Şah Hatâyî, Divânı’nındaki bir gazelinde, gönül evinin bayındır hâle gelmesinin ancak aşkla mümkün olacağını söyler. Beş beyitten oluşan gazel şöyledir :
Dilberâ gözden cemâlin bir nefes dûr olmasın
Yaşlı çeşmimde yüzünden ayrı hiç nûr olmasın
Tâ ki aşkınla senin mamur oluptur dil evi
Aşkın ol viraneden bir lahza mazur olmasın
Ebr-i nisân tâ cemâlin gülşenine su verir
Katre-i eşkimden özge anda yağmur olmasın
Tâ ki senden ayrı düştüm görmedim sabr u karar
Hiç âşık dilberinden zâr mu mehcûr olmasın
Tâ seni sevdi Hatayî oldu destan âleme
Kimesne anın tek aşkında meşhur olmasın
Ey Dilber, ey güzeller güzeli, ey her şeyi yoktan var eden Yüce Yaratıcı, cêmâlin, yüzün, ay gibi güzel varlığın bir an, bir soluk, bir nefes gözden uzak olmasın. Nereye baksam, Seni göreyim. Neye kulak kesilsem, Seni işiteyim. Nereye dönersem Yüz’ünün orada olduğunu göreyim, bileyim, tadayım. Bu, mutlak tevhittir, cemdir, birliktir, her şeyde ve her yerde Yaratıcı’yı görebilmektir, bir an bile O’ndan gâfil olmama dileğidir.
Böyle böyle, gönül evi, Sen’in aşkınla mamur hâle gelecek, güzelleşecek, Sen’in sonsuz ve mutlak varlığının feyizleriyle dolacaktır. Sen’in aşkın, bir an gönül evi denilen viraneden, Sen’siz yıkık ve harabe olan o evden bir an için uzak olmasın, uzak olmak için bir mazereti bulunmasın… Kuran’da, Necm Sûresi 17. Âyette buyurulduğu üzere, “göz ne şaşsın ne de başka bir yöne baksın.” Sadece Seni görsün. Her şeyin, Sen’in ism-i şeriflerinin tecellisi olduğunu bilsin, her görünenin, Sen’in bir sıfatın olduğunu idrak etsin, her eylemin, Sen’in irade ve ihtiyarınla, takdirinle vücut bulmuş olduğunu algılasın, nihayet, bütün oluş ve işleyişin, Zât’ının kâmil tecellileri olduğunu fark etsin.
Nisan yağmuru, Sen’in Cemâl’inin gül bahçesini sular. Benim gözyaşlarım dışında orada bir yağmur olmasın, su bulunmasın. Cemâlinin gül bahçesi, sadece ve sadece benim gözyaşlarımla sulansın… Ebr-i Nisân mazmunu, belirtilmese de “dürr”e yani inciye gönderme yapıyor. Bu telmih ile Hatâyî şunu ima ediyor olabilir : Gözyaşlarım Sen’in mutlak varlık ve birliğinin gül bahçesini yani anlam dünyasını besliyor. Gözyaşımdan bir damla, oradaki bir istiridyeye isabet edebilir ve inciye dönüşebilir. İnci, hakikat-i Muhammediyye sırrıdır. O Muhammedî sır ile ben de sırlanayım, O’ndan feyizleneyim, benim de gönül evimde o hakikat kemâliyle tecelli etsin…
Senden bir an için ayrı düşmek istemiyorum. Sabrım ve kararım kalmaz o zaman. İçim çölleşir, gönül evim viraneye döner, mahvolurum. Hiç âşık, Sevgili’sinden ayrı düşer mi, düşmek ister mi? Düşerse hali nice olur? Bu, onun mahvına sebep olmaz mı?
Hatâyî, seni candan sevdi ve âleme destân oldu, dillere düştü, herkes O’ndan söz etmeye başladı, aşk ile şöhret buldu. Kimse, O’nun gibi, aşkıyla ünlenmesin, dillere destân olmasın…