Ertuğrul Rast: “Yere atılmış bir limon kabuğunu gördüğümde de, İkinci Dünya Savaşı ile ilgili bir belgesel izlerken de şiir hep çalışıyor zihnimde.” diyor.
Ertuğrul Rast’ın ikinci şiir kitabı Nükleer Müzik Mayıs 2024’ te Ebabil Yayınları’ndan çıktı. Rast’ın şiirleri, çevirileri ve yazıları birçok matbu, online dergi ve fanzinde yayımlandı. 2012 – 2013’te arkadaşlarıyla birlikte Üçüncü Mevki edebiyat fanzinini çıkardı. Halen Buzdokuz dergisi çeviri editörlüğünü yürütmektedir. İlk şiir kitabı Dünya Ceket Günü 2021 Eylül’ünde Ebabil Yayınları’ndan çıkmıştı. İkinci kitapta şairden beklentiler artıyor. Nükleer Müzik bu bağlamda beklentileri karşılayan nitelikli bir şiir kitabı olmuş. Ertuğrul Rast’la poetikası ve Nükleer Müzik hakkında konuştuk.
Nükleer Müzik’in açılış şiiri olan “Boşluk Manifesto 2”yi, ilk kitabınızdaki “Boşluk Manifesto” şiirinizin devamı gibi okudum. “Boşluk” kavramı sizin için neden bu kadar önemli?
Boşluk, hayati bir mesele insan için, boşluk sayesinde hayattayız. Boşluk, birçok sanatçı, şair için önemli bir mesele/kavram olmuş. Stéphane Mallarmé şiire boşluğu dahil etmiş, Charles Baudelaire “Boşluk” (“Çukur” veya “Uçurum” adıyla çeviriler de mevcut) adında bir şiir yazmış, Octavia Paz şiir için “boşlukla yapılan sohbet” demiş, ben de boşlukla yapılan bu sohbete dahil olmaya çalıştım yazdığım iki manifesto şiirle. Ek olarak, boşluğun zamanla yenilenen/güncellenen bir kavram olduğunu da söyleyebilirim. Mesela “dijital demans”tan bahsediliyor günümüzde, bu da bir boşluk türü, olumsuz anlamda.
Şiiri ciddiye alıyorum
Şiir dönüşümü fişekler, durağan olmayı sevmez. Değişip dönüşerek yeni bir şeyler söyleme ihtiyacı hisseder. Şair; yeni bir şeyler arama, bulma, söyleme sancısı içinde dolaşır. Her şiirde bu süreç sizin için nasıl gelişir?
Günün birçok anında şiirle yaşayan biriyim. Şiiri putlaştırmıyorum. Şiiri ciddiye alıyorum. Yere atılmış bir limon kabuğunu gördüğümde de, İkinci Dünya Savaşı ile ilgili bir belgesel izlerken de şiir hep çalışıyor zihnimde. Dolayısıyla o limon kabuğu “bütün çabası boşa gitmiş bir limon”a dönüşebiliyor bu sayede.
İlk kitabınızda postmodern insanın konumlanması, yapay zekâ, transhümanizm ve dijitalleşmeyle insanın toplumsal pozisyonunu ironik ve dramatik temalar üzerinden işlemiştiniz. Nükleer Müzik’te dikkatimi çeken birinci bölümde; toplumsal şiirler var. İkinci bölüm; daha bireysel bir tonda ilerliyor, buradan bakınca ikinci kitap nasıl dönüştü?
Birey bütünde, bütün bireyde yaşar
İlk kitabım Dünya Ceket Günü üç bölümden oluşuyordu, özetle bu bölümlerde teknolojik, toplumsal ve imgeci şiirler vardı. Nükleer Müzik iki bölümden oluşuyor. Bölüm adlarını “Füzyon” ve “Fisyon” olarak belirledim. Bu kavramların hem bilimsel hem de sembolik anlamları şiirlerimin özünü ve ana temalarını yansıtıyor. “Füzyon” iki atomun birleşip daha büyük bir çekirdek oluşturması demek ve bu bölümdeki şiirler toplumu ve dünyayı ele alıyor. “Fisyon” ise bir atom çekirdeğinin parçalanması demek, buradaki şiirler ise daha bireysel ve imgeci şiirlerdir. Novalis’in şu sözü basit bir gerçekliği ifade ediyor ama kitabımın poetikasını da özetler nitelikte: “Birey bütünde, bütün bireyde yaşar.”
“Çocukluk Üzerine Kavramsal Bir Araştırma” adlı bir şiiriniz var, bu bağlamda şiir ve çocukluk arasındaki ilişkiye dair neler söylemek istersiniz?
Şiire Kısa Övgü kitabının yazarı Jean-Pierre Siméon “Çocuk doğal olarak şiir halindedir; zihni ve duyularını, yetkililerce onaylanmış dünya okumalarıyla henüz ele geçirilmediğinden, özgürce kullanır.” diyor. Bu durumu bir baba olarak ben defalarca deneyimledim. Şiirimin hazırlık evresinde kızım henüz üç yaşındaydı ve her çocuk için olağan sayılabilecek cümleler kuruyordu, ama büyükler dünyası için olağan dışıydı bunlar: “sabunu evine koyalım”, “para nerede satılıyor?”, “çoraplar bizimle konuşmuyor” gibi. Ben de bu olağan dışı cümleleri not etmeye başladım ve en nihayetinde böyle bir şiir ortaya çıktı. Şiir bittiğindeyse İlhan Berk’in dediğine katılıyordum: “Şiir çocukluğumuzdur.”
Bugüne kadar şiirlerini ve yazılarını çevirdiğiniz birçok isim var: Louis Zukofsky, Gertrude Stein, Robert Frost, Emily Dickinson ve Christian Bök gibi. Çeviriyi bu denli önemsemenizin sebebi nedir?
Çeviri şairi zenginleştiren bir faaliyet
Yaptığım çevirilerin önemli bir kısmı Buzdokuz dergisinde yayımlandı, halen de Buzdokuz dergisinin çeviri editörlüğünü yürütüyorum. Dergi olarak da çeviriyi çok önemsiyoruz kurulduğumuz ilk günden bu yana, Ülkemizin önemli bir çeviri dergiciliği geçmişi, tecrübesi var, biz de buna eklemlendik diyebilirim çalışmalarımızla. Farklı dillere hakim büyük çeviri ekibimizle bu işe emek veriyoruz. Öte yandan şiirimizin yakın döneminde birçok şairin çeviriler yaptığını görüyoruz. Ülkü Tamer, Sezai Karakoç, İsmet Özel, İlhan Berk, Cemal Süreya ve Enis Batur ilk aklıma gelenler. İlhan Berk, Paris’te Francis Ponge ile tanışıyor, şiirlerini okuyor ve Ponge’un şiirlerinden birkaçını Türkçeye çeviriyor, çevirinin etki mekanizması işte tam burada ortaya çıkıyor, İlhan Berk’in “nesne”ye bakışı değişip zenginleşiyor “nesnelerin şairi” olarak anılan Ponge ile birlikte. Şeyler Kitabı’nı yazıyor Berk. Şairi bizzat zenginleştiren bir faaliyet çeviri, bu işin bir yanı. Şiirimizin önemli isimlerinin çeviriyi bu kadar önemsemelerinin ardındaki felsefeyi T. S. Eliot’ın şu sözünde bulabiliriz: “Bir kültürün kendi kendine yetmesi mümkün değildir. Herhangi bir milli kültürü ebedileştirmek, o kültürün diğer kültürlerle sürekli şekilde etkileşim kurmasıyla mümkündür.” Çeviri bu etkileşimi sağlayan araçlardandır. Fakat Eliot’ın önemli bir hatırlatması var bu cümlelerin devamında: “…farkları yok eden birlik de o kadar tehlikelidir. Kültürler arasındaki farklar, benzerlikler kadar hayatidir.” Aksi halde kültürlerden en az biri ciddi zarar görecektir.
Birçok tekniğin iç içe geçtiği, “tek bir sabit tekniğe tapmadan” birçok tekniği birlikte kullanarak, yeni yazılan şiirler, daha nitelikli geliyor bana. Siz bu konuda neler söylersiniz?
Şiirlerini, dizelerini “sürekli olarak” sabit bir tekniğin süzgecinden geçirmek şairin yaratıcılığını sekteye uğratabilir. Birçok şiir tekniğinin kullanılması şairin şiirde daha rahat hareket edebilmesini sağlayacaktır kanaatindeyim.