Kitaplar, beklemek ve kavuşmak

24 dakikada okunur

Dünyanın değişim hızı her geçen gün ivme kazanıyor. Bu durum taşrada, köylerde, yaylalarda, dünyanın en tenha bölgelerinde yaşayan insanlar için de böyle midir, bilemiyorum. 30 yıldır şehrin merkezinde yaşayan biri olarak bu dağdağaya o kadar alışığım ki taşrada 2-3 hafta kaldığımda memleketimde olsam da ister istemez bir kalabalık, trafik ve hareketlilik arıyorum. Anadolu’ya, doğasına ve insanına olan hayranlığıma rağmen oluyor bu. Evet, İstanbul gibi şehirlerde zaman hızlı akıyor, dünyadaki gelişmeleri yakinen hissediyoruz. O kadar çok şey duyuyor ve görüyoruz ki bazen aslında hiçbir şey görmediğimizi ve duymadığımızı düşünüyorum. Cemil Meriç gibi kitaplara sığınmakta buluyorum ben de çareyi diğer kitapseverler gibi.

Çocuk yaşlardayken annem ve babamdan dışarı çıktıklarında takip ettiğim dergileri ve bazı öykü kitaplarını isterdim, ihmal etmezlerdi isteklerimi hiç. Tabi bulabilirlerse. Şimdi ben de kardeşlerim de kitap almak istediğimizde teknolojinin nimetlerinden faydalanıyoruz ve kitap satışı yapan internet sitelerinden anında sipariş ediyoruz. En hızlı şekilde adresimize teslim ediliyor genelde. Çocukken ebeveynimden kitap ve dergi istediğim günleri geçirdim gözümden. Dışarı çıkıp eve geri dönene kadar büyük bir heyecan içinde beklerdim. Bazen istediğim yayınları bulamadıkları olurdu da büyük hayal kırıklığına uğrardım. Misafirlik sözü veren ve sözünden cayan dosta kavuşamama hissi uyandırırdı bende. Şimdilerde durumlar biraz değişti. Dostu bekleme heyecanı devam ederken, artık dostlar cebren kuryeler tarafından bizzat evime teslim ediliyor. Kavuşma anında büyük bir zafer kazanmış muzaffer komutan edasını bürünüyorum ister istemez. Anlattıklarıma benzer şeyler yaşayan duygudaşlarım var mı okuyucularımız arasında? Onlarla 27. sayımıza özel seçtiğimiz kitaplarımızı bir analiz edelim.

YENİ ÇIKANLAR
Derviş
Bahadır Yenişehirlioğlu / Timaş
Fatih Sultan Mehmed, Midilli’yi fethedeli uzun yıllar olmamıştı. Türkleri kendilerine en büyük tehdit olarak gören Rodos Şövalyeleri mazlumlara zulmetmeye devam ediyordu. İşte bu şövalyelerin önderliğinde, zenginliğin ve gücün merkezi Akdeniz’i ele geçirmeye ant içmiş yeni bir Haçlı ittifakı Türk varlığını mavi sulardan silmeye kararlıydı.Fatih’in yiğitaskerlerinden Yakup Ağa’nın ele avuca sığmayan yaman oğlu Hızır, bu ittifaka karşı vatanını müdafaa etmek istiyordu, ama nasıl? İşlenmeyi bekleyen cevher misali, Hızır’ın ona yol gösterecek bir rehbere ihtiyacı vardı. Bu cevheri işleyecek olansa kim olduğu ve nereden geldiği bilinmeyen gizemli Derviş’ti. Ulvi bir amaç peşinde, tarihi değiştirecek bir sırra vakıftı… Ve bu sırrı sahibine aktaracağı günü beklemekteydi. Peki… Hızır ile Derviş’in yolları nasıl kesişecek? Hızır, sırrın sahibi olmaya mahir olduğunu gösterebilecek mi? Derviş gerçekte kim? Cem Sultan’ın mirası Hızır’ın ve Derviş’in kaderinde nasıl bir rol oynayacak? Kitapları ve oyunculuğuyla Türkiye’de ve dünyada büyük ilgiyle takip edilen Bahadır Yenişehirlioğlu, Derviş’te ustalıklı bir kurgu ve etkileyici bir üslupla bambaşka bir tarih anlatısı sunuyor.
Denizi Yutan Balık
Gökhan Özcan / Vadi
Hepimiz çalkantılı bir denizin ortasında dalgalarla boğuşan şu köhne geminin içindeyiz. Gidecek yerimiz yok, kendimizi atacağımız sakin bir kıyı yok, ne oluyorsa o mutlaka bizim başımıza geliyor, gelecek. Ne düşünüyorsak bu sallantılı geminin içinde, bu tekinsiz yolculuğun birer yolcusu olduğumuzu bilerek düşüneceğiz. Ayakta kalmak, sağlam durmak, asla umutsuzluğa kapılmamak zorundayız. Evet, canımız acıyacak, içimiz yanacak, kalbimiz gördüğümüz insanlık manzaraları sebebiyle daralacak, isyan kelimeleri dilimizin ucuna kadar gelecek ve yine de biz ayakta kalacağız. Nice masum insan zalimlerce katledilecek, insaf sınırları birçok kere aşılacak, acımasızlığın kolları aklıselimin kavrayamayacağı yerlere uzanacak ve biz yine de ‘insan’ olmakla mükellef olacağız.
İnsan Geleceğini Nasıl Kurar? Kendini İnşa Etmenin Yolları
İlber Ortaylı / Kronik
Kendi kendinin mimarı olma ve hayata atılma… Yetenek, keşif, merak, potansiyel, heves, ayakta kalma güdüsü… Öğrenmenin, çalışmanın, düşünmenin yolları ve yöntemleri… Çalışacağız, okuyacağız, göreceğiz, planlayacağız, kendimize bir hayat kuracağız, tamam ama bunu hangi ölçüye göre yapacağız? İlber Ortaylı bu kitapta kişinin hayattaki gayesini nasıl belirleyeceğini, hedefini nasıl koyacağını, geleceğini nasıl planlayacağını, potansiyelini nasıl değerlendireceğini yüzyılların içinde dolaşarak, tarihin büyük düşünürlerinin binlerce yıla meydan okuyan görüşlerini de yanımıza katarak izah ediyor. Kendimize her gün sorduğumuz ve cevap bulmakta zorlandığımız soruları kendi deneyimleri ve engin bilgisi ışığında yanıtlıyor. İnsan kendini nasıl inşa eder? Potansiyelimizi değerlendirebilmek için hangi yeteneklere sahip olmalıyız? İnsan hedefini nasıl koyar, geleceğe dönük planlarını nasıl yapar? Yeteneğimizi, merakımızı nasıl keşfederiz ve nasıl geliştiririz? Kendi talihimizin mimarı olabilir miyiz? Etrafa bakma sanatı nedir, nasıl öğrenilir? Mutluluk neden hem hakkımız hem de görevimizdir? En zor zamanlarda direnme gücünü nerede bulacağız ve ilhamı nelerde arayacağız? İnsan Geleceğini Nasıl Kurar? yaşam tecrübesini paylaşmayı vazife bilen bir entelektüelden, İlber Hoca’dan, okurlar için bir yol açma, yol yapma, kendini inşa etme ve toplumu ayağa kaldırma rehberi. Platon, Seneca, Cicero, Farabi gibi bilgelerin ilhamı eşliğinde ve Yenal Bilgici’nin sorularıyla…

ÖNERDİKLERİM
Alevi Bektaşi Tahtacı Nefesleri
Yusuf Ziya Yörükan Turhan Yörükan / Ötüken
Dârü’l-Fünun İlâhiyat Fakültesi’nde ihdas ettiği ve okuttuğu Akvam-ı İslâmiyye Etnografyası dersleriyle ve ayrıca Alevîler ve Tahtacılar üzerinde yaptığı saha araştırmalarıyla yazar, Kültürel Antropoloji’nin bağımsız bir ilim olarak kurulmasına yardımcı olmuştur. Alevîlik konusunda yapmış olduğu araştırmalar, ilk defa Hayat mecmuasında (22 Kânunuevvel 1927), bir yıl kadar sonra da Dârü’l-Fünun İlâhiyat Fakültesi Mecmuası’nda yayımlanmaya başlamıştır. Bu yazılar, 1927 yılı öncesi Anadolu Alevîleri’nin sosyal ve sırrî hayatları hakkında güvenilir ve tarafsız bilgiler vermektedir. Yerli ve yabancı pek çok araştırıcı tarafından kaynak olarak kullanılan bu yazılar Dr. Turhan Yörükân tarafından derlenmiş ve onun eklediği notlarla birlikte tekrar Anadolu’da Alevîler ve Tahtacılar adıyla yayımlanmıştır. Elinizde bulunan Alevî, Bektaşî ve Tahtacı Nefesleri adlı kitap ise, Prof. Yörükân’ın araştırma yaptığı dönemde, Alevîlerin kutsal kitaplarında, defter ve cönklerinde bulduğu, Dernek ve Cemlerinde, saz eşliğinde söyledikleri nefesleri bir araya getirmektedir. Alevî ibadetinde sıklıkla kullanılan bu nefesler, aynı zamanda, Yusuf Ziya Bey’in daha önce yayımlamış olduğumuz kitaplarını, özellikle de Anadolu’da Alevîler ve Tahtacılar ile Şamanizm adlı kitaplarını tamamlamaya ve onları daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır.
Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi
Francis Scott Key Fitzgerald / Türkiye İş Bankası
Yaşlı bir adam olarak dünyaya gelip zamanla gençleşme fikri F. Scott Fitzgerald’ı büyülüyordu. Yazarın iki yıl boyunca zihninde evirip çevirdikten sonra 1922 yılında yazdığı Benjamin Button’ın Tuhaf Hikâyesi’ni Mark Twain’in şu sözü esinlemişti: “Hayatın en iyi kısmının başta, en kötü kısmının da sonda olması ne yazık.” Fitzgerald bu en bilinen hikâyesinde 1860 yılında yaşlı bir adam olarak doğup giderek gençleşen Benjamin Button’ın hayatını anlatır. Benjamin Button yalnızca yaşlı bir adamın bedeniyle dünyaya gelmemiştir. 70’li yaşlarındaki bir adamın zihnine ve zevklerine de sahiptir. Gençleştikçe dirilen bedeniyle birlikte daha aktif bir hayata ve ilgi alanlarına kavuşur. Yazar yaşın insanın kimliği üzerindeki etkisine dikkat çeker. Yaşlanma üzerine yazılmış bu nükteli, fantastik hiciv, Hollywood’un da dikkatinden kaçmamış, 2008’de vizyona giren film uyarlaması büyük ilgi görmüştü.
Matmazel Noraliya’nın Koltuğu
Peyami Safa / Ötüken
Karşılaştığı bir takım olağanüstü olayları benimsediği materyalist ve pozitivist felsefenin ilkeleriyle açıklayamayan, şüphe, tereddüt ve bunalımlar içinde kıvranan Ferit, tıp fakültesini bırakıp felsefe bölümüne geçen fakat içinde bulunduğu mütereddit ruh hali sebebiyle buraya da düzenli olarak gitmeyen bir üniversite öğrencisidir. Ferit, Yüksekkaldırım’da içinde birbirinden garip insanların yaşadığı bir pansiyonda kalmaktadır. Pansiyonda kaldığı altı gün boyunca karşılaştığı olağanüstü olaylar ve kız arkadaşı Selma ile arasında geçen tartışmalar, ciddi bir psikolojik bunalımdan geçen Ferit’in durumunu daha da kötüleştirir. Pansiyonda tanıştığı Aziz, bu sıkıntılı günlerinde Ferit’in en büyük destekçisi olur. Teyzesinin gizemli bir şekilde ölümü ile yüklü bir mirasa kavuşan Ferit, yaşadığı travmayı atlatabilmek için Aziz’in tavsiyesiyle Ada’da bir ev kiralar. Bu ev bir yıl önce ölmüş, gizemli bir kadın olan Matmazel Noraliya’ya aittir. Peyami Safa’nın, kaleme aldığı romanları içinde en fazla beğendiğini ifade ettiği romanı Matmazel Noraliya’nın Koltuğu, anlatım tekniği ve olay örgüsü bakımından bütün eleştirmenlerce Türk edebiyatının en ciddi psikolojik romanı olarak kabul edilmektedir.

Rasim Özdenören’den Tavsiyeler
Bu hafta, öykülerini Anadolu’nun köy ve kasabalarında edindiği izlenimlerden yararlanarak ayrıntılı betimlemelerle ve insanın evrensel yanlarını öne çıkararak kaleme alan, Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler, Çok Sesli Bir Ölüm, Gül Yetiştiren Adam, Denize Açılan Kapı, Çapraz İlişkiler, Aşkın Diyalektiği, İmkânsız Öyküler ve daha nice edebi eserin sahibi, Türk öykü ve deneme yazarı Rasim Özdenören beyefendiye “Hangi kitapları okuyalım?” diye sordum. İşte aldığım cevaplar:
Dünya Tarihi
Clive Ponting / Alfa
Bilinen dünya tarihi anlatıları, Batı uygarlığının yükselişine odaklanma eğilimi nedeniyle Antik Yunan, Roma İmparatorluğu ve Avrupa’nın genişlemesi konularına ağırlık verir. Çin, Hindistan ve Japonya gibi büyük uygarlıkların tarihleri, dolayısıyla dünya nüfusunun çoğunluğunun yaşadıkları, genellikle çok daha küçük bir alana sıkıştırılır. Dünya Tarihi, tamamen farklı bir yaklaşım sergiliyor. İnsanın öyküsünün bütünsel bir açıdan anlatılması gerektiği varsayımından yola çıkarak insanın evrimini, avcı ve toplayıcı olarak yaşamlarını ve devamında tarıma geçişlerini irdeledikten sonra Mezopotamya, Mısır, Çin, İndus Vadisi, Mezo Amerika ve Peru gibi yeryüzünün çeşitli bölgelerinde uygarlıkların ortaya çıkışını ele alıyor. Anlatısına ilk uygarlıkların öyküsüyle devam ederek bunların yalnızca farklılıklarını değil, benzerliklerini de vurguluyor. Aralarındaki ilişkilerin nasıl kurulduğunu ve teknolojinin, fikirlerin ve dünyanın en büyük dinlerinin birinden ötekine nasıl geçtiğini açıklıyor. Büyük İslam, Çin ve Moğol İmparatorlukları’na ayrıntılı olarak yer veriyor. Öykünün ancak sonlarına doğru Avrupa, teknolojik yenilikler ile sosyal ve ekonomik değişimlerin üzerinde yükselerek yavaş yavaş dünyaya egemen olmaya başlıyor. 21. yüzyıla gelindiğinde Avrupa’nın bu egemenliği de ortadan kalkıyor. Dünya Tarihi, tam bir küresel alan taramasını gerçekleştirerek insanlık tarihinin yeni ve şaşırtıcı derecede farklı bir anlatımını sunuyor. Bu, yeni yüzyılda geçerli olacak bir dünyanın tarihi.
İslâm Peygamberi
Muhammed Hamidullah / Beyan
Tüm İslam Dünyasında 20. Yüzyılın en büyük alimi olarak kabul edilen Muhammed Hamidullah’ın, hazırlığı 20 yıl sürmüş olan en önemli eseri İslam Peygamberi, yeni kuşakların da anlayabilecekleri bir dille yeniden tercüme edilerek yayımlandı. Kırıkkale Üniversitesi öğretim görevlilerinden Yrd. Doç. Dr. Mehmet Yazgan tarafından Fransızca aslından tercüme edildi. İslam Peygamberi, yayınlandığı ilk günden bu yana, tüm İslam Dünyasında haklı bir şöhrete sahip oldu. İslam Peygamberi’ni kendi türünün en önemli eseri kılan faktör, yirmi yılı aşkın yoğun bir çalışma sonucunda, peygamberimizin özel ve aile hayatı, içine doğduğu çevre, peygamberlik mücadelesi ve kurduğu devlete ilişkin en temel bilgileri birinci el kaynaklara dayalı olarak vermesidir. Muhammed Hamidullah Hoca’nın tüm eserleri gibi İslam Peygamberi de kendisinden sonra yazılan tüm siyer kitaplarını etkilemiş ve onlara kaynaklık etmiştir. Muhammed Hamidullah, eserleri tüm dünya dillerine çevrilmiş ender insanlardan biridir. İslam Ülkelerinde olduğu kadar diğer ülkelerde de hep saygıyla karşılanmış, İslami ilimler alanında otorite olarak kabul edilmiştir. Eserlerinin tamamında görülen yoğun bilgi birikimi, tarafsızlık ve ilmi kriterlere uygunluk, her birini kendi alanının en önemli yayını haline getirmiş ve tüm dünyada sahip olduğu şöhretin pekişmesine katkıda bulunmuştur.
Karamazov Kardeşler
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski / Can
Karamazov Kardeşler, edebiyat tarihinde çok az romana nasip olmuş bir üne sahip. Klasik Rus edebiyatının dev yazarı Dostoyevski’nin bu son romanı, Rusya’nın ruhunu simgeleyen temsilcileriyle Karamazov ailesine odaklanmış, ama girmedik alan, değinmedik konu bırakmamış: din, ahlak, baba katli, şiddet, Doğu-Batı sorunu, sınıf mücadelesi, feodalizm, sosyalizm… Dostoyevski’nin “hiçbir romanımı bu kadar önemsemedim” dediği Karamazov Kardeşler, daha yayımlandığı tarihten itibaren kült bir eser haline gelmiş ve tüm dünyada büyük tartışmalara yol açmıştır; 20. yüzyılın temel yazınsal izleklerini belirlemiş ve pek çok yazarı peşinden sürüklemiştir. Kitabın yayımlanmasından kısa bir süre sonra ölen Dostoyevski, tıpkı Suç ve Ceza’da olduğu gibi bu kitabında da insanlığın evrensel sorunlarını ortaya koyar. Karamazov Kardeşler, bu anlamda “kuyuya atılmış bir taş” kadar etkili bir yapıt olarak önemini koruyor.

Önceki Yazı

Bu kitap Türk futbol tarihine kaynak olacak

Sonraki Yazı

Kültür ve sanattan akıllı cihazlara yansıyan detaylar

Son Yazılar