“İnancın yarısı utançtır. Her şeyi tam olsa da utancını yitirmiş bir medeniyet, sağlıksızdır.” Sezai Karakoç
Sezai Karakoç anısına düzenlenen 9. Malatya Anadolu Kitap ve Kültür Fuarı, kusursuz bir organizasyon ile sona erdi. Bir kere daha anladık ki bir işe gönlünüzü koyar ve aşkla sarılırsanız, eksiklik varsa bile ne göze çarpar ne de gönlü yaralar. Bir şekilde bir aksilik olmuşsa bile, onu tamamlayacak onurlu bir yama mutlaka yapılır! Malatyamız, sosyal projeler başta olmak üzere; edebiyat içerikli adımlarda bizi hep memnun etmiştir. Ki ülkem genelinde edebiyat adına yapılan organizasyonların bazıları “vitrine hizmet” gayesi güderken, bazıları da geleceğe mühür vuracak hikâyelere kanat gerer.
Yazımızın başlığına “liyakat” dedik, nedensizce değil elbette. Hep düşünmüşümdür, gelecek için plan yaparken gençlik üzerine konuşur, konuşuruz. Onların eksikleri, onların çağa ayak uydurdukları için sekteye uğrayan eğitim-öğretimdeki küçük boşlukları, saygı kelimesini ele alarak ucundan, kıyısından, arkasından, sağından ve solundan illâki gençlere kesilen biletler! Gençlerin gönül kıyılarının en bereketli yerinde aslında gizli bir bahçe vardır. O bahçeye girebilen tek bahçıvan “güven hırkası” giymiş olanlardır. Ve o gençler izin vermedikçe, onların gönüllerinde bahçıvanlık yapamazsınız!
Malatya’da konferans için gittiğimiz bir okulda, iki zıt duyguyu aynı anda yaşamanın zihni diri tutan tarafındayız hâlâ. Evet, iki zıt duygu; soğuk su ile ruhu duş aldırıp hayata hep taze bakmanın da başka bir yolu. Ve hayatınız boyunca karşınıza çıkacak bir durum da değil. Okul yöneticisinin öğrenci duruşuna, öğrencinin sıkı bir eğitim/yönetici duruşunda olup konuğuna sahip çıkması ya da…
Gençlere biçtiğimiz biletlerin biraz ucundan tutup, bizlere yönelmenin zamanı gelmedi mi diye sormak isterim? Kriterlerin kime, neye göre düzenlendiğinin gereksiz hesaplamasını burada yapmanın bir anlamı yok aslında. Gençlerimizi kimlere emânet ettiğimizin matematiğinde, doğru sağlamayı nasıl yapacağımızın sesini duymaya çalışmalıyız.
Eğitim öğretimde, teknik yarışın kıyısına puan çivilerini çakmak, evet ama o metaforun tablosuna ruh olacak olan nefesi büyüklerin dünyasından alacak olanlar, büyümeden büyümek zorunda kalmamalılar! Liyakatin o kutlu tarifini içmeyenlerin doğurduğu hikâyeler, önce gençliğin ve geleceğin penceresini kırar.Cereyanda kalansa, hep onlar olur…
Üstadın sözünü yeniden hatırlayıp, inancın yarısını oluşturan o kelimeyi iyice sindirip, önce kendimizden başlayarak şapkamızı önümüze koymak zamanı gelmedi mi? Sorgulamanın metaforunda gençlere estirdiğimiz rüzgârı, büyüklerin dünyasına savurmak zamanı gelmedi mi?