Exodus 

5 dakikada okunur

Denizin ortasında bir gemi belirdi. İki sene önce olsaydı savaşın korkunç yüzünü bir kez daha ortaya koyardı. Çünkü bu gemi, savaş donanmasına aitti. Fakat insanlar gibi eşyalar da yorulduğundan atıl bir hâlde parçalara ayrılmayı bekliyordu. Ne başka bir savaşı kaldıracak gücü kalmıştı ne de denizi görecek gözü. Oysa bitmemişti yeryüzündeki vazifesi. Hurda olma hayalleri kurarken bütün dünyanın dikkatini üzerine toplayacağını ve bir sembol hâline geleceğini bilmiyordu.

President Warfield isimli bu gemi, limandan demir aldığında savaşa gitmiyordu ama etkisi, o yüzyılı aşıp günümüze kadar sürecekti. Neticede harple yoğrulan bir gemiydi ve varlığına sinen yıkıcı güç, kendini göstermekte geç kalmayacaktı. Hitler zulmünden sağ kalmayı başaran 4515 Yahudi’yi yeni yuvaları olmasını arzu ettikleri Filistin topraklarına götürmekti yegâne görevi. Tek bir sorun vardı; o vakitler bir İngiliz mandası olan Filistin’e geminin gelmesini istemiyordu sömürgeciler.

Dünyanın dikkatini çekebilmek ve mümkün olduğu kadar çok vicdana seslenebilmek için kaptan gemiyi en hareketli güzergâhlarda dolaştırdı. Süveyş Kanalı bunun için biçilmiş kaftandı. Nitekim gemi bütün dünyanın gözünü çevirdiği bir meseleye dönüştü. Hagana örgütünün radyo aracılığıyla her yere yayın yapmasıysa sesine ses kattı.

Uzun bir yolculuktan sonra gemi nihayet yönünü Hayfa Limanı’na çevirdiğinde İngiliz güçlerinin çetin bir direnişiyle karşılaştı. Limana biriken binlerce Yahudi, radyo aracılığıyla evlerinden olayları takip eden yüz binlerce insan olunca sembolik adımların sırası gelmişti. President Warfield, bir anda ismini Exodus’a, yani Göç’e çevirdi, direğinde dalgalanan Honduras bayrağı, kısa bir zaman sonra İsrail Devleti’nin bayrağı olacak Davud Yıldızı ile değiştirildi. Ayrıca limandakiler, yine kısa bir zaman sonra resmî marşları hâline gelecek marşı okudular hep bir ağızdan.

Bütün dünyanın gördüğü manzara şuydu: Yıllardır soykırıma maruz kalan ve çokça kurban veren bir milletten geriye kalan bu bir avuç insana merhamet edilmeliydi. En azından onca acıya rağmen yeniden hayata başlamaları için bir yuvaları olmalıydı. Bu yuvanın başka bir milletin ata toprakları üzerinde zorla inşa edilmeye çalışılması önemsizdi. Batı’nın işlediği suçun diyetini ödemek, böylece Filistin halkına dayatılmıştı.

İngiliz gücü, dünya kamuoyuna rağmen Exodus’un limana demir atmasına müsaade etmedi. Çünkü bu vicdansızlık, kısa bir zaman sonra daha büyük bir jestle telafi edilecekti. Exodus yolcuları Filistin topraklarına ayak basamadan Avrupa’ya geri gönderildi fakat sessiz sedasız bir dönüş olmadı bu. Fransız limanına vardıklarında yolcular gemiden inmeyi reddetti. İnenlere Fransız hükümeti iltica hakkı vereceğini vadetmesine rağmen yüz kişi civarında bir grup gemiden ayrıldı sadece.

Atalarının kırk yıl çölde başıboş dolaşması gibi Exodus yolcuları da denizleri dolaştı. İsrailoğulları sonunda Kenan illerine, yirminci asrın Yahudileri de hem Filistin topraklarına hem de türlü hileyle devletlerine kavuştular. Çünkü onlar başıboş değillerdi.

Önceki Yazı

Gökte yapılan şehir: Kudüs

Sonraki Yazı

Türkiye’den Dünya’ya güçlü bir itiraz  olacak!

Son Yazılar