Kültür alanında “pes” dedirten manzaralar!

/
9 dakikada okunur

6 Şubat Pazartesi sabahı işe gitmek için uyandığımızda ülkemizin tarihin en büyük depremlerinden birini yaşadığının haberini aldık. Kötü haberlere alışmış olmaktan kaynaklanan bir şok yaşadık. “Kahramanmaraş’ta 7.7 büyüklüğünde bir deprem oldu” cümlesi ne kadar kolay telaffuz ediliyordu. İş yerine vardığımızda okuduğumuz haberler durumun o cümleden ibaret olmadığını ortaya koymaya başladı. Sonrasında saat 13.24’te 7.6 büyüklüğünde ikinci deprem meydana geldi. İllerin sayısı arttıkça durumun vahametini anladık. Anladıkça donduk kaldık. Ne yapacağımızı bilemez halde haber kanallarını dinlemeye başladık. Dinlemeye başladıkça yaşanan felaketin büyüklüğünü ve acizliğimizi gördük, hissettik. Enkazlardan sağ salim çıkarılan her canın haberiyle tekrardan umutlandık, şükrettik. Şükretmeye de devam ediyor daha birçok mucizenin olacağına inanıyoruz.

Yaşanan felaketle birlikte birçok sınavı birlikte verdik. Devlet, medya kendi sınavını verdi ve vermeye devam ediyor. Sosyal medya bir haberleşme aracı olduğu, kolektif bir yardımlaşma üretmenin yeri olduğunu gösterdi. Olumsuz örnekleri yazmanın, konuşmanın bir faydası olduğunu düşünmediğmiz için değinmiyoruz! Alanımızla ilgili birkaç haberi ise tartışmaya açmanın gerekli olduğunu düşünüyoruz.

Sağduyusuz bir yayın “Oksijen”

Oksijen Gazetesi 10-16 Şubat tarihleri arasında çıkardığı sayısında kendi namına sınıfta kalan bir gazetecilik örneği sergiledi. Akıllarımıza kazınan, bundan sonra belkide bu deprem denildiğinde akla gelecek bazı fotoğrafları “saygıdeğer yazarlarımıza” yorumlattılar. Onlara acının edebiyatını yaptırdılar da denebilir. Aynı zamanda “asla pes etme” dedirten filmler, podcast listelerine yer verdiler. Kendilerine gösterilen tepkilere karşın sosyal medya hesabından Kullandığımız anonslarda bazı sorunlu ifadeler bulunduğunu kabul ediyor ve özür diliyoruz. Ancak buradan hareketle “Oksijen’in acıdan nemalanmaya çalıştığına” yönelik eleştirileri hak etmediğimizi düşünüyoruz. Piyasaya henüz saatler önce çıkan gazetenin iç sayfaları da incelendiğinde bizi eleştiren okurlarımızın görüşlerinin değişeceğini umuyoruz. Bu nedenle internet sitemizde gazetenin tüm içeriğini okurlara açık hale getirdik. Tüm eleştiri ve görüşlere açık olmaya, ciddiyetle dikkate almaya devam edeceğiz” şeklinde bir açıklamada bulundular. Santur Sanatçısı ve Litros Sanat Yazarı Sedat Anar Oksijen’in paylaşımına “Özür mesajı paylaştınız ama tweetinizi ne de olsa reklamdır mantığıyla halen silmediniz. Gerçekten insanın midesini bulandırıyorsunuz. Acımı hangi kitaplar azaltır? Asla Pes Etme temalı filmler, podcast önerilerinizi de alıp defolup gidin. İnsanlar kefen bile bulamazken susun!!” diyerek tepki gösterdi. 

Diğer bir nokta ise “Oksijen Kültür Sanat” ekini normal zamanlardaki gibi çıkarmalarıydı. Sosyal medyada bu tarafı pek tartışılmadı. Kültür sanatın yaralarımızı sarmada bir işlevi illaki olacak. Ama zamanı şimdi mi? Tartışılır. Gündeme uyan bir cevap olabilecek şekilde bir karşılığı varsa olur. Gazetenin yazarlarının da bu konu hakkında bir şey dememeleri ya da dediklerinin absürtlüğü de ayrı bir konu.


Fildişi kulelerden bir acıyı anlatmak

Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, New York Times için yaşanan depremi, hissettiklerini anlattığı bir yazı kaleme aldı. “Halkın bu kadar öfkeli olduğunu daha önce hiç görmemiştim” diyen Pamuk, acı felaket ve ardından yaşananları 11 Şubat tarihine kadar ele alıyor. Sosyal medya üzerinden gözlemlerini dile getiren Pamuk, mesafeli bir dille güvenli alanından acılara ortak olmaya çalışıyor. Aslında ortak olmaya çalışmaktan ziyade dünya basınında muhalif bir ses olarak konumunu temellendiriyor da denilebilir. Fildişi kulesinden yazdığı yazıda Pamuk: 1999 Marmara Depremi’nde, yerle bir olmuş şehirlerden biri olan Yalova’ya gitmiş, bir sorumluluk ve suçluluk duygusuyla, belki bir taş kaldırabilirim diyerek beton molozları arasında saatlerce yürümüş, kimseye yardım edemeden geri dönmüştüm” diyor. 1999 Marmara Depremi örneği üzerinden felaket karşısında yaşanan acının kıyısından köşesinden tutamadığı yeri itiraf ediyor aslında.

Bazen acıyı kalpten paylaşmak ve susmak gerekir.

 

Tek yürek olan dünyanın karşısında “Charlie Hebdo”

Fransız karikatür dergisi Charlie Hebdo Kahramanmaraş merkezli deprem karşısında kendine yakışan merhametten yoksun bir paylaşımda bulundu. Derginin yaptığı paylaşımdaTürkiye’de deprem. Tank göndermeye ihtiyaç kalmadı.” cümleleri yer alıyordu. Charlie Hebdo karikatürleriyle dine, dile, ırka, insanlığa saygıyı rafa kaldırmış bir yayın organı biliyorduk, kendisini bu paylaşımıyla tekrardan hatırlattı.

Ona en iyi cevapta anladığı dille Filistinli sanatçı Abrar Sabbah’tan geldi. Sabbah Charlie Hebdo’nun karikatürünü yeniden düzenleyerek Hey Ahlaksız Charlie Hebdo. Öyle çizmeyecektiniz. Böyle çizecektiniz! Yeniden ayağa kalkacağız. Bu güçlü millet, yeniden ayağa kalkacak!” yorumuyla paylaştı. Tüm dünyanın tek yürek olduğu bir ortamda Charlie Hebdo bu birlik ve beraberlik karşısında durdu. Elinde bulundurduğu aracı nefret söylemini beslemek için kullandı. Abrar Sabbah ise o söylemi tersine çevirdi.

İnanıyoruz, sanat bize her daim yeni, insani cevapları verecek! 

 

Abrar Sabbah’ın videosu izlemek isterseniz:  https://www.instagram.com/p/CoZKeM3o6AQ/

Önceki Yazı

İnsan: Sınırlı ihtimal sonsuz imkân

Sonraki Yazı

Yazamadık

Son Yazılar