Şiir deyince ne anlıyoruz? Şaire mi dikkat kesiliyoruz şiire mi? Hangisi bizim ilgi alanımız. Eğer uğraşımız şiirse; mutlaka iyi dize ve duyuş bekliyoruz. Bir şiirden aldığımız zevk bizi daha çok, hayatın içindeki başka bir yere çıkarıyor. Kapılar, kapıları açıyor ve biz şiir evreninde labirent olan bir alana girmiş gibi hissediyoruz. Buradan dilersek kendi zevkimizle çıkabiliriz dilersek, çıkmayız.
Peki şiirin sahibiyle ilgilenir miyiz, bir şiiri kim yazmış ilgimizi ne kadar çeker. Şairi ve şiiri kafamızda bir arada düşünmek ister miyiz. Ya da bu şiire bakışımızı ne kadar etkiler. Bir Yahya Kemal ile şiirini birbirinden ayrı düşünebilir miyiz. Bir Mehmet Akif ile şiirini ayrı yerlere koyabilir miyiz? Sanırım cevabımız hayır. Şairi şiirinden ayıramıyoruz, doğal olarak hayatından da ayıramıyoruz.
Bu yazıda bahsetmek istediğim şair 70 kuşağının önemli şairlerinden olan Kâmil Eşfak Berki. Berki’nin şiiri bize her zaman ayrı bir kapı açıyor. Her dizesi sizi içinize doğru bir yolculuğa çıkarırken, toplumsal olmanın yasalarını da içinizde duyuyorsunuz.
Şairin hayatının büyük bölümü Diriliş etrafında geçmiş. Yüce Diriliş Partisi üyesi ve Sezai Karakoç’un çıkardığı Diriliş Dergisi’nde şiirleri yayınlamış ve çeviriler yapmış bir isim. Üstatların yanında bulunmak bir açıdan insanı besleyen bir şeyken bir açıdan da kendi edebi üretiminde körelmeyi beraberinde getirebilecek tehlikeyi de içinde barındırıyor. Berki şiiri bu açıdan kendi dilini ve imkanlarını bulmuş bir şiir.
Bunları düşündürme sebebi, Kâmil Eşfak Berki’nin toplu şiirleri “İnsan İnsanın Yurdudur” isimli kitap Ketebe Yayınları’ndan çıktı. Kitap; “Ay Işığı ve Kervan”, “Çocuğun Miracı”, “Yol Neşesi”, “Adı Konmamışlar Defteri”, “Hatıralar Nezlesi” bölümlerinden oluşuyor. Berki; şiir, deneme, eleştiri ve çevirilerini Edebiyat, Diriliş, Yeni Sanat, Yedi İklim, Bürde, Kayıtlar, İpek Dili, İzlenim, Hece dergilerinde yayımladı.
Şairin hayata ve şiire bakışı bir bütün olarak dizelerden bize sirayet ediyor. Şair “Çocuğun Miracı” şiirinde bize yükselişi hatırlatıyor ama bu yükseliş enfüsten afaka doğru olan bir yükseliş. Bu yükselişin içinde kendimize yer edinebilir ve kendimizin daha iyi versiyonu ile karşılaşabiliriz.
Berki şiirinin en önemli noktalarından biri de; imgelerin hayatın içinden seçilen yolculukları. Bize ölümden ve yaşamdan söz ediyor ama yeni ögelerle ve bulgucu bir bakışla yapıyor bunu. Onun şiirinde bulduğumuz yenilik, nehir kenarında oturup, kendimizi ırmağın sesine teslim etmek gibi bir duyuş.
Modern hayatın yasalarına sıklıkla karılaştığımız bir dil yapısını da bulmak mümkün şiirlerinde. Yeniden hayatın içinde doğmak gibi diyebileceğimiz bir form bu. Bu haliyle Berki şiirleri hayattan aldığımız tadı daha da artıyor diyebiliriz. Şiirlerinin hayatın içinde ince duyuşu ve söz söyleme ustalığı bizi biraz daha kendimizle barıştıran bir havası var.
Ali Haydar Haksal ise, Berki şiirinin Cahit Zarifoğlu ile ruh akrabalığı olduğunu söylüyor. Yanılıyor değil, modern olanı kullanmada ne kadar günümüzle akraba bir şair olduğunu bildiğimiz Zarifoğlu’nun ustalığı Kâmil Eşfak Berki şiirinde de ilk gözümüze çarpan unsurlardan biri.
Şairin şimdiye kadar az kitap çıkarmış olması da düşündürücü. Acaba nicelik peşinde mi diye düşünüyoruz. Ve kitaplarına topluca baktığımızda da az sayıda eser vermesinin anlamını anlıyoruz. Az, öz ve doyurucu şiirler bunlar. Şairle akraba olmak isteyen bunlara rahatlıkla bakabilir.
Şiir acımızı dindirmez
Hayatın içinde birçok acı, sıkıntı, problem ile karşılaşıyoruz. Bir şiir bizim acımızı dindirmez belki ama bize yeni bir bakış katabilir. Yine bir şiir okuduk diye dünyanın en mutlu insanı olamayız belki ama bir şiir okumakla dünyamızı değiştirebilriz. Berki şiiri de günlük rutinleri büyük bir titizlikle ele alıyor gözümüzden kaçanlarla bizi yüzleştiriyor. Bu yüzleşme ile kendimizde yeni bir yön keşfediyoruz. Hayata karşı yeni bir bakış yeni bir var olma ve direnme şekli. Berki şiirinde bunu kolaylıkla bulabiliriz.
Yine İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sanat bireyselliğe döndü, bireysel dertler, kaygılar, günlük yaşam buralarda sanat yapıyoruz. Şiiri de bu alanlar üzerine kuruyoruz. Şiirde yenilik dediğimiz şey güncel imgede buluculuk alanında kalıyor. Günceli ne kadar şiire yansıtabiliyoruz, şiir bizim güncel sorunlarımıza ne kadar çözüm oluyor bunun yöntemini arıyoruz. Berki şiirine birazda bu açıdan yaklaşmamız gerekiyor. Günceli kavrarken yeni bir duyuş ve bilgi, yeni bir heyecan ve yeni bir coşku.
Kendisi ile yapılan bir söyleşide şiiri “Bir bakıma fizik dışı, enfüsi gerçekliği hedef alan, hizmeti o bağlamda olan, şairin içindeki latant oluşum” şeklinde tanımlayan Berki, şiirini besleyen kaynaklarla ilgili ise şu açıklamayı yapar: “Şiir mantığı ifadesine ilk kez Sezai Karakoç’un ‘Şiirde Mantık’ başlıklı yazısında rastlamıştım. Vardığım sonuç; mantık olmadan bir şiir dili pek mümkün olamaz gibi bir düşünüştü. 1974 ve izleyen birkaç yıl içinde Necip Fazıl’ı, Rilke’yi, Pound’u, Dylan Thomas’ı, E. E. Cummings’i, Eliot’u, Robert Graves’i bu gözle görmeye başladım. Aslında bu anahtar bir poetiktir Sezai Karakoç’un şiire bakışında. Divan şiirinin kapısını da açar.”
“İnsan İnsanın Yurdudur” toplu şiirlerinin Türk şiir okuruna hayırlı olmasını, diliyor. Bizi şiirinden mahrum bırakmadığı için Kâmil Eşfak Berki’ye teşekkür ediyoruz.