Litros Sanat’ın bu sayısında; “Herkes Kocama Benziyor” oyunu, Kalyon Kültür Taş Konak’taki “Jisbar İstanbul’da” sergisi, yine Taş Konak’ta gerçekleşen yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun’un konuk olduğu “Bir Deneyim Olarak Sinema” söyleşisi vardı. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” romanının tiyatroya uyarlanmış hali de bu sayıda Sanat Ajandası’nda.
Sanat Ajandası’nda iyi etkinliğin nabzını tutmaya devam ediyoruz. Bu hafta da yine dolu doluyuz. İstanbul’da nerede iyi etkinlik varsa biz oradaydık. Sizin için etkinlikleri takip ettik. Ve şimdi karşınızdayız. Bu hafta sanat rotamızda; Pınar Güntürk’ün oynadığı “Herkes Kocama Benziyor” oyunu, Fransız pop-art sanatçısı Jisbar’ın İstanbul’daki sergisi, ve gazeteci Ali Demirtaş’ın moderasyonunu yaptığı yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun’un konuk olarak katıldığı “Bir Deneyim Olarak Sinema” söyleşisi var.
Tüm erkekler aynı mi?
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, yurdumuzda coşku ile kutlandı. Siyasilerin “güçlü kadınların yanındayız” mesajları, feministlerin Taksim yürüyüşü derken biz de kendi günümüzü kendimiz kutlayalım telaşına girdik. Gazeteci arkadaşımın “seni bu akşam bir yere götüreceğim kimseye söz verme” tembihi ile Kadınlar Günü akşamında rotamızı ENKA Sanat’ın Oditoryumuna çevirdik. Burada Pınar Güntürk’ün oynadığı “Herkes Kocama Benziyor” tiyatro oyununu izledik. Bu oyun Pınar Güntürk’e Afife Tiyatro Ödülleri’nde Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu ödülünü getirmiş. Oyunu izledikten sonra Pınar Hanım’ın muhteşem oyunculuğunu görünce Afife Ödülü az, Cannes yok mu diyorsunuz? Pınar Güntürk sahnede tek kişilik dev kadro. Tek kişilik bir oyunu öyle bir oynuyor ki, taklidini yaptığı karakterler adeta sahne beliriyor, mekanları öyle bir betimliyor ki anlattığı mekanlarda geziniyorsunuz adeta. Müthiş bir yetenek Pınar Güntürk. Gelelim “Herkes Kocama Benziyor” oyununa, pavyonda tuvaletçi olarak çalışan Ayten’in hikayesini anlatıyor oyun. Kadınlar sevdiği adamlar için hayatını feda ettikten sonra bir klasik olarak terk ediliyor. Sonrasında kimi kadın buhrana düşerken kimi kadın da yeniden doğuyor, kendi sevdiklerini keşfediyor. Tiyatro oyunu tam da bu yeniden doğuşa odaklanmış. “Herkes Kocama Benziyor”daki Ayten “Yeter Ulan” diyor onu üzen her şeye. Ve ekliyor, “Artık ben varım, ben neyi seviyorum?” var. Oyunu Alis Çalışkan yazmış. Bu harika metin için ona teşekkür etmeliyiz. Monologlar ve diyalogların birbiri ile geçişleri mükemmel. Neşet Ertaş türküleri ile de süslemiş oyunu. Türküler her ne kadar oyunu süslese de bizim kalbimizi dağladı maalesef. Oyuncu Pınar Güntürk’ün kadife sesi ve Neşet Bey türküleri aldı götürdü bizi. Bu harika oyunu mutlaka izleyin. Çoğunlukla Kadıköy Emek Sahnesi’nde oynanıyormuş. Benden demesi.
Sokağın serseri ruhu İstanbul’da
Fransız pop-art sanatçısı Jisbar’ın eserleri 19 Nisan’a kadar Kalyon Kültür Taş Konak’ta sergilenecek. Sergi, Jisbar İstanbul’da adı ile sanatseverler ile buluşuyor. Ünlü eserleri, sokağın serseri ruhu ile buluşturan Jisbar, sanata sokağın ruhunu üflemiş. Ünlü Fransız Pop Art sanatçısı Jisbar’ın İstanbul’un ilham kaynağı olduğu olduğu 20 eseri ve 40 adet orijinal baskısı Taş Konak’ta sergileniyor. Aslı Bora’nın küratörlüğünde gerçekleşen “Jisbar İstanbul’da” sergisi medya ve popüler kültürün aleladeliği içinde sürekli tüketilen mefhumların sanatçı tarafından yeniden yorumlanan dünyasına odaklanıyor. Herkesin hayatından tanıdık bir imgeyle karşılaşacağı çalışmalar, sokağın, modanın, magazinin sloganlar, sayılar ve kodlarla örüldüğü aydınlanmayı bekleyen birer bulmacaya dönüşüyor. Jisbar’ın eserlerde kullandığı renkler oldukça canlı, eserlerdeki ara mesajları ise anlamlı. Yolu Nişantaşı’na düşenler mutlaka Kalyon Kültür Taş Konak’ta Jisbar İstanbul sergisini ziyaret etsin.
Yönetmen Mahmut Fazıl’ın ilham rutinleri yokmuş
Kalyon Kültür, kültür ve sanata dair önemli çalışmaları ile isminden sık sık söz ettiriyor. Kalyon Kültür’ün Nişantaşı’ndaki Taş Konağı’nda dünyaca ünlü isimlerin sergileri oluyor, kültür söyleşileri oluyor. Sanat camiasının konumlandığı mekan haline gelen Taş Konak’a bu hafta yolumuzu bir söyleşi için düşürdük. Gazeteci Ali Demirtaş’ın düzenlediği Taş Konak’ta Buluşmaların altıncı etkinliği 9 Mart Cumartesi günü gerçekleşti. Yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun’un konuk olduğu söyleşide “Bir Deneyim Olarak Sinema” konuşuldu. Mahmut Fazıl, senaryonun da kendi hakimiyetinde olmasını seven yönetmenlerden ayrıca oyuncudan oyunculuk bekleyen bir yönetmen. Coşkun’a göre yönetmen oyuncuya çok fazla müdahale etmemeli. Oyuncu da bir müdahale beklememeli. Coşkun’a ilham için rutini olup olmadığını sordum. Onun ilhamını oluşturan rutinleri yokmuş. Sanatçıların ilham almak için yaptığı rutinlerinin olmasını önemsiyorum. Mesela Teoman, Cihangir’de bir kafede “dolce far niente” tabiriyle yani hiçbir şey yapmayarak durması, Orhan Pamuk ise gece İstanbul sokaklarını dolaşarak ilham perilerini arıyor. Fakat Mahmut Bey böyle rutinleri tercih edenlerden değil. İnsan sanatçıdan böyle mistik şeyler bekliyor bilemedim. Ali Demirtaş’ın sunduğu Taş Konak Buluşmaları’na mutlaka yolunuzu düşürün. Taş Konağın tarihi atmosferinde sanatın keyfini çıkarın.
Bir doğu batı meselesi
İstanbul’da birçok ortamda bu oyun konuşuluyor. Herkes Serkan Keskin’in performansına bayılmış. Hangi oyundan mı bahsediyorum? “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nden tabii. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın yazdığı roman, Saatleri Ayarlama Enstitüsü Türk Edebiyatı’nın önemli eserlerinden. Yönetmen Serdar Biliş, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eserini tiyatroya uyarlıyor. Serkan Keskin’in müthiş oyunculuğu da birleşince ortaya bambaşka bir oyun çıkıyor. Türk modernleşmesini ve doğu batı çıkmazlarının anlatıldığı “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” 11 Nisan’da Atatürk Kültür Merkezi’nde izleyici ile buluşacak. Oyunu ben izlemedim. Çevremden duyduğum kadarı ile harikaymış. Sanat Ajandası’nın rotasına bu oyunu da ekliyorum. Belki bende orada olurum. Siz okuyucularımızla da orada karşılaşırız.