EVE DÖNEN ADAM: YAHYA KEMÂL VEFATININ 63. YIL DÖNÜMÜNDE “BİR ÖMRE DEĞER” 12 ESERİ

21 dakikada okunur

Meriç Kalaylıkoz
Türk şiiri dendiği vakit nedense aklıma hep Yunus Emre ve Yahya Kemâl gelir. Halbuki 4 bin yıllık Türk şiir geleneği içinde Karacaoğlan, Fuzuli, Baki, Nedim, Pir Sultan Abdal, Ahmet Haşim ve nice büyük şairler gelip geçtiler. Halen şiirleri dudaklarımızda, kitapları ellerimizdedir. Hamd olsun Türk şiirini bugün de Sezai Karakoçlar, İsmet Özeller, Cahit Koytaklar temsil etmeye devam ediyorlar.
Yunus Emre tüm Türk aydınları ve edipleri hatta herhangi bir Türk tarafından dahi Türkçenin kurucusu ve Türk şiirinin en büyük esin kaynağı olarak kabul edilir. Yalnızca tasavvufi Türk edebiyatını değil tüm Türk edebiyatı ve şiirini ve kültürünü derinden tesir altında bırakmıştır.
Yahya Kemâl de bana kalırsa Türk şiirini kemâle erdirendir. Zaten kendisi de bu fikirdedir. Zaman zaman çevresindeki genç şairlere şaka yolla şiiri bırakmalarını, artık şiirin kemâle erdiğini vurgulamaktadır. Dediğimiz gibi bu bir latifedir fakat gerçeklik payı da aranmalıdır.
Yahya Kemâl yalnızca şiir değil çok sayıda nesir de kaleme almıştır. Hatta Yahya Kemal’in İstiklâl Harbi yıllarında ne kadar isabetli düşüncelere sahip olduğunu gösteren birçok gazete yazısı kaleme aldığı ve Millî Mücadele’nin lideri Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından bu gazete yazılarının kesilip saklandığı ve daha sonra Yahya Kemal’e gösterildiği artık bilinmektedir.
Enteresandır Yahya Kemâl 74 yıllık ömründe çok sayıda şiir ve nesir kaleme almış fakat bunları hiçbir zaman kitaplaştırmamıştır. Vefatından kısa süre sonra sevenleri ve talebeleri tarafından yayımlanmaya başlamıştır. Son yıllarda İstanbul Fetih Cemiyeti tarafından tüm eserleri basılmakta ve yoğun ilgi görmektedir. Bu yayın tarafından şu zamana kadar yayıma hazırlanmış 12 kitabı bulunmaktadır. Bu kitaplardan “Bütün Şiirleri” “2009’un en önemli şiir kitabını sunuyoruz, Yahya Kemal “Bütün Şiirleri”, özel tasarım, özel cilt ve özel kâğıt, sınırlı sayıda basılan, baskısı numaralı ve sadece bir kere yapılan, kaçırılmayacak bir eser, sizin kütüphanenizde de mutlaka olmalı” notu ile yayıma hazırlanmıştır. Tekrar basılmayan eseri artık ulaşmak o kadar da kolay değil. Diğer 11 eser ise halen basılmakta ve raflardaki yerini almaktadır.
Her biri inci değerinde belki de bir dünyaya bedel olan bu eserleri okumanızı tavsiye ve temenni ederiz.

Aziz İstanbul
“Türklük, beş yüz seneden beri İstanbul’u ve Boğaziçi’ni bütün beşeriyetin hayaline böyle nakşetti. Mimarisini bu şehrin her tepesine, her sahiline, her köşesine kurarken güya: “Artık bu diyar dünya durdukça Türk kalacaktır.” dediği hissedilir. Fetihten sonra İstanbul’a yerleşmiş olan halkın iklimle bu imtizacını kaydettikten sonra, yeni baştan kurmuş olduğu bu şehirde yaratmış olduğu güzelliklerin en yüksek bir kıratta olduğunu söylemek lâzımdır.” Yahya Kemal için İstanbul tabii güzelliğinin yanında, Türk milletinin fizyolojik olarak kazandığı mükemmeliye, kültür ve medeniyete vardığı seviyeyi gösteren bir şehirdir. Bu sebepten olmalı ki o, İstanbul’u çok sever, onun içinde yaşamaktan, onu keşfetmekten büyük zevk duyar. Türk kültür ve edebiyatında İstanbul’un manasını ilk kavrayan yazardır.

Bütün Şiirleri
Yahya Kemâl’e göre, “şiir kalpten geçen bir hâdisenin lisan hâlinde tecelli edişidir. Düşündüklerimizi vezinle ve lisanla ifâde edişimiz şiir değildir. Bir mısranın şiir olup olmadığı gayet âşikârdır. Derunî ahenk ile ifâde edilmişse şiirdir. Fakat duyulmaksızın yalnız vezin ve lisan mümaresesiyle söylenen söz şiir olamaz.” O, şiirde vezin ve lisan unsurlarıyla en mükemmel şekilde örülmüş olan dizelerin, şiir değeri kazanması için, her şeyden önce hissedilmesi gerektiğini belirtir ve şiiri, kalpten gelen duyguların yansıması olarak tarif eder. 2009’un en önemli şiir kitabını sunuyoruz, Yahya Kemal “Bütün Şiirleri”, özel tasarım, özel cilt ve özel kâğıt, sınırlı sayıda basılan, baskısı numaralı ve sadece bir kere yapılan, kaçırılmayacak bir eser, sizin kütüphanenizde de mutlaka olmalı.”

Çocukluğum, Gençliğim, Siyasi ve Edebi Hatıralarım
“1884 kânûn-ı evvelinin 2’sinde, Üsküp’te İshâkiye Mahallesi’nde; büyük vâlidem Âdile Hanım’ın konağında, bu evin cepheye doğru sağ tarafındaki arka odada, sabaha karşı doğmuşum. Salı günü imiş. Üsküp’e o gün nâdir görülür bir kar yağmış.” Yahya Kemal, hâtıra yazmak konusunda çok hassastır. Ona göre hâtıra edebiyatı başkalarına söylenecek değerde sözler barındırmalı; mühim, faydalı ve çok doğru olmalıdır. Hâtıra yazarı, söylenmesi fikir, sanat ve tarih dünyasını aydınlatacak, acı ve tatlı hakikatleri, bütün doğruluğu, siyahlığı ve beyazlığıyla kaleme almak mecburiyetindedir. Bu sebeple de Yahya Kemal, hâtıralarını derin bir itinayla yazmış ve bu hâtıralarında şiirimiz, sanatımız, millî ve sosyal hayatımız ve yakın tarihimiz için çok aydınlatıcı bilgiler vermiştir.

Edebiyata Dair
“Bizde bîçarelere, açlara, öksüzlere, muhâcirlere, esaret çekenlere acıyan şairler yetişti fakat bunların çektiklerini çekenlerden şair yetişse iyilik şiirinin nasıl bir iksir olduğunu o zaman anlarız. Çünkü sefâletin zevki de aşk gibidir, çekmeyen bilmez.” Yahya Kemal Beyatlı, “Yeryüzünde yegâne ihtirâsım; milletimin lisanında, istediğim gibi birkaç manzume vücuda getirmektir.” sözüyle hayatı boyunca hangi gayeyle yaşadığını böyle ifade etmiştir. Büyük şair Yahya Kemal Beyatlı’nın maksadı, Türk edebiyatının dünya ve bilhassa Batı edebiyatıyla alakasını kesmesi değil, bilâkis, bütün dünya edebiyatları ve fikirlerini yakından bilen bir kültürle vatanın kendi kâinâtını terennüm eden bir edebiyata duyulan nostaljiyi dile getirmektir.

Eğil Dağlar
“Felâketin bin acısına mukabil bir hayrı da olmaz olur mu? Yunanlılar bin seneden beri Hudâvendigâr toprağına kök salmış olan Türklüğün köklerini koparmaya savaşırken o topraklar altında yatan ilk Türk beylerini, ilk İslâm şehitlerini, ilk Osmanlı padişahlarını uyandırdılar.” Eğil Dağlar’daki yazılar gün gün İstiklâl Harbi’nin nabzını tutmaktadır. Bazen batılı devletlerin tutumu, bazen Yunanlıların ve Yunan ordusunun durumu, bazen Ankara hükûmeti, bazen kamuoyunun konuya bakışı bu yazılarda ele alınmaktadır. Yahya Kemal’in İstiklâl Harbi yıllarında ne kadar isabetli düşüncelere sahip olduğunu gösteren bu yazıların, Millî Mücadele’nin lideri Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından kesilip saklandığı ve daha sonra Yahya Kemal’e gösterildiği artık bilinmektedir.

Eski Şiirin Rüzgârıyle
Eski çağların ruh iklimini yeni zamanlara taşıyan Eski Şiirin Rüzgârıyle’de yer alan şiirler, tıpkı Kendi Gök Kubbemiz’de olduğu gibi, mükemmele ulaşmayı amaçlayan dile ve musikiye dayanır. Sesin ve sözün dize için anlamını yeniden kuran Yahya Kemal; anların, anıların kişisel ve toplumsal tarih içindeki yerini de yeniden anlamlandırmış ve şiirine taşımıştır. Onun dizelerinde büyük bir kültür ve uygarlığın kokusu, rengi, ritmi hissedilir. Eski Şiirin Rüzgârıyle’de yer alan ve neoklasik biçemin en değerli örneklerinden sayılan şiirler öncü ve eşsiz niteliklerinin yanı sıra şiir tarihimize, büyük şairlerin hatırasına ve mirasına da bir selamdır. Kendi Gök Kubbemiz’le Yahya Kemal evrenine giren okurlar, Eski Şiirin Rüzgarıyla (ile) eski çağların iklimini hissedecekler.

Kendi Gök Kubbemiz
Yahya Kemal, en güzel şiirlerini 20. yüzyılda yazmıştır. Bu bakımdan da Türk şiirine güçlü bir ses ve soluk getirmiştir. Ona göre şiir, her şeyden önce dil, istif ve ahenktir. Yahya Kemal şiirlerinde tarihimizi, musikimizi, değerlerimizi, bütün kültür varlıklarımızı, medeniyetimizi ideolojiye bulamadan en güzel şekilde ve sanat olarak işlemiştir. Kendi Gök Kubbemiz, yaşadığı ana ruhunu yansıtan bir milletin yeri ve göğüyle bütün bir dünyanın terennümüdür. Bu dünyada “Süleymaniye’de Bayram Sabahı”, rindlik, ufuk, aşk, musiki, “Erenköyü’nde Bahar” ve vatan vardır. İstanbul’un fethinin bize kazandırdığı “Mihriyâr” salınarak Boğaziçi’nde dolaşır. Onun şiirleriyle geçmiş, içimizde yaşar. Biz, atalarla buluşur ve geleceğe kanat açarız. Şair bize, geçmişi günden ve gelecekten ayırmadan onunla iç içe sunar.

Mektuplar Makaleler
“Beyefendi, Firdevsî destanı yazdı, Türkler destanı yaptılar; Cermenlerin, Cenup İslavlarının, Fers’in, Ehl-i Salîb’in menkul ve muharrer destanlarında muhasım kahraman dâimâ Türk’tür. Türk onlara bihakkın Tarihi yapan benim, yazan siz! diyebilir.” Yahya Kemal’in siyasetten; felsefeye ve sosyal hayata kadar her mevzûda yazıları, genel bir ad altında “Mektuplar ve Makaleler”de toplanmıştır. İspanya hâtıraları, çeşitli konulardaki yazıları, mektupları, yayımlanmış makaleleri ve konferanslarından metinler yer almaktadır. Cihan harbi sonundaki sosyal meselelerimizi, durumumuzu, İstiklâl Savaşı ve sonrasındaki problemlerimizi, duygularımızı, ruh hâlimizi işleyen yazılarıyla Yahya Kemal, Türk milletinin ihtiyaçlarını tam bir milli görüşle işleyen, yol gösteren bir rehber olarak görülmektedir.

Rubailer ve Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş
“Okuduğum kitapları okumaktan bıkınca, başka türlü bir vakit geçirmek hevesiyle, Hayyam’ın rubailerinden birini, bir defa daha gözden geçirmeye koyuluyorum; Türkçeye nakletmeye uğraşıyorum, mesela Hayyam bu rubaiyi Türkçe söyleseydi nasıl söylerdi? Bunu keşfetmeye çalışıyorum.” Rubai, daha çok, bir tefekkür şiiridir. Büyük bir tefekkür konusunu, böyle bir tefekkür heyecanını dört mısralık küçük bir söz kalıbı içinde ustalıkla terennüm edebilmek rubaide muvaffak olmaktır. Yahya Kemal, rubai tarzını sever ve Türkçede gazel gibi, rubaiye de yeni bir hayat kazandırırdı. Rubaileri yayıldıkça ve sevildikçe şevki artar, onları birer birer, dostlarına ithaf ederek yayımlardı. Eserde Yahya Kemal gerek kendi rubailerini gerekse düşüncesinin, sanatının, dil ve sanat zevkinin güzelliklerini ortaya koyuyor.

Siyâsî Hikâyeler
Yahya Kemal, edebiyatımızda büyük merhale teşkil eden şiirlerinden başka, makaleler, denemeler, hatıralar, tarih ve tefekkür yazıları, edebi ve siyasi portreler, nihayet bu kitapta görüldüğü gibi, Siyasi Hikayeler yazmıştır. Onun nesir, bilhassa hikâye üslubu, şiirinden başkadır. Şiiri, nesirden tamamiyle ayrı bir söyleyiş kabul eden şair, manzumelerinden ne kadar som bir şiiriyet toplamışsa, nesirlerinde ve hikayelerinde o kadar nesrin ve hikâyenin icap ettirdiği sade ve anlatıcı bir üslup kullanmıştır. Onun şiir mısralarının sihirli ahengi içinde erişmiş gibi, ancak hissedilen, zengin duygu, düşünce, görgü, bilgi, sezgi, sosyal müşahede, zekâ ve psikoloji, nesirlerinde ve bilhassa hikayelerinde daha göze çarpar halde ve daha tasrih edilmiş mahiyettedir…

Siyasi ve Edebi Portreler
19. yüzyıl ile 20. yüzyılın ilk çeyreğindeki aydınlar ve devlet adamları; bir imparatorluğun yıkılması ve onun yerine millî bir devletin kurulmasında, bir kültür ve medeniyet dairesinden başka bir kültür ve medeniyet dairesine geçişte şu veya bu şekilde pay sahibidirler. Bunun için de onları bütün yönleriyle tanımak bir zarurettir. Yahya Kemal Beyatlı, bunu yaşamış aydınlardandır. Bu kitapta toplanan yazılarında o, döneminin siyâsî ve edebî şahsiyetlerinin az bilinen hususî taraflarına kısmî bir ayna tutmaktadır. Yahya Kemal’in hâtıra çeşnisindeki bu yazılarıyla dönemin siyâsî ve edebî bazı şahsiyetlerini daha yakından tanıma imkânına kavuşuyoruz. Yahya Kemal, eserinde Abdülhak Hamid, Refik Halid ve Tevfik Fikret gibi dönemin birçok mühim siması ile anılarını anlatmıştır.

Tarih Musahabeleri
“Bir Milliyetçi kendi milletinin tarihine medfundur.” sözüyle tarih sevgisini dile getiren Yahya Kemal’e göre tarih, yaşanan devrin çerçevesi içinde teşekkül eder: “Bu çerçeve içinde insan birçok şeyi sever, birçok şeyin olmasını ister, bazılarını da sevemez; zaman yürüdükçe çerçeve değişir. İyi bir tarihçi yaşanan devri, gelecek nesillere en doğru, en iyi bir şekilde aksettirir. Yaşanmış, maziye karışmış, zaman içinde güzellikler de var çirkinlikler de. O çirkinlikler gözümüze bugün güzel görünebilir mi? Demek ki tarih, yekpare sevilecek yahut da nefret edilecek bir şey değildir. Bilakis tetkik ve muhakeme edilecek bir manzaradır.” Tarih Musâhabeleri’ndeki yazıların ancak birkaçı gazete ve mecmualarda neşredilmiştir. Çok büyük bir kısmı, Yahya Kemal Enstitüsü arşivindeki tetkik, hatıra ve fikir yazılarıdır.

Önceki Yazı

Hazret-i Şâh’ın Âvâzı

Sonraki Yazı

15-30 Kasım Ajanda

Son Yazılar