Normalleşme adımlarıyla birlikte tiyatro ve sinema salonları yeniden ilgisine kapılarını açtı. Yaz aylarında uzun turnelere çıkan ve pek çok anı biriktiren tiyatronun duayen ismi Zihni Göktay, “Memleketin her yerine oyun götürmek para kazanmanın aksine görevimizdi. Anadolu halkı tiyatroya açtı” dedi.
Ayşe DENİZ
Covid-19 pandemisi nedeniyle uzun süredir açılamayan tiyatro perdeleri, yaz mevsiminin de gelmesiyle birlikte yeniden ilgilisiyle buluştu. Açık hava tiyatro etkinliklerinin artmaya başladığı bugünlerde bizler de tiyatronun büyük ustası Zihni Göktay ile bir araya geldik. Ömrünün 57 yılını sahne tozları arasında geçiren ve uzun yaz turnelerine sayısız anılar sığdıran Göktay, Anadolu halkının tiyatroya her dönem büyük bir ilgi gösterdiğini belirtiyor. Yeni nesil tiyatroculara da önerilerde bulunan Göktay, tiyatronun büyük bir aşkla yapılması gerektiğinin altını çiziyor.
Öncelikle tiyatro sizin için nedir?
Tiyatro hayatın aynasıdır. Tiyatro, insanı insanla anlatır. Tiyatro bir eğlence aracı değildir. Eğlenceli, faydalı bilgilerle yoğurmak gerekir. İkisini birarada sunan bir sanat dalıdır. Oynadığımız oyunun muhakkak bir mesajı olmalıdır. Amaç salt güldürmek değildir. Toplumdaki sosyal çarpıklıkları kimseyi incitmeden din, dil, ırk gözetmeksizin etik kuralları koruyarak seyirciye ulaştırmaktır. Çeşitli dallarda var. Vaktiyle siyasal slogan tiyatrosu da yapıldı. Sokak tiyatrosu da yapıldı. Epik tiyatro da yapıldı ama amaç mutlaka kimseyi incitmeden kimsenin başını derde sokmadan dava konusu olmadan oynamaktır. Eleştiri mutlaka olmalıdır. Yanlış olan şeyleri seyircinin hislerine tercüman olarak anlatmak zorundayız.
Darbe Dönemlerinde Oyun Oynayamadık
Tiyatro sizin için büyük bir sevda. Sizi zorlayan şeyler oldu mu? Hiç pes ettiniz mi?
Zorlandığım şeyler çok olmadı. Yalnızca mesleğe başladığım yıllar biraz zorlandım. Meşakkatli geçti. Ben Ankara’da profesyonel oldum, konservatuar okumadım. Akademik bir eğitim almadım. Usta-çırak ilişkisiyle halk evinde yetiştim. Hocalarımızdan feyz aldık. Hatalarımızda eleştiriye açık olarak daha iyisini yapmaya gayret ettik. Mesleğimin ilk 15 yılı zorluklarla geçti tabii… Bunun yanında ekonomik sıkıntılarda oldu. Nasıl ki pandemiden dolayı oyunlar oynayamadı, arkadaşlarımız sahneden uzak kaldıysa bizim dönemimizde de bu yaşandı. Örneğin 12 Eylül dönemi ve 27 Mayıs 1960 ihtilali… Bu sıralarda tiyatrolarda oyunlar oynanamadı. Ben o sırada Ankara’da özel tiyatrodaydım, Meydan Sahnesi’nde. 74-75 yılından sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kadrolu olarak geçtim. O sıralarda düşük maaşlarımız vardı. Tek başıma yaşıyordum. Babama yük olmamak için para kazanma derdi içindeydim. 9 yıl 10 sezon Ankara’daydım. Çocukluğumda da çok lüks istekleri olan biri değildim. Rahat bir hayat sürmedik. Orta halli bir aileydik. Babam terziydi. Annemizin yaptığı yemekleri yedik. Zamanında üzüm peynir ekmek yedik. Ama bu durumdan hiç şikayetçi olmadım. “Ben neden bu mesleği seçtim, sıkıntısını çektim” demedim. Ailem yüksek mimar mühendis olmamı istedi tabii ki ama ben sanata yatkındım. Ailemde benim yanımda oldu. 3 şey çok önemlidir. Bir insan işini, eşini, aşını doğru seçerse çok mutlu olur. 43 yıllık evliliğim var. Çok mutluyum. 2 evladım var. İkisi de sanatla uğraşıyor ve tiyatrocular.
28 yıl boyunca Lüküs Hayat oyununda Rıza karakterini canlandırdınız. Bu zor oldu mu? Sıkıldığınız oldu mu?
Yok. Ben her yıl yenileyerek oynadım. Tüm güncel olayları, sosyal çarpıklıkları öyküleştirerek oyunun içine kattım. 14 kez seyreden var. Seyirci kendisi söyledi. Ben bıkmadım, ben işimi seviyorum. Ben aynı oynuyorum ama her defasında seyircim değişik. Birçok oyunu uzun yıllar oynadım.
Yıllarca uzun turnelere çıktınız. Nasıl geçiyordu turneler?
Benim yalnızca Lüküs Hayat ile yaptığım turne 60 bin kilometredir. Meydan Sahnesi ile de 40 bin kilometre yapmışımdır. Çok güzel geçiyordu. Değişik yerler görüyoruz turnelerde. Turistik gezi gibi görünse de oyunlar yorucu oluyor tabii. Ödenekli tiyatro, turne yapmak zorundadır. Yoksa 4 ay kapalı durur. Türkiye’de oyunlar Mayıs ayında kapanır Ekim ayında açılır. Yaz oyunları oynanır ama onlarda tiyatronun masrafını gidermez. Bu sebepten dolayı turne yapmak zorundadır. Memleketin her yerine oyun götürmek para kazanmanın aksine bir görevdir. Kültür homojendir. Kars da bizim Ağrı da, Diyarbakır da bizim, Edirne de…
Anadolu Tiyatroya Doymuyor
O dönemlerde Güneydoğu’da tiyatrolar yoktu değil mi?
Evet… Artık var tabii ama yıllarca turnelerde tiyatroya kavuştu insanlar. Bu işe görev edinmiş yarı profesyonel gençlerimiz var. Onları takdirle karşılamak lazım. Devletin verdiği ufak ödenekler ile ayakta kalmaya çalışıyorlar. Turneler bizim için yorucu olur. Oyunlar arası 200 kilometre yapmak zorunda olduğumuz oldu. Gittiğimiz yerlerin hepsinde uçak imkânı da yoktu. Otobüsle dolaşıyorduk. İlk gittiğimiz yere uçakla gidip orayı merkez tutardık. Ondan sonraki yerleri otobüsle giderdik. 1-2 gece oynar organizasyon nereye gidiyorsa giderdik. Seyirci tiyatroya o kadar aç ki… Televizyondaki saçma dizileri izlediği zaman sıkılıyorlar. Tiyatroya büyük ilgi oluyor. İyi bir kadro ve iyi yönetilmiş bir oyunda yer bulmak imkânsız olabiliyor. Mesela Niğde’ye gittiğimizde en az 3-4 gün kalmamız gerekiyor ama kalamıyoruz. Oranın halkı daha seyretmeden protokol seyrediyor. 2. gece de bilet bulabilen geliyor. Fakat gerçek halk için zaman yetmiyor, bilet kalmıyor.
Bu turnelerde geçen unutamadığınız bir anınız var mı?
1964 yılında Anadolu’ya turneye gittiğimde bir olay yaşadım. O dönemde 5-6 kişi toplanıp çok kötü oyunlar sergileyen delikanlılar vardı. Halk bu oyunları tiyatro sanıyordu. 60’lı yıllarda böyle bir döngü vardı. Mersin’de Kamer Sineması önüne 4 delikanlı geldi. Gişeye eğilerek içeride kaç kadın var diye sordu. İçeride dansöz var sanıyorlardı. Burayı bir pavyon sanıyorlardı. Gençlere dönerek içeride öyle bir şey olmadığını anlattım. Gençlere davetiye verdim oyunu izlemeleri için. Gerçek tiyatronun ne olduğunu görmelerini istedim. Çocuklar mahcup oldu. Çıkışta ayrılmamalarını söyledim. Görüşlerini merak ediyordum. Delikanlıları tiyatroya kazandırmış oldum. Anadolu’ya gerçek tiyatroyu götürmek lazımdı. O da çok geç başladı. Anadolu tiyatroya açtır. İyi oyun olduğu zaman kaçırmazlar. Hakkını verirler. Batı da böyle değil ne yazık ki. Şu an Anadolu’da tiyatro iyi durumda. Gezici ekipler var. Pilot bölge belirliyorlar ve her yere oyunları ulaştırmaya çalışıyorlar. Bölge tiyatroları haftada 1-2 oyun götürürler. O dönemde Kültür Bakanlığı yoktu. Bakanlık gelince her şey daha düzenli oldu.
Tiyatro Mekteb-i Edeptir
Batıdaki ve doğudaki tiyatro kültürünü karşılaştıracak olursak nasıl bir tablo çıkar karşımıza?
Batıda da tiyatroya değer veriliyor ama doğuda daha fazla değer veriliyor. Mardin’de 750 kişi içeriye giremediği için tiyatronun camları kırılmıştı. Diyarbakır da çok arzu ettiler kalmamızı. Ama zamanımız yoktu. Batıda daha ziyade antik tiyatrolar vardır. Salonlar büyüktü. Seyirciyi topluyordu. Her yerde bu imkân yoktu. Küçük Anadolu yerlerinde 350-400 kişilik seyirciyi toplanmaz. 20 yıl önce Ürgüp’te bir düğün salonunda oynamak zorunda kaldık. Eksik dekorla oynadık ama seyirci hınca hınç doldurdu orayı.
Tiyatro şöhret için kullanılıyor mu sizce?
Hayır. Tiyatro şöhret için kullanılmaz. Şöhret için kullanılanlar ajanslara bağlı dizilerde oyunculuk yapanlardır. Oyun oynatmaya kalksan beceremezler. Tiyatro mekteb-i edeptir. Sertifikalı veya diplomalı olmanız gerekir. Tiyatro öyle her ele gidecek malzeme değildir. Dizilerde de sinemalarda da tiyatrocuların oynaması gerekiyor. Tiyatrocu dizide de oynar ama dizide oynayan her zaman tiyatro yapamaz.
Film Montaj Sanatıdır
Türk tiyatrosundaki tuluat geleneğinin son temsilcilerindensiniz. Neler söylemek istersiniz bu konuda?
Tuluat yani doğaçlama yapamayan kötü aktör değildir. Yapan edebiyle doğrusuyla saçmalamadan yaparsa yapar. Cebinde ayrı bir artısıdır bu… Doğaçlama insanın zor zamanlarında kurtarıcısıdır.
Tiyatronun yanı sıra sinemada da çok güzel işlere imza attınız. Sinema sizin için ne ifade ediyor?
26 film yaptım. Tiyatroya olan bağlılığım sinemaya olmadı. Film çalışmaları biraz düzensizdir. O gün hava bozar çalışamazsınız. Yağmur yağar çekemezsiniz. Objektif kayar problem olur. Tiyatrodaki disiplin orada yoktu. O yüzden bende çok hoşlanmadım. Film montaj sanatıdır. Oyuncuya fazla iş düşmez. Gözünün altına vicks sürerler ağlatırlar. Kısa zamanda çok şey isterler senden. Önünde bir sürü kamera vardır. Duyguya giremezsin. Sinemadan pek hoşlanmadım bu yüzden. Senaryo hoşuma gittiği için 26 film yaptım. Yeterli. Sinema yaparken tiyatrodan her zaman izin alamıyordum. Şimdi herkes yapıyor. Her şey tersine döndü.
Gençler İşin Okulunu Okusun
Tiyatro adına yetişen günümüz gençlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Eğer bu işi seviyorlarsa, usta-çırak ilişkisiyle yetişeceklerse yapsınlar. Yetenek sınavına girip okul okuyup bu işi yapsınlar isterim. Tiyatro yaparken başka mesleği icra etme gibi bir düşünceleri varsa onu akıllarından çıkarsınlar. Tiyatro yapan oturup sadece aşkla tiyatro yapsın. Her şey para değildir.
Pandemi süreci tiyatroyu nasıl etkiledi?
Çok etkiledi. Ben emekli sanatçıyım. Beni etkilemez. Ama özel tiyatroda oynayan genç çocukları çok etkiledi. Büyükşehire bağlı tiyatroda oynayanları etkilemedi. Çünkü onlar maaşlarını eksiksiz aldılar. Mağdur olmadılar.