Muhteşem Gatsby’nin kusursuz aşkı

Köşe Yazıları

Aşk, dünyanın en eski hikâyesi. Kıtalar aşanlar, amansız savaşlar başlatanlar, dağları delenler, akıllarını yitirenler, canlarını verenler, zalimlere dönüşenler, dünyadan vazgeçenler aşkı yücelterek, bir meşale gibi elden ele taşıyarak bu eski hikâyenin yaşatılmasını sağladılar. Böylece aşk, hem en eski hem de hep yeni kalacak hikâyenin adı oldu.

Aşkın acıyla gizli ortaklığı, ona örtülü anlamlar kazandırdı. Âşığın aşkına kavuşamaması, bilinen en belirgin kural olarak yeryüzüne yayıldı. Öyle ki kavuşanlar olsa, meşale bir anda sönüverirdi ve sözde âşıklar, yarışın dışına atılırlardı. Sadece bu acıya -ve de bu gerçeğe- göğüs gerenler, adlarını yazdırabilirdi binlerce yıllık listeye. Dünya döndükçe ve insanlar doğup öldükçe isimleri yaşamaya devam edecekti. Onlar hep genç, hep güzel ve hep âşık olarak kalacaklardı.

Eski bir hikâye olsa da kendini her dönemde korumayı bildi aşk. Bambaşka toplumlarda, bambaşka zamanlarda dolaşıp iksirini tadacak dudaklar aradı hep. Bu şekilde dolaşa dolaşa da bir gün Jay Gatsby’nin yani Muhteşem Gatsby’nin kapısını çaldı. Daisy Fay isimli bir genç kızı çıkardı karşısına Gatsby’nin. Birinci Dünya Savaşı’na gitmeye hazırlanan genç bir subaydı o vakit. Işıl ışıl üniformasının içinde, dünyanın hiçbir üzücü oyunu ona zarar veremez gibi görünüyordu. Ama verdi çünkü dünya, aşkla bir ortaklığın içindeydi.

Gatsby gittikten sonra Daisy savruldu, yalpaladı, dağıldı ama çok değil, bir sene sonra toparlanmakla kalmadı, genç, yakışıklı ve zengin Tom Buchanan’la evlendi. Daisy lüks hayatının zevkini sürerken Gatsby için savaş, Minotauros’un labirentine dönüştü. Çıkmak için yıllarını harcamak zorunda kaldı. Nihayet bir gün özgürlüğüne kavuşunca vakit kaybetmeden evine yani Daisy’ye döndü. Oysa genç kızı bıraktığı sokakta sadece anıları uçuşuyordu rüzgârın önünde.

Gatsby karanlık bir dünyanın gölgesine dönüştü o saatten sonra. Ne yaptığını ya da nereden geldiğini kimsenin bilmediği ama herkesin bambaşka bir hikâyeye inandığı efsane hâlini aldı. Hiçbirinin hikâyesini yalanlamadı, hiçbirinin hikâyesini doğrulamadı ve hiçbirine gerçek hikâyesini anlatmadı. Beş sene boyunca zihninde Kutsal Kâse kadar yüce tuttuğu gizli hedefi için çabalayıp bir malikâneyi satın alana kadar durmadı. Önemliydi bu hamle çünkü bir şeyleri başardığının kanıtıydı yeni evi ama bir özelliği daha vardı. Tam karşı kıyıda Daisy’nin evi bulunuyordu ve oradan yansıyan yeşil ışık, mutluluğunun kaynağı oldu.

Daisy ve Tom, hiçbir yerde kök salamayan iki zamane genç olarak tesadüf ve keyif rüzgârlarının ellerine bıraktılar kendilerine. Bir yerde kalmaktan sıkılınca kıtayı boydan boya katetmekte bir mahsur görmediler. Zengin bir göçebe hayatıydı onlarınki. Doğu kıyısında karar kıldıkları zaman, Gatsby de yerleşik bir hayata geçebildi.

Gatsby yıllar boyunca taşıdığı aşkına dair ne bir gölgeye ne de bir şüpheye sahipti. Saf bir aşktı onunki. Daisy’nin kendisini beklemekten sıkılıp zengin bir adamla kısa sürede evlenmesi, aşkına zarar veremedi. Yıllar sonra nihayet Daisy’yle karşılaştıklarında hiçbir suçlamada bulunmadığı gibi geçmişin hayaletlerini de çağırmadı. Aradaki yılları unutup anılarını onu en son gördüğü güne bağladı ve onsuz geçen seneleri, acıları yok saydı.

Oysa Gatsby biliyordu Daisy’nin kusurlarını. Paraya olan düşkünlüğünü, bir insanı gerçekten sevemeyeceğini, iyi bir anne ve iyi bir eş olamayacağını, hiç kimse için acı çekmeyeceğini. Gatsby, ölümle sonuçlanan bir kazanın suçunu onun için üstüne aldığında belki bir umudu olmuştu ama yine yanılacaktı. Daisy âşık olmayı bilmediği gibi uzun süre acıyla yaşama hevesine de sahip değildi. Nitekim kendisini aldatan kocasıyla kalmaya karar verip bir gün ansızın şehri terk ettiğinde Gatsby kusursuz aşkıyla yine baş başa kaldı. O kadar çok çabalamıştı ki malikânesinin havuzunu bile kullanmamıştı senelerce. Gittiğini öğrendiği gün havuzun keyfini sürmeye karar verdi.

Suyun üstünde cansız bedeni sürüklenirken karşı kıyının yeşil ışığı söndü. Parladığını sandığımız ama binlerce yıl önce sönmüş bir yıldızın ölü ışığını görerek hayata umut bağlamamız kadar boştu bu yeşil umut. Işığın arkasında hayat yoktu, ışığın arkasında umut yoktu, ışığın ve bütün dünyanın üstünde Gatsby’nin kusursuz aşk ışığı vardı sadece.

Yorum Yaz