Galeri Eyüpsultan’da geçmişin izleri bugün de yaşıyor

//
13 dakikada okunur

Kültür ve sanatın merkezi olan İstanbul’da Galeri Eyüpsultan’da “Geçmişin İzinde’’ hat sanatı sergisi tüm sanatseverleri bekliyor. Biz de hem bu sergiyi hem de Galeri Eyüpsultan’ı sanatçı ve küratör Leyla Kara  ile konuştuk.

Ramazan ayı maneviyatıyla gelir sokaklar camiler şenlenir. Hayatın, sanatın başka bir penceresi açılır. Ramazan’ın herkes için önemli yerlerinden biri de Eyüpsultan’dır. Eyüpsultan’da Ramazan atmosferi bir başka yaşanır. Şimdilerde ise sanatında başka bir yönü yaşanıyor. Yeni bir mekân sanatseverleri ağırlıyor. Tarihi yapısı, gizemli duruşuyla Galeri Eyüpsultan dikkatleri üzerine çekiyor. 2023’ün Ekim ayında açılan galeri üçüncü sergisi “Geçmişin İzinde’’ye ev sahipliği yapıyor. “Geçmişin İzinde’’ sergisinde; Osmanlı döneminden, bugüne geleneksel hat sanatının nadide örnekleri, Hilye-i Şerif ve o dönem kağıt bulamadığı için resmi gazeteye hat sanatı icra eden Beşiktaşlı Nuri Efendi’nin eserleri yer alıyor. Biz de hem mekânı hem de sergiyi minyatür sanatçısı ve küratör Leyla Kara ile konuştuk. Tarihin ve sanatın kapısını araladığımız röportajımız sizlerle.

Galeri Eyüpsultan’da birlikteyiz. Buranın gelişim sürecini anlatır mısınız?

Eyüpsultan’da bir galeri açmak hayalimizdi. Eyüpsultan’da kalıcı bir miras rotası oluşturmaya çalışıyoruz. Bu bahsettiğim rotalarda; seyir terası, eğitim merkezi ve atölyeler de var. Hatta taşınabilir sanat objelerinin satıldığı bir dükkânda var. Bütün bunları neticelendirdiğimiz yani en son yaptığımız yapı aslında Galeri Eyüpsultan. Bizim kültürümüze değen sanat eserlerini sanatseverlere göstermek derdiyle inşa ettiğimiz bir galeri. Eyüp’ün merkezinde olmasının da böyle bir işlevi var. Burayı görmeden gitmeniz mümkün değil. Restorasyonla beraber yapı dışarıdan görünür bir form kazandı.

(İlayda Civelek ve Leyla Kara)

Bir galeri bulunduğu yere uygun olmalı

Galeriyle ilgili nasıl bir planlama yapılıyor? Misyonu ve vizyonu nedir?

“Sergi yapmak belediyelere mi kaldı?”, “İyi sanat eserlerini getirmek belediyelerinin işi değil.” şeklinde söylemlerle sanat faaliyetleri ötekileştirilmeye başlandı. Oysa biz hepsinin kendi nüvesinde bir anlamı olduğunu düşünüyoruz. Yani bir sergide resim de, hat da, tezhip de, heykel de olmalı. Bizim için buradaki ayırıcı nokta bulunduğu yere uygun olma hikâyesidir.

Bütün bunları barındıran “Bilenlere Selam Olsun’’ adlı ilk sergimizdi. Bu sergide çağdaş sanatın öncü ressamlarına yer verdik. Kolaylıkla bir belediyenin bir araya getiremeyeceği ve sergileyemeyeceği bir sergi yaptık. Burhan Doğançay’ın, Fahrelnissa Zeid’in, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun, Özdemir Altan’ın, Sabri Berkel’in, Adnan Çoker’in ve Emrah Yücel’in eserleri vardı. Sergimizde yer alan eserler, koleksiyonerlerin göz bebekleri olan, iyi bir galeri olmadığınız müddetçe sergileyemeyeceğiniz konumdaydı. Bugün yurt dışına gittiğinizde ciddi paralar ödeyerek bir orijinal Fahrelnissa Zeid  eseri görüyorsunuz. O eser de yine bu bağlamda ve bu kapsamda bizimle beraberdi. Yakup Cem’in hiperrealistik resimleri yine o seçkide yer bulmuştu. Galeri aslında yedi katmandan oluşuyor. Bulunduğumuz alan eklenti bölüm olarak geçiyor. Ahşap alt kat ve yukarıda beş ayrı odayla dili birbirinden farklı eserler sergilememizi oluşturacak bir zemin oluşturdu galeri bize.

“Cumhuriyet’in 100. Yılı” sergimizde ise farklı disiplinlerde çalışan yüz sanatçıyı bir araya getirdiğimiz sergiydi. Video art, enstalasyon, ebru ve üç boyutlu işler de vardı. Bugün gördüğünüz ve sergilenen seçki ise Ramazan münasebeti ile bir hat sergisi. Bu tarihlerde birçok yerde hat sergisi görmek mümkün. Onu da kendi içimizde dilini değiştirerek sergilemeye çalıştık. Galerinin bölümlü olmasının sağladığı bir avantaj var bizde bu avantajı sergilerimizde değerlendirmeye çalışıyoruz. 

Gelenekli sanatların mirası bu sergide yaşıyor

 “Geçmişin İzinde’’ hat sergisinde hangi eserler bulunmaktadır?

Yaşayanlarda kıymet verdiğimiz hat sanatçılarından biri Ali Toy’dur. Mimar Toy birçok caminin yazısını yazmış bugün grafik dilde yazıyı sürdüren isimlerden biri. Sergide bulunan eserlerden bazıları ise Depeler Kardeşler’e ait. Seyit Ahmet Depeler ve Abdurrahman Depeler son yıllarda İslam İşbirliği Teşkilatı İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi’nin tüm ödüllerini toplaya bilecek kadar genç kuşağa umut vadeden hattatları olarak görünüyorlar. Bu gençler dünyada da tanınan ve levhaları güzel hediyelerle el değiştiren bir sanatçı.  Onların eserleri de yine seçkide yer buldu. Bugün talik yazı konuşulduğunda bir İran yazı stili olarak bilinir ama bu coğrafyada da hala yazılır. Birkaç hattat sayılır. Bunlardan biri Tahsin Kurt onunda eserlerine yer verdik. Makili yazı konuşulduğunda Isparta’da yaşayan İbrahim Kuş’un eserleri çok konuşulur. Sergide bir Esma’ül Hüsna’sı var. Kûfi konuşulduğunda mesela Sami Naddah’ın ismi geçer. Kendi içinde bir ritim yakalayan ve yazının farklı üsluplarını, özgün tarzını, kendi içinde barındırabilmiş birkaç sanatçıya yer verdiğimiz seçki. Seçki toplamda 49 parçadan oluşuyor. Yaşayan sanatçılarda mümkün olduğunca üçer esere yer verdik. “Geçmişin İzinde’’ bizim için bu coğrafyaya ait bu coğrafya da parlamış bir sanatı en eskiden en yeniye götürdüğümüz bir biçimde geçmişin izini takip ettiğiniz bir seçki var bu yüzden de bu ismi verdik. 

Eyüpsultan’da misafir ağırlayan ev sahibi gibiyim

Leyla Kara olarak Ramazan sizin için nasıl geçer? Sanatınıza nasıl yansır?

Yaklaşık iki buçuk yıldır Eyüpsultan Belediyesi’nin sanat danışmanlığını yapıyorum. Bu süreçte dediğim gibi son yıllarda Ramazanı sadece Eyüp’de yaşıyorum. Ben günün sonunda bir minyatür sanatçısıyım aslında. Bir önceki dönemde Ramazan benim için sükunetle vakit geçirdiğim hatta iftardan sahura kadar üretim yaptığım, gündüzün çok erken olmayan saatlerinde kalkıp eğitim vermeye gittiğim ya da ucundan böyle sükunetle üretim yapmaya devam ettiğim bir süreçti. Bu üçüncü ramazanım Eyüpsultan’da, sürekli misafir ağırlayan bir ev sahibi gibiyim. Gelenin gidenin memnun olacağı, keyif alacağı, hoş, tatlı bir İstanbul ramazanı havası kalacağı bir keyif oluşturan ev sahibine önüştüm. Ucundan kenarından da olsa minyatür yapıyor olmaya dikkat ediyorum. Günün sonunda minyatür benim için bir zorunluluk. Bu sebeple eskisi kadar yoğun olmasa da üretim yapmaya dikkat ediyorum çünkü kendimi iyi hissetmemi sağlayan bir biçimde anlatmaya çalıştığım şeyleri kendimden uzak bir yere aktarabileceğim tek alan. 

Eyüp’te eski Ramazan atmosferini oluşturmaya çalışıyoruz

Ramazan’da kültür sanatın rolü ile ilgili neler söylersiniz?

Çok genç bir kuşak değiliz yaşlı kuşak da sayılmayız. Bizim ilk gençlik yıllarımızın Ramazan’ı Beyazıd ve Beyazıd Sahaflar Çarşısıydı. Otomatik olarak kitap ile iç içe olduğunuz bir Ramazan ile karşılaşıyordunuz. Bir sonraki yıllarda bu etkinlikler Sultanahmet’e taşındı ve Sultanahmet’te söyleşiler dinlediğiniz, el sanatları icra eden ve birçok zanaatkârın bir araya geldiği, birçok konu hakkında fikir sahibi olduğunuz bir ramazan hikayesi vardı.  Bir biçimde kültür sanata değiyordunuz. Son yıllarda Ramazan’ın bir sükunetli hali oluşmaya başladı. Bizim yaşlarımızdaki insanlar o meydanlarda kitapla buluşma, söyleşilerle karşılaşma hikayesine Ramazan’da çok alışıktı. Son yıllarda birazcık onun etkisi azalıyor gibi bir korku var herkesin üzerinde. Ben de öyle hissediyorum açıkçası. Eyüpsultan bir nebze bu duyguyu ortadan kaldırmaya çalışıyor. Burada eski Ramazan tadını yaşatacak, o sahaflar çarşısının atmosferini oluşturmaya çalışıyoruz.

Önceki Yazı

İstanbul’da eski Ramazanlar ve Şehzadebaşı

Sonraki Yazı

Kalp ile dil birbirini besler

Son Yazılar