Fatma ÇELİK
Uzun yıllardır sözlü tarih alanında saha çalışması yapan Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necati Demir, 35 yıldır Türkiye’de 81 ile giderek topladığı bin 638 masalı tek bir çalışmada birleştirdi. Masalların Türk milletinin bilinçaltı olduğunu söyleyen Demir, “Kültürel kodlarımız masallarda saklı. Masallar tabiri caizse hayat okulu” dedi.
Sözlü tarih ürünlerinden olan destanları, masalları, efsaneleri, ninnileri, manileri, çocuk oyunları, ağıtları ve atasözlerini uzun yıllardır toplayan Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necati Demir, masallar üzerine yaptığı araştırmalarını Anadolu Türk Halk Masalları başlıklı çalışmasında birleştirdi. 10 cilt olmak üzere 5 bin sayfa halinde yayımlanan çalışma, Türk kültürünün en büyük arşivlerinden biri. Demir, 35 yıldır Türkiye’nin 81 ilini köy köy gezerek bin 638 masaldan oluşan eserini Türk dünyasına armağan etti.
Sözlü Kültürün İçine Doğdu
Anadolu Türk Halk Masalları adlı çalışmanız alanında en kapsamlı çalışma olma özelliğine sahip.
Ben Ordu’nun Ulubey ilçesinde Kumanlar köyünde sözlü kültürün içine doğdum. Benim köyüm bir orman köyü. İletişim ve ulaşım araçları bu denli gelişmiş değildi. Bu tür yerlerde de sözlü kültür çok canlı oluyor. Haliyle ideal insan tipi geleneksel kültürle oluşturuluyordu. Rahmetli babam çok zengin bir sözlü kültür birikimine sahipti bu bakımdan. Annem de öyle. Onlar bu geleneği devam ettirmiş belki de geleneğin son temsilcileriydi. Annem ve babam anlattığı zaman çok ilginç gelirdi bana. Fakat içindeyken bu değerlerin farkında değildim. Bunun bir zenginlik olduğunu bilmiyordum. Üniversite egitimine başladığım zaman Halk Edebiyatına Giriş dersi vardı Prof. Dr. Saim Sakaoğlu hocamızın. Sözlü kültür ürünlerimizden olan masalları anlatıyordu. Anlattığı şeylerin bende bir karşılığı yaşadığım köyde dinlediklerimden dolayı vardı. Hocamız o zamanlar kitle iletişim araçlarının çok yaygınlaşmaya başlamasından dolayı sözlü kültür ürünlerinin bir sonraki nesile geçemeyeceğinden, insanların uğraşlarının değiştiğinin, televizyonları takip ettiklerini anlatıyorlardı. Anladım ki 5 bin yıl öncesinden getirdiğimiz sözlü kültür ürünleri bir sonraki nesile aktarılamayacak. Ben de Şubat tatilinde eve döndüğümde hocamızın söylediklerinden sonra içinde yaşadığım zenginliğin farkındalığıyla hareket ettim. İlk olarak 1985 yılında önce annem ve babamdan bunları kayıt altına almaya başladım.Babam 20. Yüzyılın Dede Korkut’uydu
Anne ve babanız sözlü kültür bakımından oldukça donanımlıydı o halde?
Babam 20. yüzyılın Dede Korkut’uydu. Çok zengin bir bilgi birikimi vardı. Annem de öyle tabii. Benim lisans tezim Ordu manileriydi. Annecağızım o kadar çok mani bilirdi ki 50 tanesini peş peşe söylerdi. Gecenin üçünde farklı bir mani aklına geldiğinde de sabah unutmamak için beni uyandırır ‘kalk yaz’ derdi. Sonra dedem, köy halkı derken toplamaya başladım. Babam ile farklı köylere giderdik oralarda anlatılanları yazardım. Ordu’nun ağzı iyi laf yapan insanlarının anlattıkları her şeyi ben deftere geçirdim. Bu defterlerim hala durur.
At Arabalariyla Köyleri Gezdim
Ve kaydedecek masal kalmadığında nerelere gittiniz?
Üniversite bittikten sonra 1987 yılında Gaziantep Sarılsalkım Ortaokulunda öğretmenliğe başladım. Gaziantep’te de bunu devam ettirdim. Çevrede kim ne biliyor bilmiyor diye araştırmaya başladım. Hatta oradan derlediğim masallarla İnönü Üniversitesi’nin düzenlemiş olduğu masal derleme yarışmasında dereceye girerek bir maaş ödül almıştım. Artık ögretmen olduğum için maaşım da var, ses kayıt cihazı aldım kendime. Araba olmadığı için köydeki çocuklar at arabalarıyla beni başka köylere götürürdü. Onlarla beraber o çevreyi de derledik. Sonrasında ise çevre illerden devam ettim.
Guinness Rekorlar Kitabına Başvuracağım
Gitmediğiniz bir yer oldu mu?
Ben Türkiye’nin her 5 köyünden 3’üne gittim. Tüm bunları son temsilcilerinden aldım. En son temsilcilerden almış olmasaydım hepsi onlarla beraber ahirete gitmiş olacaktı. Bin 638 masal dünya rekoru. Böyle bir çalışma dünyada yok. Guinness Rekorlar Kitabı’na başvuracağım.Peki masalını kaydetmediğiniz iller var mı?
Bazı illere gitmeme rağmen masal kaydedemedim. Türkü, fıkra, ninni, ağıt derken masal derleyemediğimi fark edemedim. Hakkari, Çanakkale, Tekirdağ, Manisa ve Aydın’dan masal kaydememeşim. Buralara halbuki çok gittim geldim. 81 ilin hepsine de gittim. Çalışmada ise 76 tane ilden masal var.
Günde 16 Saat Çalıştım
35 yıllık bir bilgi birikiminden bahsediyorsunuz hocam? Bunca bilgiyi bir araya getirmek, bir kitap halinde toplamak zor olmadı?
35 yıldır masallar üzerinde çalışıyorum. Fakat bunları bir araya getirmek bir yılımı alacaktı. Yoğun çalıştığım için de uzun bir süre buna cesaret edemedim. Çünkü diğer çalışmalarıma ara vermem gerekecekti. Pandemi meselesi çıkınca arşivdeki masalla ilgili neyim varsa hepsini çalışma odasına yığdım. Çözülmemiş kasetleri çözdüm. Bir yılda ortalama günlük 16 saat çalışarak bir külliyat çıkarmış oldum. Aslında çok önceden halletmem gerekiyordu.
Böylesi bir çalışmanın dünyada benzer örnekleri var mı?
Bu kadar kapsamlı olmasa da Almanya’da Grimm Kardeşler 211 tane masal derledi. Almanlar bunun üzerinden bir milli birlik oluşturdular. Alman yazı dilini o masalları esas alarak oluşturdular. Dolayısıyla o milli dilin etrafında farklı unsurları da birleştirdiler. Almanya devleti masallar üzerine kuruludur esasında. Ama sadece bu dediğim 211 masalın üzerinde. Ben bin 638 masal derledim ama az olması bir şey değiştirmiyor. Çünkü fonksiyon bakımından çok önemli. Grimm Kardeşlerin masal derlediği her yer Almanya’da müzeye çevrilmiş durumunda.Misafirperverlik En Çok İşlenen Konu
Masalın geçmişten günümüze önemi nedir?
Çok eski zamanlardan bahsedecek olursak bir okul yok, eğitim alınacak kurum yok, cami yok. İslamiyet öncesinden de gelir masallar. Derlemiş olduğum masallar da önceki zamanlarda insanlara doğruyu, iyiyi, güzeli anlatıyor. Yardımseverlik çok önemli masallarda. İyiler hep kazanıyor. Bilinçaltına kötülerin daima kaybettiğini kazıyor. Gerçekler er ya da geç ortaya çıkıyor. Dolayısıyla buradan aldığınız eğitim şu anlama geliyor: Yalan söylememenin, inançlı olmanın önemini, insanları küçük görmenin kötü olması, verilen sözlerin tutulması, kötülerin muhakkak cezalandırılması, iyilerin kazanması, dış görünüşe göre insanların yargılanmaması, merhametli olunması ve inatlaşmamak gerektiğini anlatıyor. Emanete sahip çıkmak gerektiği öğretiliyor. Hatayı anlamanın önemli bir erdem olduğu, şükretmek gerektiği, kibirlenmemeyi, sabretmeyi anlatıyor. Özellikle kıskançlık üzerine çok masal var. Masalların baştan sona kadar yapmaya çalıştığı şey, doğru bireyler yetiştirmek. Baştan sona kadar değerler eğitimi veriyor. Masallar bu milletin bilinçaltıdır. Masallarda anlatılan tüm bu güzel davranışlar, bu milletin özellikleridir. Mesela misafirperverlik en çok islenen konulardan biri. Kültürel kodlarımız hep masallarda saklı.
Masalları o zaman sadece çocuklara indirgemek doğru değil.
Masallar sadece çocuklara yönelik değil, 7’den 70’e her yaşa, toplumun her kesimine hitap ediyor. Her bir kişi kendine dersler çıkartır. yetişkinler de okuyabilir. Masallar tabiri caizse hayat okuludur.
Yabancı Masallarla Değerlerimizi Kaybediyoruz
Çocukları masalla büyütmek hem sözlü kültürün yaşaması hem de doğru bireyler yetişmesi açısından oldukça önemli. Ebeveynlere bu konuda ne demek istersiniz?
Günümüzde insanlar çocuklarını kendi masallarıyla büyütememekten şikayetçi. Başka kültürün masallarının çevirilerini okutuyorlar. Yabancı masallarla kendi geleneksel kodlarımızı kaybediyoruz. Alman’ın masalı farklı. Oradaki yargılar farklı. Onlarda konukseverlik olmaz. Çocuğunu kendi masalı dışında başka bir kültürün masalı ile yetiştirirsen millet de raydan çıkar. Asıl bizi biz yapan değerlerden uzaklaşmış oluruz. Ben bu açıdan bu millete 10 bin yıllık bir hizmet sundum. Bunları ben derlemeseydim kaybolacaktı. İnsanlar artık bunları istedikleri gibi kullanabilirler. Bizim değer yargılarımız bunun içerisinde. Bin yıl sonra kötülük yine kötülük, yalan yine yalan olacak.