Sapanda açamayan güller!

6 dakikada okunur

asası kırılınca karıncanın

insanlığın gamzesine çöreklendi acı!

şimdi defnedilen düşleri öpüyor kâinat

nar lekesinde aşkı ararken ölüm!..

 

“Gazze’de çocuk olmak, ölüm sırasını beklerken bile vatan topraklarını korumak için sapanına ve Rabbine sarılmaktır!” demişiz, yıllar önce bir yazımızın finalinde. On küsur yıl önce kurduğumuz bu cümlenin güzergâhını değiştirecek bir zerre kıpırtının olmaması oldukça düşündürücü insan adına, insanlık adına… Çok daha düşündürücü olansa, sapanlarının gölgesinde ülkelerini kucaklayanları, bizlerin kucaklayamaması… 

Yıllarca Hiroşima’da, Guantanamo’da Srebrenitsa’da, Bosna’da, yaşanan soykırımları dehşetle izledik. Ve şimdi Gazze… Bu defa dehşetle izliyor muyuz işte bunu bilmiyor, bilemiyorum? Ve bunun garip utancını kalemim de yüreğim de aklımda yaşıyor. Gazze’de çocuklar öldürülüyor, Gazze’de katliam var ve Gazze’nin bağrına bırakın yaslanmayı görmüyorum/duymuyorum/bilmek istemiyorum düşüncesi hâkim 57 Müslüman ülkesinde! İnsanlığa dair umut mu? O hep var. Dini/dili/rengi ona uzak olan başka bir gönül ise bir mecliste bas bas bağıyor, kimseden hiçbir şeyden hiçbir hesaptan korkmadan! İrlanda Milletvekili Thomas Gould, İrlanda Meclisinde o muazzam konuşmayı yapıyor; “Olanlar inanılmaz! Gerçekleşen soykırım inanılmaz! Başı olmayan bir çocuk! İ.rail hükümeti bunun bir hata olduğunu söylüyor. Bir hata! Binyamin Netenyahu’nun cehennemde yanmasını umut ediyorum. Tıpkı çocuklar ve ailelerinin yandığı gibi!.. Çünkü şu anda olanlar sadece işgal değil sadece vahşet ve savaş suçu değil! Dehşet verici…”  

Evet… Ülkemizde instagrama 4/5 gündür erişilemiyor. Oysa Filistin’e 300 yüz küsur gündür erişilemiyor! Ve instagram engellemesine tepkiler… Tepkiler inanılmaz bereketli ve şaşırtıcı şekilde yaratıcı görseller ve cümleler ile kendini gösteriyor. Tatil fotoğraflarını, yiyip içtikleri gösterişe gebe paylaşımlarını insanlar göremiyor diye yasta ülkemizdeki gençler! Sırf gençler mi?! Ağzınızı açıp Filistin deseniz…  Yok mu “sapanlarında güller açamayan” canları savunacak olan ve onlar için yas tutup kalem oynatan, yüreğini yaslayan. Var, elbette var. 

Ama!..

İt-rail ordusu tarafından sürgün edilen Gazze’deki masumların ne yeri ne de yurdu kaldı. Çoluk çocuk, yaşlı ve yaralı, kadın demeden sürgünün akışını izlettiriyorlardı sosyal medyadan, haberlerden. Görüntüleri izlerken, Yahudilerin sürgün edildiği piyanist filmi geldi hatırımıza. Hepimizin Yahudiler için gözyaşı döktüğü Hitler dönemini anlatan filmden alıntı değildi o görüntüler! Evet, evet… Bizzat Yahudi toplumunun torunları tarafından sürgün edilen Gazze halkıydı o fotoğraftakiler ve videodakiler. 

Gazze’de sabah namazı katliamından kurtulan çocuk, “Allah’a söyleyeceğim tek şey, sizi ne bu dünyada ne ahirette affetmesin/affetmeyeceğiz!”

Evet, edep, erkân vardı eskiden! Hüznün/acının/çaresizliğin virdini çekene kıyamazdı kimseler… Acının beşiğinde edebî-yâd yapmalı, yapılır, yapılacak da… Son olarak bir öykümüzün minik bir paragrafını finalimize raptiyeleyerek; “Bildiğini okuyan bir dünyanın bilinmezliği şeddeleyen rotasından çıkmak mı çıkmamak mı menzile ulaştırır?” dedi ve elindeki haritanın parçalarını gömdü bir kitabın son sayfasına. 

Adı konmayan şiir: Filistin… 

 

Önceki Yazı

Kaikhosro Shapurji Sorabji kimdir?

Sonraki Yazı

Bir metafor olarak Horasan harcı

Son Yazılar