Musul’da gençlerin yaktığı sanat meşalesi

8 dakikada okunur

Başlıkta kullandığımız ‘Musul ve sanat’ konusu bugün için zihnimizde bir ikilem bir tenakuz gibi duruyor. Yerinde görüp; üzüldüğümüz, hayıflandığımız, keşke dediğimiz kadersiz şehir Musul. Böyle bir zamanda; amansız, anlamsız ve talihsiz bir savaşa kurban edilen ve yarısının tahrip olduğu ve bu şekilde adeta dondurulduğu bir şehirde nasıl sanat yapılabilir diye aklımızı zorlayabiliriz. Bunu ve yazdıklarımızı daha iyi anlayabilmek için Musul’un yakın tarihine dair çok kısa bir malumatla başlamak doğru olur.

Musul, Dicle nehrinin batı (sağ) kıyısında kurulmuştur. Musul’un Osmanlı idaresine girişi, Yavuz Sultan Selim’in Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesini ele geçirdiği yıllara rastlar. Kanûnî Sultan Süleyman’ın Irakeyn Seferi sırasında stratejik açıdan önemi artan Musul’da bu dönemde kuvvetli bir askerî istihkâm bulunur. 1726 yılından itibaren Devleti Âliye tarafından Musul’un idaresi yerli ailelerden ve eşraftan Abdülcelil ailesine mensup valilere verilmeye başlanır ve ilk olarak Abdülcelilzâde İsmâil Paşa vali tayin edilir. Musul Kalesi ki Evliya Çelebi burasını tasvir ederken içinde 1700 asker bulunduğunu belirtir ve birkaç cami ile mescidden söz eder. IŞİD militanlarının 4 Haziran 2014’de Musul’a saldırmasıyla 6 gün süren çatışmalar sonucunda 10 Haziran 2014’te Musul’un tümü IŞİD’e geçer. Bundan iki yıl sonra ise Musul’un IŞİD’den alınması için başlatılan askerî operasyonda; Şehri IŞİD güçlerinden kurtaralım diye hava bombardımanları ile bütün köprü ve stratejik binalarla birlikte tarihi ve dini eser ayrımı yapmadan tahrip eden Amerikan askeri güçleri şehrin kültürel ve tarihi hafızasını yok etmede baş rolü oynar. Bu sayede IŞİD şehirden çıkarılmış ancak şehrin büyük bir kısmı yerle bir olmuş, Musul kurtarılmış ama şehrin yıkımına engel olunmamıştır.

Musul, Irak’ın ikinci büyük şehri olması ve bölgedeki diğer ülkeler için jeopolitik önemi dolayısıyla stratejik bir mahiyet taşır. Sosyolojik, etnik ve dini yapısı bir ölçüde Irak’ın bütünlüğüne işaret eder. Arap, Türkmen, Kürt ve Ermeni, Yahudi ve buna endeksli dini çeşitlilik bulunur. Bu boyutlardan Irak’ın minyatürü gibidir. 

Biz şimdi asıl konumuza geçelim. Musul’un IŞİD’le olan savaşında tahrip edilen şehrin  yarısını teşkil eden bölümü olduğu gibi duruyor. Terkedilmiş bir hayalet bölge hüviyetinde. Ve burada çok önemli tarihi eserler, dini yapılar mevcut. Mesela bunlardan biri olan Câmiu’n-Nûrî’nin minaresi -ki eğriliği ile ünlüdür- büyük ölçüde tahrip edilmiş. Şimdi UNESCO tarafından restore ediliyor. Adeta hesapsızca bombalayanlar adına günah çıkarırcasına. Bugün Gazze’de yapılanlar gibi. 

Sembolik açıdan bir yapının restorasyona tabi tutulması önemlidir kuşkusuz. Bölgesi için bir işaret fişeği gibidir. İşte hemen restore edilen bu yapının karşısında genişçe bir sokağın başlangıcında bir grup kafadar genç bir sivil girişim başlatmışlar. Hem gittik gördük hem de bu gençlerle oturup konuştuk. Doğrusu hayran kalmamak mümkün değil. Adeta şehrin tahrip edilen bölgesini aydınlatmak üzere bir sanat meşalesi yakmışlar.

Özetle yaptıkları şu; bir sivil girişim kuran gençler önce bir binayı kendilerince elden geçirdikten sonra müze kafe türünden bir işletmeye dönüştürmüşler. Gençlerin biri İstanbulda üniversitede mimarlık okumuş. Aynı binada kısmen iç mekanda olan bu tasarım profesyonele yakın bir müze ve objeleri, diğer taraflar ise kafe formatında tasarlanmış. Ciddi sayılabilecek de bir ziyaretçi kitlesi olmuş, bir kısmı bizim gibi misafir ziyaretçi, mali olarak da ayakta duruyormuş. Bu girişim hemen neticesini vermiş ve sokağın meydanın sağı solu kitapçı, hediyelik eşya, kafe ve yeme içme mekanları haline gelmiş. Şimdilik sayısı az da olsa tahminen ileride bu anlayışın içlere doğru yayılacağı yönünde. 

Şimdi bu genç sivil girişimcilere ne demeli. Tebrik ettik bu teşebbüslerinden dolayı. Bilindiği üzere kültür-sanatın hem birleştirici hem de ayrıştırıcı boyutu var. Burada gördüğümüz; birleştirici, aydınlatıcı işlevi devrede. Hayatın canlılığını taşımış aynı zamanda. İnsanları koyu sohbetlere dalmış gördük burada. Tahrip edilmiş binalar ve sokaklar için umut oldu bizim için bu gördüklerimiz. Musul bu şekilde kendine gelecek. Zira bir belde kültür sanatsız kendine gelemez, bunu iyi biliriz. Başlıkta ifade ettiğimiz gibi gençler meşaleyi yakmışlar Amerikan güçlerinin ve savaşın tahrip ettiği ve uzun bir süre insansız kalan bölgeyi aydınlatmak için. Bizce çok başarılılar. Her gelen ziyaretçiler de beğenisini dile getirmişler. Bizim bildiğimiz ve inandığımız; dünyanın her yanında kültür sanatın açtığı yol hakikate çıkar. 

Önceki Yazı

Boykotun kültür sanat hali

Sonraki Yazı

Gençler kayıt dedi, zulmü dünyaya duyurdu

Son Yazılar