“Karakteristik şehirler bana ilham veriyor”

/
16 dakikada okunur

Dijital ortamda şehir simgelerine ve tarihi yapılarına yaptığı illüstrasyon çalışmalarıyla dikkat çeken genç sanatçı Robin Yayla, Litros Sanat’ın yeni sayısında sorularımızı yanıtladı: “Şehirler ve yapılar benim sanatımın çok büyük bir bölümünü oluşturuyor. Karakteristik şehirler bana daha çok ilham veriyor. Bazen bir şehirde gezip işlerim için malzeme ararken kendimden geçip şehrin içinde kayboluyorum adeta. Spontane bir şekilde karşıma çıkan bir binanın bana ilham vermesi çok hoşuma gidiyor. Farklı bir mimari yapı gördüğümde genellikle fikir o anda canlanıyor gözümde. O yapı artık benim için mimari yapı olmaktan çıkıyor ve en soyut haline indirgenerek grafik formlara dönüşüyor. Daha sonra da gündelik hayatta gördüğüm herhangi bir şeyle eşleşiyor beynimde ve yeni kimliğine kavuşmuş oluyor.”

Genç sanatçı Robin Yayla, dijital ortamda şehir simgelerine ve tarihi yapılara yaptığı çizimlerle adından söz ettiriyor. Bu çizimler kimi zaman tebessüm ettirirken kimi zamansa şaşırtıyor. Bu durum simge ve yapılara yeni anlamlar yüklememize imkân tanırken bazen de aslında hepimizin düşündüğü ama belki de ifade edemediği detayları yakalamamızı sağlıyor. Her türlü durumda çok şık, çok kreatif yapıyor Robin bunu. Sanatı kendisiyle çoktan özdeşleşmiş durumda. Birçok marka da onun peşinde, kendisiyle iş birliği yapmak istiyor. Sosyal medyanın da en çok konuşulan ve paylaşılan sanatçıların başında geliyor Robin. Biz de çalışmalarını konuşmak üzere kendisiyle bir araya geldik. Hem sanatı hem de şehirler hakkında konuştuk. Litros Sanat’taki keyifli sohbetimize geçmeden önce gelin onu daha yakından tanıyalım:

Robin 1994 yılında İstanbul’da doğdu. 2016 yılında, Türkiye İhracatçı Birliği’nin düzenlediği, İMMİB Endüstriyel Tasarım Yarışması’nda, Türkiye genelinde ikinci olarak yurt dışı eğitim bursunu almaya hak kazandı. 2017 yılında Milano’ya taşındı ve Naba’da ürün tasarımı yüksek lisans eğitimini aldı. Bu süre zarfında hem İtalya hem de diğer Avrupa ülkelerinde gezme imkanı buldu. Mimari yapılara olan merakını ve illüstrasyon yapma tutkusunu bir araya getirerek gezip gördüğü mimari yapıları yeniden yorumlamaya karar verdi. Görmüş olduğumuz yapıları bağlamından kopararak, onlara bambaşka anlamlar yükledi ve bu, zaman içinde onun sanat dilini oluşturdu. 2022 yılında İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde, Meta’nın düzenlediği Antik Gelecekler sergisine AR eseri Poseidon ile katıldı.

Gündeme sanatımla değiniyorum

Nasılsın Robin, bir sanatçı olarak şu ara yaşama ve dünyaya dair neler düşünüyorsun, neler geçiyor kafandan?

İyiyim, her şey yolunda. Bir illüstratör veya sanatçı olarak kendimi her zaman olduğu gibi tamamen üretime vermiş durumdayım. Dünyayı yakından takip ediyorum tabii ki. Gündemdeki olaylara sanatımla değinmeye çalışıyorum ancak beni çok fazla etkilemesini ve motivasyonumu düşürmesine izin vermiyorum. Çok kaotik bir dönemdeyiz gerek ülkemiz gerekse dünya adına. Haberlere daldığımızda dertleniyoruz. Ben de bu sıkıntıyı ve dertleri çizimlerimle dışa vuruyorum. İnsanların sosyal medyayı kullandıklarında yüzlerinde bir nebze tebessüm yaratacak çalışmalar yapmaya özen gösteriyorum.

(Ali Demirtaş ve Robin Yayla)

Sanat senin için ne demek?

Sanat, benim için izleyicinin duygularını harekete geçiren ve onları tetikleyen işlerdir. Ben de yapmış olduğum çalışmalarda hep karşı tarafı şaşırtmayı ve onların yüzlerini güldürmeyi amaçladım.

Peki kendi sanatını nasıl tanımlıyor ve adlandırıyorsun hem teknik hem de içerik olarak?

Gerçek hayattaki her şeyi bağlamından koparıp onlara yeni anlamlar ve kimlikler kazandırıyorum illüstrasyonlarımla. Bir mimari yapının üstüne yapmış olduğum illüstrasyonla birlikte o mimari yapı artık benim dünyama ait olmuş oluyor. Her gün önünden geçtiğimiz ve artık görmediğimiz yapılara ikinci bir anlam yüklüyorum ve insanları şaşırtmayı amaçlıyorum. Aslında hepimiz küçükken bulutlara bakıp bir şeylere benzetmişizdir. Benim yaptığım şey de bunun daha geniş kapsamlı ve görselleştirilmiş hali diyebilirim. Hatta bu durumun tıpta Pareidolia adında bir hastalık olduğunu öğrendim.

Yapılar sanatımın çok büyük bir bölümünü oluşturuyor 

Şehirler ve yapılar senin için hepimizden daha çok anlamlı olsa gerek. Bu anlamı ve okumayı bize anlatır mısın? Yapılar ve şehirler senin için ne demek? Özellikle hangi şehirlerde bulunurken kendini daha iyi hissediyorsun ve sanatını beslediğini düşünüyorsun? 

Şehirler ve yapılar benim sanatımın çok büyük bir bölümünü oluşturuyor. Karakteristik şehirler bana daha çok ilham veriyor. Her yerden farklı mimari yapıları ve doğası olan şehirler… Bazen bir şehirde gezip işlerim için malzeme ararken kendimden geçip şehrin içinde kayboluyorum adeta. Çünkü keşfetmeyi seviyorum. Spontane bir şekilde karşıma çıkan bir binanın bana ilham vermesi çok hoşuma gidiyor. Farklı bir mimari yapı gördüğümde genellikle fikir o anda canlanıyor gözümde. O yapı artık benim için mimari yapı olmaktan çıkıyor ve en soyut haline indirgenerek grafik formlara dönüşüyor. Daha sonra da gündelik hayatta gördüğüm herhangi bir şeyle eşleşiyor beynimde ve yeni kimliğine kavuşmuş oluyor. 

Şehir simgelerine yeni anlamlar yüklüyorum 

Sen aslında dolaylı ya da doğrudan, insanların gözünden; şehirlere, şehir simgelerine ve tarihi yapılarına çeşitli anlamlar da yüklemiş oluyorsun yaptığın çalışmalarla. Buna katılıyor musun, ayrıca bu sana bir sorumluluk da hissettiriyor mu çalışmalarını yaparken?

Evet, buna katılıyorum. Şehrin simgelerini, tarihi yapıları vs. bağlamından kopararak onlara yeni anlamlar yüklüyorum. Bu da zaten benim tarzımı oluşturan şeydir. Aslında sorumluluk hissettirmiyor. Ancak bazen insanların manevi anlamlar yüklediği bazı tarihi yapılarla ilgili çalışmalar yaparken onları kıracak çalışmalar yapmamaya özen gösteriyorum diyebilirim. 

Çalışmalarını yaparken sınırların veya ölçütlerin nedir, bizimle paylaşır mısın? “Özellikle şuna dikkat ediyorum, şunu yapmıyorum” gibi…

Aslında herhangi bir sınırım yok. İstediğim gibi uçabiliyorum. Bu nedenle çok özgür bir şekilde işlerimi üretebiliyorum. Ama dediğim gibi insanları kıracak ve yanlış yerlere çekilecek çalışmalar yapmamaya özen gösteriyorum. 

Bir müzisyenle ortak bir iş çikarabiliriz

Dünyadan ve ülkemizden sanatını ilgiyle takip ettiğin kimseler var mı? Ya da iş birliği yapmak istediğin sanatçılar?

Christoph Niemann hayranlıkla takip ettiğim sanatçıların başında geliyor. Perspektifi ve vizyonu beni çok etkilemiştir. İş birliği yapmak istediğim bir sanatçı yok şu an ancak bir gün böyle bir iş birliği yapacak olursam kesinlikle farklı bir disiplinden sanatçıyla beraber yapmak isterim. Kim bilir belki bir gün bir müzisyenle beraber ortak bir iş çıkarabiliriz. Farklı disiplinlerin birbirlerini beslediğine çok inanıyorum. O nedenle bu tarz iş birliklerine çok açığım.

Wes Anderson filmlerine bayılıyorum

Entelektüel olarak kendini nasıl besliyorsun Robin, neler okuyorsun, neler izliyorsun?

Aslında her şeyi izler ve okurum. Ancak Wes Anderson filmlerine bayılıyorum diyebilirim. Kullandığı renkler ve hep simetriyi kullanması beni hep çok etkilemiştir. Son dönemde animasyonlara daha çok ağırlık verdim. Animasyon filmleri izlerken ister istemez kendimi “Bunu nasıl yapmışlardır, hangi teknikleri kullanmışlardır?” sorularını sorarken buluyorum. Kendimi bu alanda da geliştirmek çok istiyorum. 

Kendinde en sevdiğin ve en sevmediğin özellik nedir? Bir de çocukluğuna dair en özlediğin şey?

Kendimde en sevdiğim özellik iradeli ve disiplinli olmak diyebilirim. Bir hedef koyarsam eğer, onun için istikrarlı bir şekilde çalışırım. En sevmediğim özelliğim ise fikir bulma esnasındaki o sancılı süreçte bazen gergin olmam. Özellikle de teslim zamanı yaklaştıkça, iyice kendimi kapar ve dış dünyayla bağlantımı koparabiliyorum. Ancak biliyorum ki yaptığım işin bir parçası ve bunu böyle kabul ettim.

Yapılan iş orijinalse hak ettiği değeri görmesi kaçınılmaz

Sanatçı olmak isteyen, bu yola çıkmak isteyen ama formatını, içeriğini, tekniğini veya üslubunu belirleyememiş kimselere/gençlere ne söylemek istersin? Sence bunu nasıl belirleyebilirler ve kendilerinde hangi sorulara yanıt verdikten sonra bu yola baş koymalılar?

Tek yapmaları gereken şey bolca denemek. Farklı teknikler deneye deneye bir noktadan sonra içlerine sinen ve kendilerini rahat hissettikleri ifade biçimini bulacaklar ve zaman içinde de tarzları oturacak. Burada en önemli nokta istikrar. İstikrarlı bir şekilde üretmeleri lazım. Günümüzde insanlar işlerini sosyal medyada paylaşmaktan çekiniyor. Ancak görünür olmak ve insanlara ulaşmak için sürekli olarak üretim yapıp onları sosyal medyadan insanlarla buluşturmak gerekiyor. Başlarda çok ilgi görmeyebilir. Burada kırılmayıp devam etmek gerekiyor. Yapılan iş orijinalse zaten bir noktadan sonra keşfedilip hak ettiği değeri görmesi kaçınılmazdır.

Bu yıl ilk kişisel sergimi açacağım

Gelecekteki hedefin nedir, nerede olmak ve nasıl anılmak istiyorsun? Yeni plan ve projelerinden de bahseder misin?

Yaptığım işlerle anılmak istiyorum gelecekte de. Amacım dünyada bu şekilde tanınmak. Bu sene için de ilk kişisel sergimi açmayı planlıyorum. Bu sergide dijital işlerim ve heykellerim olacak. Amacım vermek istediğim mesajları ve anlatmak istediğim hikayeleri tek bir teknikle değil de farklı tekniklerle insanlara ulaştırmak. Bu nedenle dijital dünyanın dışında, fiziksel dünyada da işler üretiyorum. Durmadan üretmem gerek. Çünkü biliyorum ki sanat veya illüstrasyon dünyasında ürettikçe var olacağım. Hedefim işlerimin dünyada daha fazla tanınır hale gelmesi. Çünkü o işler aslında beni temsil ediyor.

 

Önceki Yazı

İnsan, duvar, ekran ve ötesi: “Battığımız Bataklar”

Sonraki Yazı

Ata övgü

Son Yazılar