve haslığıyla ilk olarak Kemal Tahir’in eserlerinde kendini göstermektedir.” – Selahattin Hilav
Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi
Evliya Çelebi / Yapı Kredi
19 Ağustos 1630 gecesi, rüyasında gördüğü Hz. Peygamber’in elini öperken heyecanlanıp “Şefaat ya Resullah” diyecek yerde, “Seyahat ya Resulullah” diyerek kendi geleneğine farklı bir kapı aralayan garip bir gezgin, tam kırk yıl boyunca bütün Osmanlı coğrafyasını adım adım dolaştı. Kimi zaman han odalarında menakıb dinledi, kimi zaman da çarşıların kalabalığına karışıp değişik kültürlerin insanlarıyla tanıştı. Zengin konaklarına misafir oldu; dağ başlarında, terkedilmiş kalelerde bir ateşin etrafına toplanmış başıbozuklarla dertleşti…
Nasrettin Hoca
M. Fuad Köprülü / Akçağ
Yalnız Türkler arasında değil, bütün dünya tarafından tanınan Nasreddin Hoca, yüzyıllar boyunca ismi çerçevesinde oluşturulmuş fıkralarla sembol şahsiyet haline gelmiştir. Kavuğuyla, cübbesiyle, kürküyle, eşeğiyle dekor olarak bütünleşmiş olan Nasreddin Hoca; çevresindeki insanlarla ilişkisi ve şakacı mizacıyla da Türk toplumunun güler yüzü olmuştur. Türk milletinin mizah dehasını temsil eden Nasreddin Hoca fıkraları, sözlü anlatım ürünü oldukları için ağızdan ağıza nakil vasıtasıyla günümüze kadar gelebilmişlerdir. Bu bakımdan zaman içerisinde Nasreddin Hoca fıkraları değiştirilmiş, zenginleştirilmiş ve yarı efsanevi bir hale getirilmiştir. Fıkralarda ders ve ibret verme, güldürürken düşündürme esastır. Olayların merkezi kişisi bütün fıkralarda Nasreddin Hoca`dır. Fıkralar olay ve nükte olmak üzere iki bölümden meydana gelirler. Olaylar basit; nükte zarif, alaycı ve düşündürücüdür. Nasreddin Hoca fıkralarına dikkat edilirse bencillik, bilgiçlik, mantıksızlık, gözü açıklık, gösteriş, adam kayırma, menfaatçilik yoluna gidenlerin alay konusu edildiği görülür. Ord. Prof. Dr. M. Fuad Köprülü`nün Nasreddin Hoca, adlı eseri, aradan bunca yıl geçmesine rağmen Nasreddin Hoca hakkındaki en önemli çalışmalardan biri olma özelliğini korumaktadır. Kitabın içerisinde yer alan manzum fıkralar, günümüz gençlerinin ve çocuklarının rahatlıkla anlayabilecekleri bir dille kaleme alınmıştır.
Oğuz Kağan Destanı
Tufan Gündüz / Yeditepe
Oğuzların kurucu atası, sayısız kahramanlıkları olan cihangir ve fatih, tecrübeye güvenen, nasihat dinleyen mütevazı bir hükümdar… Olağanüstü varlıklarla mücadele eden bir kahraman yerine devlet kuran, ülkeler fetheden, müşküle düştüğünde etrafına danışan, ülkenin birliği için kaygılanan, disiplinli, dürüst, ahlâklı, yiğit bir hakan… Bir destan kahramanı olmaktan çok, Türk tarihinin yükünü omuzlarına alan manevi bir şahsiyet… Çin, Hindistan, İran, Mısır, Anadolu ve Deşt-i Kıpçak’ın fatih hükümdarları Oğuz Kağan’ın şahsında birleşirler. Bundan dolayı onun destansı hayatı, olağanüstü gösterilerden arındırılarak tarihî olay örgülerine ve sade bir hayata dönüşür.
Tarih-i Na’ima
Mehmet İpşirli / Türk Tarih Kurumu
Bu çalışmada Osmanlı vekayi’nameleri arasında önemli bir yere sahip olan Na’îma Mustafa Efendi’nin (ö. 1716) kısaca Târih-i Na’îmâ’ asıl olarak da Ravzatü’l-Hüseyn fî hulâsati ahbâri’l-hafikayn adıyla bilinen tarihinin sıhhatli bir metni verilmeye çalışılmıştır. Arşiv belgeleri ve vekayinameler, Osmanlı tarihinin başlıca iki temel kaynağını teşkil etmektedir. Bu kaynakların bilimsel yöntemlerle esas metinlerinin hazırlanıp ilim aleminin istifadesine sunulmasından sonra ancak sıhhatli araştırmalar yapılıp, Osmanlı siyasî ve idarî tarihinin temel konuları üzerine kapsamlı çalışmalar ortaya konulabilir. Mustafa Naima Efendi’nin kaleme aldığı Osmanlı vekâyinameleri arasında önemli bir yere sahip olan, Ravzatü’l-Hüseyn fi Hülasati Ahbari’l-Hafikayn adıyla bilinen altı ciltlik Tarihi’nin sıhhatli bir metni hazırlanmış ve dört cilt halinde bilim alemine sunularak eşsiz bir hizmet gerçekleştirilmiştir.

Önceki Yazı

Sazıyla sözüyle bütünleşenler

Sonraki Yazı

Kültürü yeniden tanımlıyoruz

Son Yazılar