‘En Uzun İşgal’in Sesi

6 dakikada okunur

Edward Said’in “yüzyılın en uzun işgali’’ dediği yerde, vahşi bir hayvanın acımasız pençeleri giriyor ilk önce kadraja. Uğursuz tırnaklarını avının kalbine doğru batırdığı anda, korkunç zafer çığlıklarını atarak havalanıyor. Neredeyse biletsiz bir gösteriye çeviriyor bu kanlı merasimi ve en iyi bildiği işine devam ediyor. Ama bütün gücüyle bastırsa da, pençeleri arasına sıkıştırdığı o kalbi yerinden sökemiyor bir türlü. Daha çok bastırıyor, kara tırnakları alev alıyor, tüyleri savrulup, kanatları sarsılıyor. Nihayetinde kanatmayı başarsa da, söküp almak istediği kalbi yerinden çıkaramıyor asla. Pençelerine teslim olmayan bir kalple karşılaştığı için vahşi bir öfkeyle kendi gölgesine saldırmaya başlıyor, meş’um çığlıkları, kara tırnakları, kan kızılı gözleriyle kadrajı istila ediyor. Sonra kısa bir an, gördüğümüz şu; korku geçirmez sandığı devasa bir demir bir kafese kapatıyor kendisini ve korkularıyla boğuşuyor yalnızca. Pençelerindeki derin acizlik görünür olmaya başlıyor.
En uzun işgal. Uzun, yorgun, taze. Sürekli artan bir şiddetle, durmadan genişleyen bir cephede, son Filistinli kovulana kadar sürecek olan henüz acıları bile süpürülememiş bir işgal. Gazze Şeridi ve Batı Şeria’ya sıkıştırılarak bin yıllık yurtlarından çıkarılmak istenen bir halkın, bu işgale karşı; ısrarla, inatla, inançla direnerek yerlerini terk etmeyişlerinin bir anlam’ı var elbette. Tarih o anlamın içinden yazılıyor, yerinden sökülemeyen bir kalbin tasvirleri o anlamın etrafında şekilleniyor. Buraya bakanları her şeye rağmen kocaman bir şiir dizesi karşılıyor mesela; “Ve ant içerim ki, bir mendil işleyeceğim yarına kadar, gözlerine sunduğum şiirlerle süslü ve bir tümceyle, baldan ve öpücüklerden tatlı: Bir Filistin vardı, bir Filistin gene var.”
Gene var Filistin ve var olacak o korkusuz kalbi yerinden sökülmedikçe. Gazze Şeridi’nde yaşayan 12 yaşındaki rapçi MC Abdul, popüler bir beatin üzerine, bombalanmış evlerin enkazında yakınlarını arayan insanların görüntülerini arkasına alarak söylediği, büyük yankı uyandıran son rap şarkısında, Mahmud Derviş’in kaldığı yerden aynı soylu isyanı seslendirmeye devam ediyor aslında. Şunu söylüyor, kökleriyle kenetlenmiş rap naziresinde; ‘’biz ölmemek için, onlar evlerimize sahip olmak için dua ediyorlar.‘’ O halde, bir Filistin gene var.
Filistin’e şiirleriyle dayanma azmi, direnme gücü ve can suyu veren büyük şairlerin ardından gelen modern hip-hop damarının, ortak vatan duygusunu içine alan protest havasıyla aynı şiirselliğin içinden konuşarak güçlü bir temsil bulduğunu söyleyebiliriz. DAM, Ramallah Underground, Kâtibe 5 ve I-Voice gibi grupların oluşturduğu güçlü zincirin son halkası olarak sesine ses arayan Abdurrahman eş-Şanti (MC Abdul) hiç ümitsiz değil, köşeye kıstırılmış değil, yılmış, yıkılmış değil, öfkeli yalnızca. Söz’ü gibi. Aynı şiiri söyleyip, aynı işgali göstererek, ses vermekten, anlatmaktan ve direnmekten yorulmadan sözüne sahip çıkmaya mecbur olduğunu biliyor. Demir Kubbe’yi aşacak kadar büyük bir sese dönüşen şiir de nihayetinde budur. Şam Kapısı merdivenlerini, Şeyh Cerrah Mahallesi’ni, El-Aksa’nın minaresini ya da Kubbetü’s-Sahra’nın kapılarını aynı sesin ve şiirin yankısı sarar, bir Filistin vardı, bir Filistin gene var.
Unutamadığımız değil, bizi unutmayan şarkılar. Bazı şarkılar öyledir, dinleyicilerini asla unutmazlar. İşte onlardan biri; DAM (Da Arab MC’s) grubunun “Meen Irhabi – Kim Terörist?” şarkısı. Bir Filistin. Gene. Var.
Edward Said’in “yüzyılın en uzun işgali’’ dediği yerde, vahşi bir hayvanın acımasız pençeleri giriyor ilk önce kadraja.

Önceki Yazı

Sizi Görünce Kudüs’ü ve Ehl-i Beyt’i Hatırlıyorum

Sonraki Yazı

Filistin Davası Animasyon Filmlerle Belgeleniyor

Son Yazılar