Türküler, müzik evimin temeli
Çocukluğu halk müziğiyle geçtikten sonra klasik müzik ve caz müziğine yönelen bu anlamda yurt dışında önemli eğitimler alıp dünyaca ünlü müziksevelerle çalışmalar yapan Elif Sanchez, dünya müziği adını verdiği tarzıyla dinleyicileriyle buluşuyor. Türkü albümünün ardından çıkardığı İspanyolca Mı Voz çalışmasıyla dikkatleri çeken Sanchez, “İspanyolca, hayatıma Amerika’ya taşındığımda girdi ve Latin kültürünün ve İspanyolca’nın etkisinin çok yoğun olduğu bir ortamda buldum kendimi. Bugün İspanyolca yaşamımın ve kimliğimin önemli bir parçası, kendi kültürüm gibi benimsedim. Bu nedenle, bu dilde müziğimi dinleyicilerle paylaşmak benim için son derece önemliydi. Tabii ki türküler benim için evimin ta kendisi. Ne kadar dünya müziğiyle tanışmış olsam da kendime ait müzik evimin temeli daima türkülerdir.”
Müziğin içine doğmak derler ya Elif Sanchez’in hikâyesi de aynen öyle başlıyor… Müzisyen bir anne babanın evladı olarak dünyaya gelen Sanchez de ailesi gibi müziğe gönül vermiş ve yoluna oradan devam etmiş. Türk Halk Müziği ile caz eğitimini harmanladığı müzikal tarzı ile Anadolu ve Azerbaycan coğrafyasından, İspanyolca şarkılara kadar kendine has tarzıyla dinleyicilerin beğenisini kazanan Elif Sanchez ile yolculuğunu konuştuk. 2021 yılında kendi adını taşıyan ve Anadolu ve Azerbaycan Türkülerini seslendirdiği albümle seyirci karşısına çıkan Sanchez, bu yılda dünyaca ünlü besteci, gitarist ve prodüktör Javier Limon’un prodüktörlüğünü üstlendiği 11 şarkıdan oluşan 2. albümü Mı Voz ile dikkatleri çekmeyi başardı. Her zaman üretmeye devam eden ve farklı yönlerini müzikseverlerle paylaşan Sanchez, üç yeni single ile de hem yurt içinde hem yurt dışında çalışmalarını sürdürüyor. Ünlü bir bolero olan Tres Palabras şarkısını Paul Sanchez ile birlikte kaydeden sanatçı, Javier Limon’un son albümü Viajeras‘ta A Donde Te Has Ido şarkısını seslendirdi. Selami Şahin’in sanat kariyerinin 57. yılında birbirinden değerli isimlerin yer aldığı Selami Şahin Şarkıları 1 albümünde kendine özgü yorumuyla Benim İçin Öldün Artık şarkısına hayat veren sanatçı, konserlerini de sürdürüyor. Türkülerin her zaman müziğinde farklı bir yeri olduğunu dile getiren Sanchez, hikâyesini Litros Sanat okurları için anlattı.
Müzisyen bir ailede büyüdünüz. Bugün müzikle uğraşmanızda bu durum etkili oldu mu? Başka bir alana yönelmek istediniz mi hiç?
Hayatım boyunca müzikle büyüdüm ve ailemde çok iyi müzisyenlere sahip olmam benim en büyük şansımdı. Evimizden kaliteli müzik hiç eksik olmadı. Türküler çalınıp söylenirdi. Bu sayede coğrafyamızın müziğini ailemde en iyi şekilde öğrendim. Müzik evimizde sevgiyle ve coşkuyla icra edildiği için hayatımda her zaman ayrıcalıklı bir yere sahip oldu. Küçük yaşlardan itibaren hayatımı müziğe adamak istediğimi anladım. Müziğin hayatımdan çıkmasından korktuğum için başka bir kariyere yönelmek konusunda hiçbir adım atmadım.
Müzik konusunda nasıl bir eğitim aldınız?
Ailemden aldığım eğitimden sonra, müzik kariyerime profesyonel olarak adım atmaya karar verdim. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda klasik müzik eğitimi aldım ve ortaokul, lise ve üniversitenin ilk iki yılını bu kurumda tamamladım. Aynı zamanda müzik dünyasının farklı yönlerini de keşfetmek için Bahçeşehir Caz Okulu’nda caz vokalist olarak sertifika programına katıldım. Daha sonra, Berklee College of Music’e kabul edildim ve burada da caz performansı ve music business bölümlerinden mezun oldum. Bu süreç müziğin farklı yönlerini keşfetmek ve kendimi geliştirmek için büyük bir fırsattı. Bu eğitimler, müzik kariyerimde benim için çok sağlam bir temel oluşturdu. Beni müziğin farklı türlerini anlama ve icra etme yeteneği ile donattı.
Anneniz halk müziğiyle babanız sanat müziğiyle ilgileniyor. Ama sizin caz tutkunuzda var. Caz müzikte sizi etkileyen neydi?
Çocukluğum halk müziği ile geçti. Annem, konservatuvar çalışmalarına katılırken, beni de yanına götürürdü. O sırada ben, okul koridorlarında dolaşırken klasik müzik çalan öğrencileri dinlemekten büyük keyif alırdım. Bu anlar, benim için adeta başka bir sihirli dünyanın kapılarını araladı. Annemin yönlendirmesiyle klasik müzik eğitimine başladım. Bu süreçte, yine okulun armoni bölümündeki öğretim görevlilerini dinlemeyi çok severdim. Rahmetli hocam Levent Altındağ, bu öğretmenlerden biriydi ve onu saatlerce hayranlıkla dinlerken kendimi kaybederdim. Caz müziğine olan ilgim aslında bu dönemden gelir. Benzer hikâyelerle, Latin müziği, flamenko ve daha birçok müzik türüne ilgi duymaya başladım. Müziğin bu farklı dallarını keşfetmek, hayatımı zenginleştiren bir deneyim oldu ve her biri benim için ayrı bir tutkuya dönüştü.
Sanatımın temeli türküler
İlk albümünüz türkülerden oluşuyordu. Ne zamandır türkü söylüyorsunuz? Farklı bir tarafa yönelmişsiniz ama türküleri bırakmamışsınız… Neden?
Türküler benim için evimin ta kendisidir. Ne kadar dünya müziğiyle tanışmış olsam da kendime ait müzik evimin temeli daima türküler olmuştur. Onları söylemekten asla vazgeçmeyi düşünmüyorum. Hala da söylüyorum… Yurt dışında aldığım eğitimler elbette söyleyiş tarzımı etkiledi. Bu eğitimler müziğimde derin bir iz bıraktı. Şu an söylediğim her türkü veya her şarkı biriktirdiğim müzik deneyimlerinin eşsiz bir harmanı…
Yurt dışında türkülerimize nasıl dönüşler alıyorsunuz?
Kariyerime başladığım ilk andan itibaren türküler, repertuvarımın ayrılmaz bir parçası oldu ve geri dönüşler her zaman son derece olumlu oldu. Ülkemizin çok köklü ve zengin bir kültürel mirası var. Ancak üzülerek söylemeliyim ki, bu mirasa dışarıda bazen bizden bile daha fazla değer veriyorlar.
Latin kültürünü benimsedim
Eşiniz Güney Amerikalı ve İspanyol kültürüne hakim biri. İkinci albümünüz de İspanyolca oldu. Türküden İspanyolcaya nasıl geçtiniz? Bu albümün çıkış sürecini anlatır mısınız?
İspanyolca, hayatıma Amerika’ya taşındığımda girdi. Latin kültürünün ve İspanyolca’nın etkisinin çok yoğun olduğu bir ortamda buldum kendimi. Eşimle birlikte de pekiştirdim. İspanyolca, yaşamımın bir parçası haline geldi ve kültürünün büyüsüne kapıldım. Javier Limón ile tanışmamız ise müziğimin kaderini değiştiren bir an oldu. Berklee’de oboist olarak başladığım müzik kariyerimde, Javier beni büyük bir beğeniyle keşfetti ve projelerinde yer almamı teklif etti. Fakat daha sonra şarkı söylediğimi fark etti ve bu yeteneğimi keşfedince birlikte müzik yapmaya başladık. İspanyolca, artık benim kimliğimin önemli bir parçası haline gelmişti. Latin kültürü, yaşamımın bir parçası ve kendi kültürüm gibi benimsedim. Özellikle şarkı söylerken dilin telaffuzu konusunda büyük bir çaba sarf ediyorum. Bu nedenle, bu dilde müziğimi dinleyicilerle paylaşmak benim için son derece önemliydi. Javier’in bir albüm teklifi, benim için kaçırılmaz bir fırsat oldu. Bu iş birliği, İspanyolca’nın büyülü dünyasını daha geniş bir kitleyle paylaşma şansını bana verdi.
Mi Voz albümünde bir de Kenan Doğulu sürprizi vardı.. O nasıl gelişti?
Kenan Doğulu ile tanışmam benim için dönüm noktalarından biriydi ve bu tanışma çok değerli bir arkadaşımız sayesinde gerçekleşti. Kenan Doğulu’nun büyük bir hayranıydım ve onun müziğine ve sanatına her zaman saygı duydum. Javier Limón’un İspanyolca albüm projesi, İspanya’da büyük bir etki yaratacaktı ve bu projede Türkiye’den bir değerli müzisyenin yer almasını çok istedim. Kenan da büyük bir açık görüşlülükle projeyi ve müziğimi dinlemeyi kabul etti. Dinledi, beğendi ve Vuelve şarkısı ortaya çıktı. Hala her zaman yanımızda olan sevgili Kenan, bu projede yer alarak bize büyük bir destek verdi. Gerçekten çok şanslıyız.
Amanecer / Gel Ey Seher şarkısı da beni şaşırttı albümde… Bu şarkıyı albüme dahil etmek kimin fikriydi?
Polad Bülbüloglu’nun şarkıları da beni her zaman büyülemiştir. Bu müziği paylaşmak, benim için de büyük bir zevktir. Her zaman severek dinlediğim bir şarkıydı ve kaydetmek istedim.
İlk albümünüz sizin adınızı taşıyor ve türkülerden oluşuyordu. O albüm için daha önceki röportajlarınızda, “Bu benim kimliğim insanlar beni tanısın” diye yaptım demiştiniz. İkinci albümünüz nasıl tanımlarsınız?
İkinci albümüm de kimliğimin bir parçasıdır. İlk albümümde başlattığım müzikal hikâyemi bu albümde başka bir dünyaya taşıdım.
Her iş birliği bana çok şey katıyor
Şimdi bir türkü diyoruz Anadolu diyoruz sonra İspanyolca albüm diyoruz… Elif Sanchez’in müziği nasıl bir müzik?
Etiketlemek çok zor. Dünya müzikleri diyelim.
Yurt dışında ünlü sanatçılarla çalışmalara devam ediyorsunuz. Ünlü bir bolero olan Tres Palabra şarkısını Paul Sanchez ile birlikte seslendirirken, Javier Limon’un son albümü Viajeras’ta A Donde Te Has Ido şarkısını birlikte okumuşsunuz. Bu müzik birlikteliği sana ne katıyor?
Her iş birliği bana çok şey öğretiyor. Paul’le çalışmak her zaman büyük bir zevk. Aynı şekilde Javier’le de. Javier’in projesinde 10 güçlü kadınla birlikte bir albümde yer almak harikaydı.
Bir de Selami Şahin Şarkıları 1 albümünde de eser okumuşsunuz. Bu olay nasıl gelişti?
Bu süreç, Selami Şahin’in oğlu Lider’in Vuelve şarkısını radyoda duyup çok beğenmesiyle başlamış ben de sonradan öğrendim. Bu teklifi duyduğumda çok sevindim. Selami Şahin, Türkiye’nin önemli şarkı yazarlarından biri ve bu albüm için düşünülmüş olmak beni çok mutlu etti. Şarkı seçimi için onlarca şarkı dinledim. Yeni bir tat katabileceğim, üzerine ekleyebileceğim doğru şarkıyı bulmak önemliydi. Benim İçin Öldün Artık şarkısı benim önceden bildiğim bir şarkı değildi, doğrusunu söylemek gerekirse. Ama dinlediğim an hem müziği hem de melodisi beni alıp götürdü. İşte tam da bu dedim.
Sahnede olmak çok güzel
Şarkı sözleri yazıyordunuz bildiğim kadarıyla. Hala yazmaya devam ediyor musunuz? Yakında çıkacak olan bir albüm ya da single var mı?
Şarkı sözleri yazıyor ve besteler yapıyorum, evet. Doğru zaman geldiğinde dinleyicilerle paylaşacağım. Onun dışında şu an bir sonraki albümüm üzerinde çalışıyorum ve sürekli olarak yeni müzikler yaratmak ve farklı sanatçılarla iş birliği yapmak beni çok mutlu ediyor. Bu yolda ilerlemeye devam edeceğim. Ayrıca, konserlerde dinleyicilerle buluşmayı dört gözle bekliyorum. Müziğimi canlı performanslarla paylaşmanın heyecanı beni her zaman motive ediyor. Sınırları dinlemeden üretmeye devam edeceğimiz birçok yıla!
Ne tarz müzikler dinlemeyi seversiniz? Ve sahnede en çok ne söylemi seviyorsunuz?
Her türden kaliteli müziği dinlemekten keyif alıyorum. Son zamanlarda Güney Amerika’dan Ekvador ve Peru şarkılarını, Julio Jaramillo ve Eva Ayllon gibi sanatçıları dinliyorum. Müzik hayatımda özel bir yere sahip birçok isim var, ancak Erkan Oğur, Aziza Mustafa Zadeh ve Alain Perez gibi sanatçılar benim için özel bir öneme sahip. Sahnede de ruh halime göre değişiyor fakat genel olarak sahnede olmak çok güzel bir duygu.
Müzik endüstrisinin formülü aynı
Türkiye’deki müzik piyasasında özellikle dijital platformların ve teknolojinin sağladığı kolaylıkla beraber özgün şarkılar çok duymuyoruz. Yani nerede duysanız tanıyacağınız sesler ve şarkılar yok sanki artık. Siz Türkiye’deki müzik piyasasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yurt dışında da durum böyle mi? Kulağa gelen tınılar sesler hep aynı mı?
Sanatçıların yaratıcılıklarını sınırlamadan gerçek sanat eserleri oluşturabilmeleri çok önemlidir. Türkiye’nin sanat ve kültür zenginliğine baktığımızda, maalesef müzik endüstrisinin genellikle aynı formülleri kullanarak “müzik” yapanları desteklemeleri, müziği bir ürün gibi sunması, eski şarkılara, melodilere ve sözlere olan özlemimi artırıyor. Şu anda, birçok genç yetenek hala müziği sanat olarak ele alıp harika işler çıkarıyor. Ancak, büyük kitleler tarafından keşfedilme şansı bulmak konusundaki zorluklar, bu yeteneklerin hak ettikleri ilgiyi görmelerini engelliyor. Müzik endüstrisinin sınırlayıcı kalıplarına karşı çıkarak, gerçek sanatın ve kültürün daha fazla öne çıkmasını umuyorum.