“Malzemelerin Sesine Kulak Veriyorum”

13 dakikada okunur

Aklınıza gelebilecek her türlü malzemeyle birbirinden dikkat çekici resimler yapan resim öğretmeni Zehra Gürler, “Dikkatimi çeken ve ilişki kurabildiğim her türlü malzemeyle resimler yapıyorum” diyor ve ekliyor: “Herhangi bir malzemeyle çalışmaya karar verişim tamamen anlık oluyor. Eğer bana bir şey fısıldamışsa ben onu bir çığlık gibi algılıyorum ve hemen o sese kulak veriyorum…”

Tanıştırayım, resim öğretmeni Zehra Gürler. Kendisini sosyal medyada fark ettim. Şöyle ki Zehra Öğretmen, @patatespiresi adını verdiği Instagram sayfasında aklınıza gelebilecek her türlü malzemeyle resimler üretiyor, siluetler oluşturuyor. Üstelik bunu o kadar pratik bir şekilde yapıyor ki şaşıp kalmamak mümkün değil. Tarçından bir kadını resmettiği de oluyor, brokoliden bir erkeğe hayat verdiği de. Ama havuç salatasından yaptığı Van Gogh’u da mutlaka görmeniz gerekir. Muhteşem kara kalem çalışmalarının yanı sıra kremalı bisküvinin kremasından yaptığı resimler de bir hayli ilgi çekici. Kahve telvesi, yaprak sarmanın iç harcı onun malzemelerinden sadece bazıları. Ne güzel ki kendisiyle Litros Sanat’ın yeni sayısı için konuştuk. Sohbetimize geçmeden önce gelin onu kendi ağzından kısaca daha yakından tanıyalım: “Trabzon Çarşıbaşı’nda doğdum. Liseden sonra Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Resim Öğretmenliği, resim ana dalından mezun oldum. Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü’nde yüksek lisans yaptım. Halen bir devlet okulunda -minik bir öğrencimin söylemiyle- resim ve neşe öğretmeni olarak çalışıyorum.”
Resim yapmak çocukluk refleksi
Resim hayatınıza nasıl girdi, ne zamandan beri resim yapıyorsunuz ve resim öğretmeni olmaya nasıl karar verdiniz?
Resim yapmanın bir çocukluk refleksi olduğunu düşünüyorum. Büyürken o refleks katlanır ya da kaybolur. Resim yapma isteğimin çoğalmasında, ilkokul 3. sınıfta sınıfımıza gelen bir arkadaşımın etkisi büyük… Harika resimler yapıyordu ve sanırım onu biraz kıskanmıştım. Ayda bir aldığım çocuk dergisindeki çizgi karakterleri defterime defalarca çizip onları kafamda yolculuklara çıkarıyordum. Karadeniz’in zengin doğasının da hayal gücümü beslediğini düşünüyorum. Öğrencilik hayatım boyunca çok duyarlı resim öğretmenlerim oldu ve güzel sanatlar alanında eğitim almam için teşvik ettiler beni. Fakat öncelikli tercihim her gelecek kaygısına sahip öğrenci gibi daha belirgin meslek gruplarına yönelmekti. Liseyi birinci bitirip girdiğim üniversite sınavında kazandığım bölümü daha ilk aylarda bıraktım ve yetenek sınavlarına girip resim bölümü okumaya karar verdim. Yetenek sınavı sonuçları açıklandığında listede adımı gördüğüm an, hayatım boyunca “o an”ın heyecanını yaşayacağıma kendi kendime söz vermiştim. Sözümden hiç caymadım.
Bir nevi kazı yapıyorum
Sosyal medyada paylaştığınız tasarım ve çizim videolarına insanlar nasıl geri dönüşler yapıyor? Ne zamandan beri bu tarz paylaşımlar yapıyorsunuz? Nasıl başladınız?
Dikkatimi çeken ve ilişki kurabildiğim her türlü malzemeyle resimler yapıyorum ve bunları çoğunlukla sosyal medyada paylaşıyorum. Karantina başladığında kıyafetlerimi katlarken şalımla bir Van Gogh çalışması yapmıştım, o kadar yayıldı ki birçok insan kıyafetlerle resimler yaptı, benim yaptığım çalışma da sosyal medyadaki paylaşılmış bir işle İsviçre Kültür Gazetesi kapağında yer aldı. Benim için onur verici bir güzellikteydi. Fakat tüm çalışmalar o kadar şanslı olamayabiliyor. Tabağımda kalan yemeklerle yaptığım çalışmalardan dolayı “nimetle şaka olmaz” eleştirisiyle linç yiyebiliyorum. Fakat ilginç olan şu ki o linçler bile beni besliyor. Yiyeceklerden ya da yerdeki, duvardaki izlerden ortaya çıkardığım işler, hepimizin ‘ya şu leke şuna benziyor’ düşüncesinden oluşturduğum işler. Yani aslında hepimiz görüyoruz, belki aynı şeyler çağrışmıyor ama görüyoruz. Benim yaptığım, o gördüğüm şeyi ortaya çıkarıp herkesin fark etmesini sağlamak. Bir nevi kazı aslında…
Nesnelerden resim yapmak veya bir kompozisyon yaratmak nasıl bir deneyim?
Malzemeyle (yemek, çamur, yaprak, kum, duvar çatlağı, yerdeki ayak izi vb.) yaptığım çalışmalarda yaşadığım baskın deneyim, başlangıçta merak, çalışma ilerlerken inat ve sonuçlanırken eğlence…
Süreç bana haz veriyor
Malzemeleriniz genelde neler oluyor?
Çalışmaya başlamak için herhangi bir özel malzemeye ihtiyaç duymuyorum. Bir alanı yeşile boyamak istediğimde eğer açık alandaysam otları ya da yaprakları tercih ediyorum. Bir imgenin sınırlarını belirlerken portakal kabuğundan yararlanabiliyorum, yani problemi, o an ulaşabileceğim ne varsa onunla çözmeyi seviyorum. Bu alternatif düşünce süreci benim zihinsel idmanım. Bu durumu hem çok seviyorum hem kendimi çok daha özgür ifade ettiğimi düşünüyorum. Herhangi bir malzemeyle çalışmaya karar verişim tamamen anlık oluyor. Eğer bana bir şey fısıldamışsa ben onu bir çığlık gibi algılıyorum ve hemen o sese kulak veriyorum. Sonuç ürün her zaman çıkmayabilir, benim o malzemeyle yaşadığım deneyim bana haz veriyor.
Bu işlerin bir sonraki adımı nedir? Örneğin bir sergi açmak gibi bir planınız var mı?
Yaptığım bu işlerin sonrası yok, yani bir planım yok. Benim için hepsi birer canlı organizma, düşünüyorum, ortaya çıkarıyorum ve bir süre sonra ölüyorlar. Yerde yaptıklarıma basıp geçen insanlar oluyor, bazen atlayıp geçtiklerine tanık oluyorum. Basmaları beni rahatsız etmiyor. Yemek artıklarından yaptıklarımı çalışma bitince yıkıyorum, kahve telvesiyle yaptığım bir iki işi sakladım o kadar.Görmeyi öğrenen çocuk daha özgüvenli
Türkiye’de resim öğretimi hakkında ne düşünüyorsunuz? Resim dersi hala “boş, eğlence, sosyal aktivite” dersi olarak mı algılanıyor? Bu noktada öğretmenlere nasıl görevler düşüyor sizce? Yetenekli öğrencilerinizi nasıl yönlendiriyorsunuz?
Türkiye’de sanat eğitiminde çok yerleşik bir geleneksel bakış var ve bu kırılamıyor. Ne yazık ki bu ‘sanatçı aç kalır, eserleri o öldükten sonra değer kazanır’ düşüncesinin hastalıklı bir uzantısı. Orta okullarda resim dersleri yalnızca 1 ders ve çocuk malzemeyi hazırlayana kadar bitip gidiyor. Öncelikle bunun bir sorun olarak görülmesi ve bu sorunun ivedilikle çözülmesi gerekiyor. Çocukların sanatın bir dalıyla gerçek anlamda yoğunlaşabilmesi için zamana ihtiyacı var ve o zaman ne yazık ki test çözmekle sınırlandırılmış durumda. Çocuklara sanatsal ürün vermek değil, görmeyi öğrenmelerine yardımcı olacak ipuçları vermemiz gerekiyor, görmeyi öğrenen bir çocuk daha özgüvenli ve farkındalığı yüksek bir birey haline geliyor. Sağlıklı bir toplumun olmazsa olmazı diye düşünüyorum. Ve bu yolculukta veli ayağının önemli olduğu, özgür zihinler için alternatif düşünce üretebilen çocukların yaşamlarının daha mutlu ve verimli olacağı konusunda ailelerin ikna edilmelerinin son derece gerekli olduğu kanaatindeyim. Biz öğretmenler özellikle görsel sanatlara ilgi duyduğunu sezdiğimiz öğrencilerin bu alana daha çok zaman ayırabilmesi için öğrencinin ailesiyle görüşüyoruz. İleriki yaşantısında sanatın herhangi bir alanında ürün vermeyecek olsa bile, bu alanlardan biriyle ilgilenmiş çocukların daha duyarlı, sezgileri güçlü ve daha mutlu insanlar olduğuna hemen her koşulda şahit oluyoruz. Çocuklar iyi ki var… Çocukları daha iyi anlamak, onların gelecekteki yaşamı öngörmesini ve deneyimlemesini sağlayan bir dışavurum aracı olarak sanat iyi ki var. Ve bu inancı tüm olumsuz koşullara rağmen büyüten biz görsel sanatlar öğretmenleri, iyi ki varız.

Önceki Yazı

Düşülen Klişeler Batağı Hep Aynı

Sonraki Yazı

Her Mevsimde Ve Her Koşulda Kitaplar Ve Biz

Son Yazılar