6 Şubat 2023. Kara kış. Saat 4.17 Şiddeti 7.7 Merkezi Maraş Pazarcık. Sonra 13.24 Merkez Elbistan, Şiddeti 7.6 Birincisi herkes derin uykudayken, ikincisi bir daha olmaz sanılırken. Sonra yüzlerce artçı hem de en yükseğinden.
Şehirler Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay.
Kötü bir büyü yapılmış da görünmez iplerle sandalyeye bağlanmışız gibi televizyondan gözümüzü bir an bile ayıramıyoruz. Peygamberimizin, kıyamet ne zaman diye soranlara, herkesin ölümü kendi kıyametidir dediği gibi kıyamet çok can yakarak koptu. Doğal afet evet, fakat ölümlerin çoğu insan eliyle. 1999’da kıyametimiz kopmamış, o ibretle ve dehşetle kapı gibi sağlam bir deprem yönetmeliği yazılmamış gibi, tekrar pervasızca çürük yapılar. Adamını bulmak için bakanlık ve belediye koridorlarını arşınlayan siyah zalim inşaatçı gölgeleri. Bugün derli toplu bir yazı yazılması mümkün değil sadece bazı kelimeleri, anları, gözün gördüklerini, kulağın duyduklarını sıralayabiliriz unutmamak için.
Enkaz, arama kurtarma ekibi, gelmedi, ulaştı, ulaşmadı, ses geliyor, sesler kesildi, ses yok, oradalar biliyorum belki susuzluktan bayıldılar, ses kayıt cihazı, termal kamera, vinç, iş makinesi, bu araçları kullanan birileri var mı, baret, eldiven, arama kurtarma ekibi, itilen kakılan köpek türünün insanları kurtarmak için canhıraş koşturması.
Biz şehrimizden ayrılamayız kaderimiz beraber diyen evleri yıkılmış yakınlarımız, akraba ve dostlarımız. Genç bir kadının kirayı iki katına çıkarmasını istediği için kanlı bıçaklı olduğu ev sahibiyle birlikte enkazın önünde çorba kuyruğunda olması. Maraş’ta iki gün sonra molozların arasından çıkarıldığında parmağını emmekte olan altı aylık bebek. Göçüğün altındaki insanlarla muhteşem konuşmalar yapan, çıkardıklarında evlatlarını kurtarmış gibi sevinen gözyaşı döken kurtarma ekipleri… Depremler devam ederken, başta İstanbul Havalimanı olmak üzere, bütün merkezleri, alanları gönüllü olarak görev almak içi dolduran gençler.
Sonra geceyi bölen twitler; bize acil kefen yollayın, ölülerimizi naylon torbalarla gömmek istemiyoruz. Kalbimizin ortasına düşen “refakatsiz çocuk” sözü. Sahipsiz çocukları sakın biz ailesine ulaştırırız diyenlere vermeyin, karakollara teslim edin uyarısı. 20 günlük Kerem bebek depremden altmış saat sonra çıkarıldı, avucunda annesinin saçı var. Enkazların altından son bir umutla mesaj ve konum atanlar, ciğerleri dağlayan sesler, bir türlü yetişilemeyen canlar, bu hengamede fahiş fiyatla gıda ve battaniye satmaya çalışanlar.
Hayatta kalanların dramı sonra. Evler hasarlı ya da çökmüş, arabalarda sabahlanacak ama mazot bulmak çok zor. Elektriklerin ve internetin kesilmesiyle yardımlar yetişene kadar zor kış şartlarında verilen hayatta kalma mücadelesi. Hayat nasıl da pamuk ipliğine bağlı, annesinin kucağında nazla büyütülen bebek şimdi kimsesiz.
Bir kere daha gördük ki bu dünyada iyiler çok ama kötüler çok gürültü yapınca görünmez oluyorlar. Şimdi dört bir koldan güzel kalpli gençler sarıyorlar ülkeyi. İhtiyacımız olan şey, tefrikaları ihtilafları çoğaltmak değil, ortak insani duruşumuzu derinleştirmek. İşte planlar alt üst, uzun emeller beyhude. Hayat bir andan ibaret.