“Çağrı”nın sırrı ne?

14 dakikada okunur

Yıllanmayan kült film “Çağrı”nın sırrını araştırdığımız dosya haberimizde sorularımızı araştırmacı yazar Peren Birsaygılı Mut, akademisyen Yusuf Ziya Gökçek ve yönetmen Elif Eda’ya yönelttik. Peren Birsaygılı, Akkad’ın samimiyetine sahip yönetmenlerin olmaması derken, Yusuf Ziya Gökçek ise büyük bir yapım desteğinin olmaması ve yapılacak her filmin Çağrı’yı tartışmaya açacak olmasını söylüyor. Elif Eda ise Müslümanların kimlikleriyle kurduğu bağı güçlendirmesinin Çağrı’yı farklı kılan unsur olarak belirtiyor.

Sinema tarihinde binlerce farklı türde filmler var. Bazı filmler o binlercenin arasında çıkar ve her daim akıllara gelir. Onlardan biri olan Mustafa Akkad imzalı Çağrı filmi, 46 yıl sonra restore edilmiş haliyle yeniden sinemalarda gösterime girecek. Her yaş aralığından insanın sevinçle ve heyecanla karşıladığı bu haber sonrasında akıllara “Neden Çağrı filmi gibi sayabileceğimiz?” sorusu geldi. Aslında hiç çıktı mı diye de bir sormak gerekir. Belki o soruda başka bir dosya haberin konusu olur. İslam’ın Hz. Muhammed’e ilk vahyin geldiği Hira Dağı’ndan başlayarak, Mekke, Medine süreçlerini anlatan Çağrı, 1976 yılında vizyona girdi. Meşakkatli bir çekim süreci sonrasında seyircisiyle buluşan film, Hz. Muhammed’i perdede göstermeyerek ama onun peygamber olma ve İslam’ı anlatma sürecini anlatma noktasında en başarılı film olarak sinema tarihinde yerini aldı. İlk kez sinemalarda gösterildiği andan itibaren televizyonda her yayınlandığında izlenen, konuşulan bir film oluyor. Ailelerin farklı kuşaktan mensuplarının her birinin illa ki bir şekilde izlediği, müziğini duyduğu an tanıdığı “o” film oluyor. Aynı zamanda Ramazan yaklaştığında, manevi iklimin değişmeye başlayacağı ayda televizyonlarda Çağrı gösteriliyor. Filmde Hz. Muhammed’in yüzü gösterilmiyor ve sesi kullanılmıyor. Onun sesi ve yüzü ise İslam’la tanışan Hz. Hamza, Bilal-i Habeşi, Sümeyye oluyor. Bir kısmı sonradan müslüman olsalar da filmin büyük çoğunluğunda İslam’ın düşmanı olarak Ebu Süfyan, Hind, Ebu Cehil, Ebu Leheb de filmin çatışma unsurunu oluşturuyor. Gerçeklerle örülü dünya sinema sanatının incelikleri kullanılarak İslam anlatılıyor. Restore edilmiş hali 46 yıl sonra tekrardan sinemalarda gösterileceği haberi gündeme geldiğinde ise “Neden Çağrı filmi gibi filmler çekilmiyor?” sorusu tekrardan gün yüzüne çıktı. Biz de yeni sayımızda soruşturma haberimizin rotasını Çağrı’ya çevirdik. “Neden Çağrı filmi gibi filmler çekilmiyor?” ve “Çağrı filminin sırrı ne?” sorularını araştırmacı yazar Peren Birsaygılı Mut, Marmara Üniversitesi’nde akademisyen Yusuf Ziya Gökçek ve yönetmen Elif Eda’ya yönelttik.

Peren Birsaygılı Mut (Araştırmacı-Yazar)
Çağrı’nın sırrı: Mustafa Akkad’ın samimiyeti

Çağrı filminin en önemli sırrının, rahmetli Mustafa Akkad’ın samimiyeti ve bu filmi çekme konusundaki büyük gayreti olduğunu düşünüyorum. Akkad’ın “Batı’da yaşamış bir Müslüman olarak, İslam hakkında doğruyu söylemenin benim sorumluluğum olduğunu hissettim.” diye bir açıklaması vardı. Uzun süre boyunca film için bütçe bulmaya ve kısıtlı imkanlarla bu hayalini gerçekleştirmeye çalışmıştı. O nedenle, eğer düşünecek olursam, Çağrı filminin bu denli sarsıcı bir etki bırakmasının en önemli sebebinin, alanında tek olmasının dışında, Mustafa Akkad’ın filmi çekmeye ticari kaygı gütmeden, tamamen bir idealin peşinde koşarak başlaması olduğuna inanıyorum. Zira samimiyet, insanlara en kolay geçen ve etkisi en uzun süren duyguların başında geliyor. Yoksa teknik olarak filmde bazı kusurlar bulabiliriz elbette ancak yönetmenin duygusu öylesine güçlü bir şekilde hissediliyor ki bu samimiyet karşısında etkilenmemek imkansız. Bence Çağrı’yı farklı kılan nokta, ana karakter Hz. Muhammed’in (s.a.v) yüzünü hiç görmememize rağmen bütün olayların onun etrafında ilerliyor olması. İslam’ın doğuşunu, Hz Muhammed’e Hira Dağı’ndaki bir mağarada ilk vahyin inişini, Medine’ye hicret etmesini, sonunda Mekke’yi fethetmesini ve vefatına değin yaşanan her şeyi görüyoruz. Ancak yüzünü bir kere bile görmüyoruz. Peygamberimizin olduğu sahnelerde, onun karşısında konuşan kimselerin doğrudan kameraya doğru konuşmaları ve bizim de gözlerindeki o bakışı ve saygıyı görmemiz, bir tür özdeşlik sağlıyor ve çok etkileyici. Ana karakterin hem bariz bir şekilde eksik olduğu, hem de bu kadar var olduğu böylesine destansı başka bir film hatırlamıyorum.
Yusuf Ziya Gökçek (Akademisyen)
Yapılacak her film “Çağrı” ile ilişkilendirilecek
Mustafa Akkad’ın Çağrı filmi gibi bir filmin yapılamamasının temel nedenleri büyük yapım desteğinin olmaması, yapılacak her filmin Çağrı ile ilişkilendirilerek yorumlanacak olması, filmde ağırlık noktası olarak belirlenecek hikâyenin kendisi ve biçiminin tartışmaya açılacak olmasıdır. Bu sorunun sıklıkla sorulması, Çağrı gibi bir film neden yapılmadığı, temelde ağızda güçlü bir nostaljik tat bırakması ile ilgilidir. Ancak yeni yapılacak filme en çok itiraz da bu nostaljik duygunun tartışmaya açılması nedeniyle aynı gruptan gelebilir. Yapılacak her yeni işin kültleşen bu filmin altında kalma riski oldukça yüksektir. Bu yönüyle Çağrı’nın kültleşen bu yönünün tartışılmaya açılmadan yeni bir filmin üretilmesi de, bu cüreti gösterebilecek her yönetmen ve yapımcı için, neredeyse düşük bir ihtimal olarak görünmektedir.
Bizlere biraz cesaret lazım
İslam ve sinema noktasında bir kılavuz, bir mihenk taşı olan Çağrı’nın yanına sayabileceğimiz filmlerin gelmemesi durumunun sebebi olarak; Peren Birsaygılı, Akkad’ın samimiyetine sahip yönetmenlerin olmaması derken, Yusuf Ziya Gökçek ise büyük bir yapım desteğinin olmaması ve yapılacak her filmin Çağrı’yı tartışmaya açacak olmasını söylüyor. Yönetmen Elif Eda ise Müslümanların kimlikleriyle kurduğu bağı güçlendirmesinin Çağrı’yı farklı kılan unsur olarak belirtiyor. Belirtilen sebepler değişkenlik gösterse de esas sorunu oluşturan nokta kendini koruyor. Denemeden, yanılmadan farklı uygulamalar, senaryolar, kurgular görülmeden seçeneklerin oluşması pek mümkün gözükmüyor. Mustafa Akkad’ın geride bıraktığı Çağrı ve Çöl Aslanı: Ömer Muhtar dışında olan filmlere baktığımızda pek parlak bir tablo bizi bulmuyor. İranlı yönetmen Mecid Mecidi tarafından 2015 yılında çekilen Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi dünya basınında ve ülkemizde çeşitli yönlerden eleştirilse de bir seçenek ortaya koymak bakımından bir adım atılmış oluyor. Atılan adımlar herkesi memnun etmeyebilir. Etmesi de beklenmeli mi o da ayrı bir soru. 1976 yılında Çağrı ortaya çıktığında da örneği, emsali yoktu. Herkes tarafından bir ihtiyaç duyulduğuna dair bile belki de bir bilgi yoktu. Ama orada Akkad’ın yönetmen olarak üstlendiği misyon devreye girdi. Biz sinemaseverlere Çağrı filmi kaldı. O zaman bizlere, yönetmenlere, senaristlere, yapımcılara biraz da lazım olan cesarettir. Sinemanın sanat tarafı kadar ekonomik bir yanıda bulunuyor. Cesaretli olunduğu takdirde bütün bileşenler bir süre sonrasında sağlam işler hale gelir. Çeşitli örneklerle, farklı kalitelerde filmler sinema tarihinde yerini alır.

Elif Eda (Yönetmen)
Çağrı, Müslümanların kimlikleriyle kurdukları bağı güçlendirdi
Çağrı, çekildiği dönemin sinematik özelliklerini çok iyi yansıtan bir film. İzleyicinin bakışlarını beyaz perdede sabitleyen kusursuz bir sinematografiye sahip; inandırıcı oyuncu performansları ve epik bir hikaye içeriyor. Fakat bu eserin zamanında ve sonrasında da bu derece ilgi görmesinin sebebi elbette sadece teknik ve biçimsel başarısı olamaz. Çağrı’nın sırrını sadece filmin içinde arayamayız bence. Biraz bağlama da bakmak lazım. Bağlamı da sosyolojik ve psikolojik boyutlarıyla ele almalı. Çağrı, çağdaş dünyada kendini yenilmiş hisseden Müslümanlar açısından kimlikleriyle kurdukları bağı güçlendiren bir araç oldu diyebiliriz belki… Üstelik, Batılı ülkelerin Doğu’ya karşı kullanmayı pek sevdikleri “eşitlik ve kadın hakları” gibi meselelerin İslam’daki yerini mevzu ederek sağlam bir strateji de güdüyor film.

Önceki Yazı

Kütüphaneler bütün aile fertlerinin dikkatini çekmeli

Sonraki Yazı

Gönle ve göze hitap eden yolculuklar

Son Yazılar