Her şeyiyle bir kültür sanat merkezi

/
21 dakikada okunur

Rami Kütüphanesi’nin üstlendiği misyon itibariyle klasik bir kütüphanenin dışında tam bir kültür sanat merkezi olduğunun altını çizen Rami Kütüphanesi Müdürü Ali Çelik: “Hem kapalı alandaki sergi salonları, seminer salonu ve tiyatro salonu hem de kapalı alanlardaki fonksiyonların devamı olan avlusuyla (yeşil amfiler, okuma alanları, performans alanları) kültür merkezi kimliğine kavuştu. Burası tam bir kültür sanat merkezi diyebiliriz.”

Kültür, yüzyıllardır damıtılan bir nehirden geçiyor. Modern zamanlarda mekânlar değiştikçe ve dönüştükçe kültürel hafızayı diri tutmamız zorlaşıyor. Özellikle kültürel mekânların hangi amaçla kullanıldığı ve herhangi bir ticari amaç gözetilmeden birikim oluşturmaya çalışılması zamanın en büyük problemlerinden oluyor. Günümüzün bu problemini ülkemiz açısından aşan son yıllarda çok önemli eserler oluştu diyebilirim. Osmanlı döneminde kışla olarak hizmet veren bir mekânın olağanüstü bir gayretle restorasyonunun yapılıp kütüphaneye dönüştürülmesine hayran kaldım. Rami Kütüphanesi’ni yalnızca bir kütüphane olarak ele almak büyük hata olur. Kitabı ve edebiyatı sanatın tüm disiplinleriyle buluşturan nefis bir kültür sanat merkezi yapılmış ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan da buranın açılışını yapmış. Böyle bir yapının bürokratik tüm yavaşlıkları aşıp estetik ve derinlikli bir bakış ortaya koymasına şapka çıkartılır. Rami Kütüphanesi’ni gördükten sonra kütüphanenin müdürü Ali Çelik Bey ile röportaj gerçekleştirme ve kütüphaneyi gezme fırsatı buldum. Kütüphane emin ellerde hissiyle Rami’den ayrıldım. Merak ettiğim ve merak ettiğinizi düşündüğüm tüm soruları sizler için Rami Kütüphanesi Müdürü Ali Çelik’e yönelttim. 

Sizleri biraz tanıyabilir miyiz? Rami Kütüphanesi Müdürü olma süreciniz nasıl gelişti? 

Afyon’un merkezine bağlı küçük bir kasabada dünyaya geldim. Ortaokulu İzmir, liseyi Bursa’da okudum. İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldum. Mezun olduktan sonra özel okullarda öğretmenlik yaptım. Üsküdar Belediyesinde kütüphane müdürlüğü yaptım ve eğitim merkezlerinin koordinatörlüğünü üstlendim. Daha sonra da sivil toplum çalışmalarından sorumlu başkan danışmanı olarak çalıştım. Bu görevlerimden sonra Diyarbakır Kültür İşleri Daire Başkanlığı görevini yürüttüm. İki buçuk yıl Diyarbakır’da çalıştığım süreçte Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Sur Kültür Yolu Festivali’ni gerçekleştirdik. Rami Kütüphanesi, festival sürecinde açılmamıştı. O dönem Rami Kütüphanesi’ne gelişimin öncüsü oldu diye düşünüyorum. 

(Ali Çelik ve Muhammed Emre Yapraklı)

Kışladan önce çiftlik olarak kullanılıyordu

Rami Kütüphanesi binası bildiğim kadarıyla yakın bir zamana kadar kışla olarak hizmet vermiş. Rami Kışlası’nın tarihinden söz eder misiniz?

Rami’deki bu arazinin üç dönemi var. İlk olarak bu dönem çiftlik dönemi olarak başlıyor. II. Mustafa döneminin başarılı devlet adamlarından Rami Mehmet Paşa’nın çiftliği olarak kullanılıyor. Rami Mehmet Paşa’yı bu bölgede doğmuş ve bu bölgenin insanı olarak tanıyoruz. Onu Sultan II. Mustafa döneminde reisülküttaplık ve sadrazamlık yapmış başarılı bir devlet adamı olarak biliyoruz. Bu çiftlik arazisi de Rami Mehmet Paşa’ya bir devlet ihsanı olarak takdim edilmiş. II. Mustafa dönemi bittikten sonra bazı bürokratik meselelerden dolayı bu arazi Rami Mehmet Paşa’dan geri alınmış. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nden alınan bir bilgiye göre burası aslında gördüğümüz taş kışlanın yapılışından önce de askeri maksatlı kullanılmış. Osmanlı Ordusu Balkanlara çıkacağı dönemlerde sefere çıkmadan önce burada konaklamış. Askerlerin lojistik ihtiyaçlarını karşılayan yapılar varmış. 

O dönem burası şehrin çıkış kapısı mıydı yani?

Şehrin son savunma alanı diyebiliriz buraya. Balkanlar tarafından gelecek herhangi bir saldırıya karşı son savunma hattıydı. II. Mahmut döneminde, gördüğümüz kütüphane yapısının yapılış tarihi 1826 civarı diyebiliriz. II. Mahmut döneminde Yeniçeri Ocağı’nın lağvedilmesi dönemine denk geliyor. II. Mahmut Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye ordusunu yeni bir teknikle eğitim alacak biçimde oluşturuyor. O ordunun ilk kışlası olarak da burası yapılmış. 1971 yılına kadar burası askeri kışla olarak hizmet vermiş. Bazen kütüphaneye gelen, dedesi ya da babası burada askerlik yapmış ziyaretçilerimizle sohbet etme fırsatı da buluyoruz.  

Askeri bir kışlayı kütüphaneye dönüştürmenin hikâyesi nasıl gelişti? 

Bir devletin güçlü olduğunu yansıtan bir takım unsurlar vardır. Önceden bu unsurlar askeri materyallerken günümüzde ‘bilgi’ye dönüşmüştür. Geniş talim yapılan mekanlar eskiden askeri maksatlı kullanılırken günümüzde ise bu mekanlar kültür sanata tahsis edilmeye başlandı. Burası da bu dönüşen zihnin bir tezahürü olarak 2010 yılında İstanbul, Avrupa kültür başkenti ilan edildiği tarihte buranın da kütüphaneye dönüşüm süreci başlatıldı.

Rami’de kitapla buluşmak farklı

Bir kitap okuyucusu neden Rami Kütüphanesi’ne gelip kitap okumak ister? Burası okuyucuya nasıl bir iz bırakır?

Modern kütüphaneler artık raflarında kitabın olduğu ve okuyucunun sadece kitaba ulaşabileceği mekânlar değil. Rami Kütüphanesi’nin de yalnızca raflarından kitapların alınmadığı özel bir kütüphane olduğunu ziyaretçiler gezdiğinde görüyor. Rami Kütüphanesi’ni bir yaşam alanı olarak tanımlamak doğru olur. Rami Kütüphanesi’ne davet ettiğimiz herkese; sosyalleşme imkânını, 51 bin metrekarelik avlusuyla yeni bir dünyayı, yeşil amfileri, göletini ve okuma salonlarını da sunmuş oluyoruz. Burada bir kitapla buluşmak ve dost olmuş olmak diğer mekânlardan daha farklıdır diye düşünüyorum. 

Kütüphanelerin ders çalışma alanı olarak algılanması yanılgı değil mi? 

20-30 yıl öncesine doğru gittiğimde kütüphanelerin ders çalışma alanı olarak bile kullanılamadığı zamanları hatırlıyorum. Gençlerin kütüphaneyi ders çalışma alanı olarak kullanma alışkanlıklarına olumsuz bir eylem olarak bakmıyorum. Bu durumun kütüphanenin asıl fonksiyonlarını zorlayıcı olduğunu da kabul ediyorum. Rami Kütüphanesi gibi kütüphanelerin görevi buraya ders çalışmak için gelen kitleyi kitapla buluşturmak olmalıdır. 36 bin metrekarelik kapalı alana sahip bir alan sadece ders çalışmaya hapsedilmesi lüks olarak görülebilir. Bu mekân buraya ders çalışmak için gelenleri kitapla buluşturuyor.

Rami Kütüphanesi’ni bir kültür merkezine dönüştüren hangi çalışmalar yapıyorsunuz?

Rami Kütüphanesi’ni kütüphaneler kütüphanesi olarak nitelendirebiliriz. Buranın içerisinde farklı konseptte kütüphaneler var. Bazen gelen ziyaretçilerle girişte karşılaşıyoruz ve kütüphane nerede sorusuyla karşı karşıya kalıyorum. Sağına soluna bak burada kütüphane her tarafta diyorum. Burası farklı başlıklardaki kütüphanelerden oluşuyor. Görme engellilerin kitaplarımıza rahatlıkla ulaşabilecekleri bir salonumuz mevcut. Ulusal arşiv kütüphanemiz burada bulunuyor. Farklı disiplinlerin bulunduğu 10 ayrı kitap salonumuz var. 

Bebek Kütüphaneniz de varmış. Çok şaşırdım…

0-3 yaş bebek kütüphanesi yaş grubuna ait mobilyalarla donatılmış, aynı zamanda serbest oyun imkânı veren bir mekân. Çocukların çok küçük yaşlarda kitapla temasını sağlayacak masal ve drama atölyeleri gibi çeşitli etkinliklere de ev sahipliği yapıyor. Bu bölümü de bebek kütüphanesi olarak nitelendiriyoruz. 

Burası tam bir kültür sanat merkezi 

Ben bebeğimle buraya kitap okumaya geldiğimde bebeğim de kitap okuyor ya da oynuyor ben de kitabımı okuyabiliyorum. 

Buna biz yaşam döngüsü kütüphaneleri diyoruz. 0-3 yaştan farklı yaş gruplarına kadar herkesin aradığı şey burada mevcut. Burası kitabın dışında neler vaat ediyor demiştiniz. Aslında burası tam bir kültür sanat merkezi diyebiliriz. Hem kapalı alandaki sergi salonları, seminer salonu ve tiyatro salonu hem de kapalı alanlardaki fonksiyonların devamı olan avlusuyla (yeşil amfiler, okuma alanları, performans alanları) kültür merkezi kimliğine kavuştu. Tüm alanları harekete geçirerek Rami Kütüphanesi’nde aylık kültür sanat etkinlikleri de gerçekleştiriyoruz. 

Kütüphanenin içerisinde tiyatro salonu da mı var gerçekten?

Çocuk tiyatro salonu dediğimiz küçük bir sahnemiz var. Bu sahnede çeşitli tiyatro etkinlikleri yapabiliyoruz. 23 Nisan haftasında bir çocuk şenliği gerçekleştirdik. O salon Türkiye’de ilk kez 3 boyutlu bir tiyatroya ev sahipliği yaptı. Çocuklar, “Kitap” ve “Kitabî” adlı karakterler üzerinden 3 boyutlu gözlüklerle oyunu izlemiş oldular. Rami, yalnızca bizim yaptığımız programlara değil farklı paydaşların programlarına da ev sahipliği yapıyor. 

Sanatın farklı disiplinlerini bir kütüphanede var ediyorsunuz…

Mayıs ayının ilk haftasında kütüphanemiz Anadolu’da çekilen filmlerin gösteriminden oluşan Sinema Anadolu Film Günleri’ne ev sahipliği yaptı. Filmlerin oyuncularını ve yönetmenlerini de kütüphanemizde misafir ettik. Sinemaseverleri onlarla buluşturduk. Haziran ayının ilk haftasında ise farklı yayıncıları ağırlayacağız.

Litros Sanat Gazetesi olarak dijital bir yayıncılığı da yürütüyoruz ve zaman zaman zorlu bir süreç işliyor. 

Gazetenizi gördüm ve okudum. Süreli bir yayın periyodun bir kültür sanat gazetesinin çıkıyor olması çok mühim. Sizleri tebrik ediyorum. 

Çok teşekkür ederiz. Peki kütüphanenin içerisindeki dijital yayıncılığı nasıl yürütüyorsunuz?

Burası Kültür ve Turizm Bakanlığının bir birimi olarak çalışıyor. Halk kütüphanesi konseptiyle tasarlanmış. Bakanlığımızın üye olduğu tüm dijital platformları burada biz de hizmete sunuyoruz. Bu platformlar son zamanlarda sesli ve görüntülü materyalleri de paylaşıyor. Görme engellilere hizmet verdiğimiz bir sesli kütüphanemiz de var. Burada stüdyolarımız da var. Talep edilen kitapları da seslendirtiyoruz. 

Dijital kitap aynı ruhu taşımıyor

Dijitalleşmenin zamanın ruhunu bozduğunu düşünüyor musunuz?

Dijitalleşme birtakım imkânları ve fırsatları da getirmiş oluyor. Dijitalleşmeye tamamen karşı değilim fakat bir kitabın kokusunun okura verdiği duyguyu dijital kitabın verebildiğini düşünmüyorum. Araştırma yaptığımız bütün materyaller elimizde olmayabiliyor.  Dijitalleşme de bu durumu besleyebiliyor. İki işin birbirini destekleyebileceğini düşünüyorum. 

Kitapları sağlıklarına kavuşturuyoruz

Kütüphanelerin yazma eserler bölümleri belli bir kesimi misafir ediyor gibi duruyor. Sizler yazma eserler alanında ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz? 

Burada yazma eser kütüphanesi yok. Rami’de ‘yazma eser şifahanesi’ var. Burasını bir kitap şifa merkezi olarak nitelendirebiliriz. Devlet kütüphanelerinde bakıma ihtiyacı olan kitapların onarımı, restorasyonunu ve sağlıklarına kavuşturma işini biz burada şifahanemizde yapıyoruz. Yazma eser kitapların diğer kitaplar gibi açık raf sisteminde sergilenmesi çok mümkün görünmüyor. Ona dokunacak kişinin o kültüre sahip olması gerekiyor. Biz burada yazma eserlerin okuyucudan kopmasını bazı etkinliklerle aşmaya gayret ediyoruz. Eskiden çok kıymetli yazma eseri insanlar görmeye giderlermiş ve bu duruma ziyaret derlermiş. Bizler de Eylül ayından itibaren kitap ziyaretlerini de başlatmış olacağız. Okuyucular hayatlarında ilk defa görebilecekleri eserleri burada görmüş olacaklar. Bir de bazı yazma eserleri de sergiyle ilgilisine ulaştırmış olacağız. 

Rami Kütüphanesi toplumu dönüştürecek

Önümüzdeki yıllarda neler yapmak istiyorsunuz? Rami Kütüphanesi ile ilgili öngörüleriniz neler?

Yazar David Lankes’in çok önemsediğim bir sözü var. “Zayıf kütüphaneler; koleksiyonlarını, iyi kütüphaneler; hizmetlerini, harika kütüphaneler ise toplumlarını geliştirir.” diyor. Rami Kütüphanesi’nin iyi bir kütüphane olduğunu düşünüyorum fakat bu yeterli değil. Rami Kütüphanesi, toplumunu dönüştüren harika kütüphane olma yolunda ilerliyor. İnanıyoruz ki kütüphanemiz yönetimindeki tüm arkadaşlarımızın temel motivasyonuyla geliştirdiği koleksiyonlar ve yaptığı etkinliklerle toplumu dönüştüren harika kütüphaneler arasında da yer alacaktır.

Önceki Yazı

Müziği paylaşmanın zamanı var

Sonraki Yazı

Kendi kanıyla abdest almak

Son Yazılar