Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “iyi, doğru ve güzel düşünmek” fikriyle kaleme aldığı yeni kitabı “Açık Ufuk”ta, daha önceki kitaplarında yer alan medeniyet tasavvurunun izlerini sürmeye devam ediyor..
Can ÇAKIR
İnsan Yayınları arasında çıkan “Açık Ufuk”, İbrahim Kalın’ın “İslam ve Batı”, “Perde ve Mana”, “Barbar Modern Medeni”, “Ben Öteki ve Ötesi”, “Akıl ve Erdem”, “Varlık ve İdrak” isimli önceki kitaplarının bir tamamlayıcısı niteliğinde…
“Düşünmenin tehlikeli ve çileli bir iş” olduğunun farkında olarak, İbrahim Kalın, medeniyet tasavvurumuzun izini sürdürmeye devam ediyor.
Onca yoğun mesaisi arasında gelmiş ve gelecek arasındaki derin dehlizlerde düşünce üretmeyi sürdüren Kalın, gerçek düşüncenin bizi nereye götüreceğine dair ipuçları sunuyor.
DÜŞÜNCE VE AHLÂK
Kitabın arka kapağında özetle şu bilgilere yer veriliyor:
“Düşünmek yola çıkmaktır. Herhangi bir yola değil, bizi hakikate götürecek yola koyulmaktır. Düşünmek tehlikeli ve çileli bir iştir. Doğru düşünmek erdemli olmayı garanti altına alır mı? Düşünmek, ahlâklı olmak için yeterli midir? Bilmek, her zaman doğruyu yapmak anlamına gelir mi? Düşünmeyi zihinsel bir faaliyete indirgeyen ekoller bize bu noktada tatmin edici cevaplar veremezler; iyi, güzel ve doğruyu birbirinden ayrıştıran bir zihin yapısı, düşünce ile erdemli davranış arasında doğrudan ve zorunlu bir ilişki kurmaz… Bir düşünce bizi doğru davranışa götürmüyorsa ya düşündüğümüz şeyde ya da düşünme biçimimizde bir sorun var demektir. Gerçek düşünce, bizi iyi, doğru ve güzel davranışa götürür… Düşünce ancak varoluşumuzu dönüştürdüğü zaman iyi, güzel ve doğrunun elçisi olur ve hikmet sıfatını kazanmayı hak eder.”
KAPIYA DOĞRU YÜRÜMEK
Kitap, düşüncelerin ruh ve zihin dünyamızda cereyan eden soyutlamalardan ibaret olmadığının altını çiziyor. Var olma biçimimizi, benimsediğimiz düşüncelerin belirlediğini vurguluyor.
İbrahim Kalın, düşünmenin çileli ama kendini bilmek ve bulmak için varoluşsal bir gereklilik olduğunu derinlikli bir şekilde ortaya koyuyor. Düşünmenin değil; iyi, güzel ve doğru düşünmenin erdemini vurguluyor ve düşüncenin ufkunu açık hâle getiriyor.
Şöyle Devam Ediyor:
“Düşünmek, Eflatun’un mağarasından çıkmak için ayağa kalkmaktır. Duvara yansıyan gölgelerin hakikatin kendisi değil, sadece gölgesi olduğunun farkına vararak ışığın kaynağına yönelmektir. Düşünmek, ayağa kalktığınızda size müstehzi bir şekilde bakanlara aldırmadan kapıya doğru yürümektir. Ayağınıza vurulmuş zincirlerden kurtulmak için önce zihninize vurulmuş prangalardan kurtulmaktır.”
SAHİH DÜŞÜNMEK BİZİ DÖNÜŞTÜRÜR
Düşünmek, “mağaradan çıkanı vururuz” diyenlere aldırmadan aklının ve vicdanının sesine kulak vermektir. Düşünmek tehlikeli ve çileli bir iştir. Sahih mânâda düşünmek, bütün varlığımıza nüfuz eder. Bizi sarıp sarmalar ve dönüştürür. Bir düşünce, tasavvur yahut duyguyu iliklerimizde hissetmeden onun mânâsını tam olarak kavradığımızı söyleyemeyiz. Düşünce ancak varoluşumuzu dönüştürdüğü zaman iyi, güzel ve doğrunun elçisi olur ve hikmet sıfatını kazanmayı hak eder.