“Dergâhımıza gelene ekmeğini suyunu verin sakın dinini, inancı sormayın. Allah’ın can bağışlamaya değer bulduğu her varlık, soframızda rızıklanmaya layıktır.” diyor büyük bilge Harakanî. Peygamberimizin kutlu soyundan gelen Harakanî, bugün serhat şehrimiz Kars’ta bulunuyor. Anadolu’nun kapılarını Müslümanlara açan Sultan Alparslan’ın öncüllerinin, Tuğrul ve Çağrı beylerin hocası… Hindistan’a on dokuz kez sefer eden büyük devlet adamı ve komutan Gazneli Mahmud’un, âlim ve ârif İbni Sina’nın, Pîr-i Türkistan Hâce Ahmed Yesevî’nin üstadı Yusuf Hemedani’nin azizi. Anadolu, güneşin doğduğu yer anlamına gelir. 11. Yüzyılda bir güneş gibi Anadolu’ya doğan bilge… Peygamberler dünyevî miras bırakmaz. Onların ilim, irfan ve muhabbetlerinin varisleri olur. İlminin varislerine âlim, irfanının varislerine ârif, muhabbetlerinin varislerine de âşık denir. Ebu’l-Hasan Harakanî, Peygamberimizin ilim, irfan ve muhabbetinin vârisi olan bir bilgedir. İran’ın Harakan şehrinde doğmuş, sonraları Kars’ta yaşamış ve şehit olmuştur. Anadolumuzun sınır kenti Kars’ın kalbinde yatmaktadır. Sadece Anadolumuzu değil, bütün dünyayı kuşatan bir bilgeliğe sahiptir. ‘Kim bizim dergâhımıza gelirse, suyunu, ekmeğini verin; dinini, inancını sormayın. Allah’ın can bağışlamaya değer bulduğu her varlık, soframızda rızıklanmaya layıktır’ der. Adalet ve merhamet sahibidir. İnsanları ahlaken olgunlaştırmaya çalışır. Onları ilme yöneltir. Sadece kendileri için değil, bütün insanlık için çalışmalarını öğütler. Peygamberimiz, ‘Allah’ın ahlakını ahlak edininiz’ buyurmuştur. Harakanî de, bu emre hakkıyla uyan bir bilgedir. Eziyet ve sıkıntılara sabretmiştir. Daima Allah’a kullukta bulunurken, insanlığa da yararlı olmak için çalışmış, öğrencilerini ve herkesi buna sevketmiştir. Anadolumuzu mayalayan gönül erlerinden Hz. Mevlana, kendisinden birkaç asır sonra yaşamasına rağmen, yaşamından ve düşüncelerinden çok etkilenmiştir. Hz. Mevlana’nın ünlü Mesnevi’sinde Harakanî’nin öyküleri ve sözleri ayrıntılı olarak yer alır. Hz. Mevlana’yı aşka yönelten Şems-i Tebrizi de Harakanî’nin düşüncelerinden çok etkilenmiştir. O’nun Makalât adlı kitabında Harakanî’nin yaşamından bazı kesitleri bulmak mümkündür.
İnsan, bu dünyaya bilgi ve kulluk yoluyla olgunlaşmak için gelmiştir. Kuran’da, ‘kötülüğü emreden nefs’ten merhametli olan Rabbine sığınan Hz. Yusuf’un öyküsünü hatırlayınız. Eğitilmemiş nefis, insanı daima kötülüğe yöneltir. Bu niteliğinden kurtulması için Harakanî gibi bilgelerin dergâhında eğitim görmek gerekir. Sevgi, bilgi ve ibadetle nefis, bu kötücül niteliklerinden kurtulur. Kendisine ve başkalarına karşı âdil ve merhametli hale gelir. Harakanî gibi azizler, eğittikleri kişilere Peygamberimizin üstün ahlakını örnek gösterirler. O’nun yolundan yürümeyi önerirler. Kuran’da, ‘insan için emeğinden fazlası yoktur’ buyrulmuştur. Emek, kutsaldır. Harakanî gibi üstadlar, yöresindekilere ve insanlığa, çalışmanın değerini anlatırlar. Sadece kendileri için çalışmamalarını söylerler. İnsan, belli bir toplumsallık içinde yaşar. Başkalarına yararlı olmayan kimse bencildir. Bu kötü nitelikten kurtulması gerekir. Harakanî, bize, daima çalışmamızı, kendimiz ve insanlık için üstün değerler üretmemizi salık vermişlerdir. Harakanî’nin, Selçuklu medeniyeti için önemi büyüktür. Selçukluların Anadolu’ya erişmesinde O’nun çok etkisi olmuştur. Medeniyetimizin evrensel değerlerinin ortaya çıkmasında Harakanî gibi bilgelerin vazgeçilmez bir önemi vardır. Yalan söylememek, Allah’a ortak koşmamak, iftiradan uzak durmak, üretmek, sevmek, incitmemek, doğayı tahrip etmemek, güzel şehirler kurmak ve daha nice değer ancak, Harakani gibi bilgelerin çabasıyla mümkün olmuştur. Harakanî, İslamî bilgiler açısından yetkin bir âlimdir. Kuran’ı, Peygamberimizin sözlerini ve yaşantısını çok iyi bilir. İslamî ilimleri öğrenmiştir. Sadece bilgi edinmemiş, bu bilgileri yaşamıştır. Biz, bildiklerimizi yaşar isek, Allah bize bilmediklerimizi öğretir. Harakanî de Allah’a kulluk konusunda yetkinleşmiştir. Gönül eğitiminden geçmiştir. Kalbinde sonsuz bir Allah aşkı doğmuştur. Allah’ı tutkuyla sevmiş, O’nun sevdiklerini de sevmiştir. Bütün yaratılmışa karşı şefkat ve merhametle davranmıştır. Harakanî’nin yaşadığı çağ, Anadolumuzun tarihinde önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemdir. Anadolumuzu yüzlerce, yüzlerce bilge mayalamıştır. Hz. Mevlana, ‘köyden şehre göç etmek gerek’ der. Bu, mecazî bir sözdür. Bu sözle asıl anlatılmak istenen şudur: Köy, henüz eğitilmemiş benliktir. Şehir ise, gönül haline gelmiş, yani bilgelikle donanmış nefistir. Hz. Mevlana, bu sözüyle bize, nefsinizi eğitin, irfanla donanın, ahlakınızı güzelleştirin demek istemektedir. Harakani gibi azizler, bizim, gerçek anlamda insan olmamızı, sevmemizi, merhamet etmemizi, adaletle davranmamızı öğütlemektedirler. Bilgeler, aşk gibidirler. Aşk, bütün bağları yıkar, kendi bağlarını kurar. Büyük âlim Kuşeyrî, eserinde, Harakanî’yi ziyaret ettiğini ve onun bilgeliği karşısında çok etkilendiğini belirtir. İbni Sina, O’ndan çok beslenmiştir. Gazneli Mahmud birkaç kez görüşmüş, ders almış, vizyon edinmiştir. Tuğrul ve Çağrı beyler, Harakanî’nin irfanından çok etkilenmişlerdir. Onların Anadolu’ya yönelmelerinde Harakanî’nin çok etkisi olmuştur. Harakanî’ye göre, en güzel gönül, her an, içinde Hakk’ın anıldığı gönüldür. Yine, O’nun ifadesiyle, gönül deniz, dil ise kıyıdır. Denizde ne varsa kıyıya o vurur. Bu yüzden insanın gönlünü düzeltmesi gerekmektedir. Yunus Emre, ‘gönül Çalab’ın tahtı / Çalap gönüle baktı / İki cihan bedbahtı / Kim gönül yıkar ise’ der. Bilgeler, incitmez ve incinmezler. Onlar, Hak’tan daima râzıdırlar. Zaten gönül, Hak’tan râzı olmadıkça, Hak, kulundan râzı olmaz. Onları gökten ince bir iple assalar, fırtına esse bir milim bile kımıldamazlar. Gönülleri Hak ile dolmuştur. Yetkin bir inanca ulaşmışlardır. İşlerini Hakk’a havale ederler. Tam tevekkül içindedirler. Gazneli Mahmud, bir gün Harakanî’den öğüt istemişti. Şöyle dedi: ‘Şu dört şeye dikkat et: Kötülük yapmaktan sakın. Namazlarını kıl. Cömert ol. Bütün varlıklara şefkatli davran.’ Harakanî gibi bilgeler, her şeye karşı şefkatli ve merhametlidirler. Kimsenin gönlünü incitmezler. Bağırarak konuşmazlar. Çirkin sözler söylemezler. Eli açıktırlar. Bir gün camide vaaz ederken şöyle diyordu: ‘Ey müminler! Günlük hayatınızı sakın Peygamberimiz’den ayrı yaşamayın. Efendimizle birlikte olun bütün gün boyunca…’ Sordular: ‘Günlük hayatımızda nasıl O’nunla birlikte olabiliriz?’ Şöyle dedi: ‘Günlük hayatınızı herhangi bir günaha bulaşmadan ya da bulaştığınız günahlardan tövbe ederek tamamlar, evinize günahsız olarak dönerseniz; şükürler olsun, bugün ben Peygamberimizle birlikte idim, diyebilirsiniz. Çünkü Sevgili Peygamberimiz günlük hayatını hatasız tamamlıyor, günahsız tamamlayanlarla da birlikte olacağını haber veriyor…’ Bu topraklarda çok emeği olan şehitlerimizi ve şehitlerin en seçkinlerinden olan Harakanî’yi şükran ve minnetle anıyoruz.