Gelenekten geleceğe bir pencere: Baben Sanat

18 dakikada okunur

“Bizler Baben’de geleneğe sıkışıp kalmadan geleceğe bir pencere açıyoruz. Burası gelenekli sanatlarla uğraşırken bu sanatlara kendi anlayışlarını katmış, geçmişte sıkışıp kalmadan yüzlerini geleceğe dönmüş insanların buluşma noktası. Geleneksel sanat dalları ile fotoğrafın ne ilgisi var diye düşünebilirsiniz. Aslında birbirlerini tamamlıyor. Geleneksel sanat dallarında fazlaca kural var ve bunların dışına çıkamazsınız. Ancak Baben’de işler öyle yürümüyor. Bizler sağlam temellerin üzerinde yeni tarz yapıları inşa eden mimarlar gibiyiz. Böyle olunca da fotoğraf sanatı bize ilham kaynağı oluyor.”

Balat’ın tarihi sokaklarında kapılarını sanata açan Baben, gelenekli sanatların yeni buluşma noktası. İlk bakışta bulunduğu yüzyıllık tarihi bina ile dikkatleri çeken ve içine girdiğinizde karşınıza çıkan ebru, hat, minyatür ve fotoğraf eserleri sizi büyülü bir ortama davet ediyor. Ebru sanatının iki değerli sanatçısı Funda K. Demirçin ve Hülya Guruhan Küçükali tarafından kurulan Baben Sanat; içinde geleneğe bağlı kalmakla birlikte, yüzünü geleceğe dönmüş sanatçıların sanat, proje, fikir ve beyin fırtınası oluşturabilecekleri kendilerine has tarzlarını yansıtabilecekleri sanat atölyelerinin olması düşüncesinden hareketle ortaya çıkmış. Baben’in kuruluş amacı birbirinden bağımsız görünse de bir araya geldiklerinde bir harmoni oluşturan sanat dallarını bir pota içinde eritmek ve birlikteliklerinden nadir işler oluşturmak amacını taşıyor. Giyotin penceresi, 200 yıllık kapıları ile çok farklı bir atmosfer solumanızı sağlayan Baben Sanat bünyesinde: Minyatür sanatçıları Hürriyet Gençbay ve Nilüfer Ersoy, hat sanatçısı Güngör Demirtutan, fotoğraf sanatçısı Ebru Durupınar ile ebru sanatçıları Funda K. Demirçin ve Hülya Guruhan Küçükali yer alıyor. Sergi, atölye ve workshopların da düzenlediği Baben Sanat’ın hikâyesini kurucularından dinledik.

Sırlar ortaya çıkacak
Baben ismi nereden geliyor? Balat’ı tercih etmenizin özellikle bir sebebi var mıdır?
Hülya G. Küçükali: “Bab” kapı, Baben de “göğe açılan kapı” demek. Adının bağlantısının Balat’ta kurulması ile fazlaca ilgisi var. İstanbul gibi tarihi kadim zamanlara uzanan yerlerde medeniyetler bazı enerji hatlarının üzerine kendileri için önemli yapılar oluşturulmuş. Özellikle saraylar, kiliseler, sinagoglar ve camiler bu enerji hatların merkezlerine inşa edilmiş. Bunun da sebeplerinin arasında belirtilenlerden biri de “gök kapılarıdır”. Bu yapıların ve bu bölgelerin üzerinde göğe açılan kapılar olduğuna ve buralarda edilen duaların kabul olduğuna inanılır. Fener Rum Patrikhanesi’nin, Kırmızı Kilise’nin burada olması tesadüf değildir. Baben Sanat da bu kapılardan birinin altında kuruldu. Bu sebeple adını buradan alıyor.
Baben Sanat çatısı altında sanatın hangi alanları bulunuyor?
Funda K. Demirçin: Baben çatısı altında ebru, hat, minyatür ve fotoğrafçılık sanatları bulunuyor. Birlikte çalıştığımız arkadaşlarımız kendi alanlarında yüksek akademik bilgiye sahip çok değerli sanatçı dostlarımız. Kendi sanat dallarında ödüller almış bu sanatçılar kendilerine has üsluplarıyla çalışmalarına devam ediyor.
Böyle farklı disiplinleri bir çatı altında toplayarak bir mesaj mı vermeye çalışıyorsunuz?
Funda K. Demirçin: Elbette… Genellikle bireysel çalışılan ve çoğu şeyin sır olarak saklandığı bu sanat dallarında oldukça şeffaf ve birlikte hareket edilebileceğini göstererek pek nadir bir durumu oluşturuyoruz.
Aslında gelenekli sanatların buluşma noktası gibi olmuş burası. Baben Sanat’ın sanat anlayışını nasıl yorumlarsınız?
Funda K. Demirçin: Gelenekli sanatlarla uğraşırken bu sanatlara kendi sanat anlayışlarını, bilgi ve yeteneklerini katmış, geçmişte sıkışıp kalmadan yüzlerini geleceğe bir iz bırakma gayretiyle dönmüş insanların buluşma noktası olarak yorumlayabiliriz.
Sağlam temellere yenilikler inşa ediyoruz
Bu sanatlar birbirinden etkileniyor mu sizce? Fotoğraf diğer sanat dallarından ayrı bir yerde…
Hülya G. Küçükali: Geleneksel sanat dalları ile fotoğrafın ne ilgisi var diyorsunuz sanırım. Aksine birbirlerini fazlaca tamamlıyorlar. Geleneksel sanat dallarında fazlaca kural, kaide vardır. Sınırlar çok net çizilmiştir ve bunların dışına çıkamazsınız. Ancak Baben’de işler öyle yürümüyor. Bizler sağlam temellerin üzerinde yeni tarz yapıları inşa eden mimarlar gibiyiz. Böyle olunca da fotoğraf sanatı bize ilham kaynağı oluyor. Örneğin; minyatür sanatçımız Hürriyet Gençbay’ın eserlerinde fotoğraf baskı üzerine tezhip ve minyatür çalışmalarını görebilirsiniz.
Mesela bu sanatların hepsinin bir dokunuşunun olduğu özel eserler çıkar mı?
Funda K. Demirçin: Elbette, muazzam eserler çıkar. Hatta bunun için bir proje hazırlamaya başladık. İmzalarımızı birlikte atacağımız eserler tasarlamak için çalışıyoruz. Hepimizin ayrı ayrı ve çok zaman alan projeleri ve çalışmaları var. Hürriyet Hanım Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde yüksek lisans tezini teslim etmek üzere. Hülya Hoca kendi markası olan Meshk’in yeni koleksiyon çalışmalarına devam ederken diğer taraftan kendi tasarladığı çiçekler üzerinde çalışıyor. Fotoğraf sanatçımız Ebru Hanım Hamburg’da tamamladığı müze oluşturma projesini muazzam bir sergiyle geçtiğimiz günlerde hayata geçirdi. Hat hocamız Güngör Demirtutan ve minyatür sanatçımız Nilüfer Ersoy’un çalışmaları ise oldukça yoğun. Ben ise yeni denemelerle ebru sanatında sürprizler yapmaya hazırlanıyorum. Tüm bu zenginliklerimizi bir araya getirecek eserleri çalışacak olmak bizi oldukça heyecanlandırıyor.
Peki ne tür etkinlikler yapılıyor? Hangi sanat dallarında eğitimler var? Kimler katılabiliyor?
Hülya G. Küçükali: Baben aynı zamanda bir sanat galerisi. Yapının kendine has bir tarihi geçmişi var. Giyotin penceresi 200 yıllık kapıları sizlere çok farklı bir atmosfer solumanızı sağlıyor. Duvarlarında pek çok sanatçının eserleri sergileniyor. Atölyelerimize ulaşmak için 150 yıllık merdivenlerimizden çıkarken birçok eserin içinden geçmeniz gerekiyor. Bu da Baben’i büyülü yapıyor. Baben’in duvarlarında ebru, hat, minyatür ve fotoğraf sanatı ile ilgili eserler sergileniyor. Ebru, hat ve minyatür eğitimlerimiz, atölyelerimiz devam ediyor. Bir yaş sınırımız yok. Özellikle ben çocuklarla ayrı bir çalışma yapıyorum. Böyle olunca da yaş sınırı 7’ye kadar düşüyor. Çocukların hayal dünyaları çok geniş ve o dünyada kurallar yok. Belli kurallara sahip olan gelenekli sanatları çocuklarla çalışmak onların hiç tanımadıkları disiplin kurallarıyla yüzleşmelerine sebep oluyor. Bu onların, hayallerini su üzerine yansıtmak için ister istemez sanatın kurallarına kıyısından köşesinden bulaşmalarına sebep oluyor. Bu süreç çocuklarda dikkat dağınıklıklarında azalma, konsantre sürelerinin uzaması ve ruhlarında oluşan huzur ve mutluluk hissi hem hareketlerine hem de düşüncelerine yansıyor. Davranışları, tutumları, düşünceleri zaman içinde olumlu bir şekilde değişmeye başlıyor. Aynı çalışmayı “dezavantajlı” bireylerle de yapıyorum. Derslerimiz hafta içi ve hafta sonu olmak üzere devam ediyor.
Bu bir kader birlikteliği
Baben Sanat, sanat camiasında nasıl bir katkı sağlayacak ya da farkındalık oluşturacak?
Funda K. Demirçin: Baben Sanat’ta biz sanatçılar olarak ancak ürettiğimiz eserlerimizle ve yetiştireceğimiz öğrencilerimizle bir fark yaratabiliriz. Bu farklar sanat anlamında topluma katacakları eserlerin yanı sıra aynı zamanda gelenekli sanatların ruhundan gelen kadim değerlerle oluşan enerji yansımalarının kişilikleri üzerinde oluşturacakları inanılmaz değişimlerdir.
Hülya G. Küçükali: Birçok bilgi kirliliği, sürekli bir ekrana bağımlı olmak insanların doğasından gelen yaratıcılık özelliklerinin ve muhakeme yeteneklerinin kaybolmasına sebep oluyor. Bizler Baben’de geleneğe sıkışıp kalmadan geleceğe bir pencere açıyoruz. Her ikisinin de insan ruhu üzerinde iyileştirici ve şifalandırıcı özelliklerini kullanarak sanat yapıyor ve akademik anlamda bilgilerimizi paylaşıyoruz.
Açılışını yapalı kısa bir zaman oldu ancak insanların ilgisi nasıl?
Funda K. Demirçin: Görkemli bir açılış oldu. Baben Sanat’ın bulunduğu yapı da fazlaca ilgi çekiyor. Balat’ta sadece birkaç evde görülen orijinal giyotin camları olan bir binada kadim sanatlarla uğraştığınızı düşünsenize! Öğrenciler geldiklerinde huzur bulmalarından ziyade zaman değiştirdiklerinden bahsediyorlar. 200 senelik bir geçmişe sahip kapı kollarımıza dokunabiliyorlar. Tavanlarımız, yerlerimiz, merdivenlerimiz geçmişi uzun yıllara dayanan ve ruhunu hissedebildiğiniz ağaçlardan yapılmış. Baben’in bu halini değiştirmedik.
Kadın sanatçıları da bir araya getiren bir yapı olmuş. Siz birbirinizi nasıl buldunuz?
Funda K. Demirçin: Bizler birbirimizi çok eskiden tanıyan dostlarız. Yaptığımız sanat dallarının farklılığı itibariyle birbirimizi yakından takip edip birbirimizden etkilendiğimizi söyleyebiliriz. Her birimizin sanat çevresinde ayrı bir duruşu var. Hepimiz kendi alanlarımızda çalışmalarımızı sürdürürken biraya gelmiş olmamızın şanstan öte bir kader birliği olduğuna düşünüyoruz. Tüm bu zenginlikten çıkacak çalışmaların bizleri bambaşka hayallerin peşine düşüreceğine inanıyoruz.

Sanatçı eserine ruhundan bir şeyler katmalı
Geleneksel sanatlara modern bakış açıları katıyoruz diyorsunuz. Ebru ve hat sanatının belli kaideler ve kurallar var. Bunlara modern bakış akışı kazandırmak nasıl mümkün?
Hülya G. Küçükali: Bunun mümkün olabilmesi için gelenekli sanatların kuralarına hâkimiyetinizin fazla olması gerekir. Özellikle hat ve ebru sanatında bu kuralları bilmezseniz eğer işinizin alfabesinden bir haber olursunuz ki ürettiğiniz eserler o zaman da “mış gibi” olur. Ancak bizler bu derslerin eğitimlerini veriyoruz “mış gibi” yapamayız elbette. Bir sanatçı kendi tarzına ait eserler üretebilmek için ruhundan bir şey katmalı. Gelenekli sanatlarda kuralları değiştirmeniz o sanatı bozar. Fakat kurallarına ve matematiğine uygun hareket ederseniz eseri görenler gerçekte ne olduğunu nasıl bir birikimin üstüne yorum yapıldığını anlayabilir. Ben tasarım yaptığım bir çiçekle “Ebru Sanatı” ödülü aldım. Esere baktığınızda 700 yıllık atışların aynısını görebilirsiniz fakat üzerine nakış ettiğim çiçek ilk kez yapılmıştı.
Geleneksel sanatları ön plana çıkarma, yeni nesillere aktarmak için bir yol haritanız var mı?
Hülya G. Küçükali: Amacımız tam da bu aslında geleneksel sanatları yapısını bozmadan farklı yorumlarla çağımıza uygun hale taşımak istiyoruz. Dijital ortamda hareket eden bir nesil var. Her şey bilgisayar ve telefon ekranında. Bizler bin yıllık sanatı icra ederken bunu dijital ortama taşımak zorundayız. Kadim dediğimiz sanatlarla uğraşıyoruz.

Önceki Yazı

Contemporary İstanbul’dan yerele odak: CI Bloom

Sonraki Yazı

Bir tahta bavula dünyayı sığdıranların öyküsü

Son Yazılar