Şair Ömer Şişman: “Anlamsız denen şiire bakıyorsun, gayet anlaşılır ve vasat. Şiirin kendi tekil matematiğinde başarısız, keyfî yazılmış, çapaçul sayıklamalara “anlamsız” demeyi bırakmalıyız. Ya da işte öbür şiir de “Anlamsız değil”, tebrikler ama vasat işte. Anlamlı ama ne diyor? Anlamı ne? Dünyası ne? Atmosferi nasıl? Tutarsız olabilir. Numara yapıyor mu? Dürüst mü?”
Ömer Şişman, şairliğinin yanı sıra 160. Kilometre ile edebiyat dünyasına yeni eserler kazandırmayı kendine şiar edinmiş bir isim. Çeyrek asırdır şiirleriyle ve ilk günkü heyecanıyla sürdürdüğü edebiyat yolculuğuna hız kesmeden devam ediyor. Onunla; hayatının merkezinde bulunan şiiri ve geleceğe dönük planları üzerine dikkate değer bir söyleşi gerçekleştirdik.
Hayatınızı, şiirin hayatınızdaki yerini, etkilendiğiniz isimleri, dostluklarınızı sizden dinlemek isteriz.
Orhan Veli’nin Ben Orhan Veli şiiri geldi aklıma. Çok severim Orhan Veli’yi, ilk şairlerimdendir. Okuduğum kitapların başına 1995, 1996 diye içinde bulunduğumuz tarihi yazardım o yıllarda, sonra söndü o ilk hevesim/alışkanlığım. Sen böyle sorunca biraz kitaplıkta bakındım da Orhan Veli’nin şiirlerinin yanı sıra Melih Cevdet’in Rahatı Kaçan Ağaç’ı (Rahatı Kaçan Ağaç, Telgrafhane, Yanyana’nın birlikte basımı), Cahit Külebi’nin, Cahit Sıtkı’nın bütün şiirleri, Attilâ İlhan’ın Belâ Çiçeği, Ahmed Arif’in Hasretinden Prangalar Eskittim’i, Özdemir Asaf’ın bütün şiirleri on beş yaş kitaplarım. Nâzım Hikmet’in şiirleri ve hakkında yazılmış kitaplar zaten vardı evde. Unuttuklarım atladıklarım vardır. Hemen bir iki yıl içinde Oktay Rifat, Necatigil gelmişti. İkinci Yeni şairleri ve Can Yücel, Asaf Halet gibi şairler biraz daha sonra, 18-19 yaşlarımda herhalde. 20 yaşımda Lâle Müldür. Ve yine 18-25 yaş arası diyebileceğim bir dönemde çeviri şiirler. Lautreamont’un takıntılı biçimde tekrarladığı cümlelerle helezon duygusu yaratan şiirleri, peşinden Rimbaud, Bertrand. Özdemir İnce’nin bu şairler hakkında ders notları gibi faydalı yazıları. Vasfi Mahir Kocatürk’ün çevirisiyle Baudelaire’den Elem Çiçekleri, Apollinaire, Celan, Pavese, cummings. Sonra Yunanlar: Ritsos, Kavafis, Seferis. Ruslardan Yesenin, Lermontov, Yevtuşenko, Ahmatova, Mandelştam. Sonra Ahmed Şamlu, Mahmud Derviş. Füruğ ve Adonis değil. O zamanlar ülke şiiri antolojileri de çok yayınlanırdı. Sonradan kalmadı o.
Yedi Güzel Adam’da doz aşımı bir siniklik sezdim
Çok istesem de nüfuz edemediğim büyük şairler de olurdu: Lorca gibi, Mayakovski gibi. Böyle böyle isim listesine dönmesin cevap, aklıma geldiğince yazdım. Bir sıra düzen yoktu esasında, Türk şiiri ile çeviri şiir iç içeydi, hatta halk şairleri, yüzyıllara göre tasnif edilmiş Divan şiiri seçkileri, Şeyh Galib, Baki, Fuzuli, Nedim, artık ne kadar anlıyorsam, Baki’yi sevmiştim, onu hatırlıyorum. Ne bulursam okuyordum, etkilenmeye de çok açıktım. 20’lerimin başlarında İkinci Yeni şairlerini, İsmet Özel’i okudum, bazı şairlerle kimyam baştan tutmadı: Necip Fazıl gibi, Cahit Zarifoğlu gibi. Yedi Güzel Adam diye isimlendirilen şairlerle hiç kesişmedi doğrusu yolum, doz aşımı bir siniklik sezdim hep orada. 21-22 yaşlarımda kısa bir Edip Cansever, ardından çok sıkı bir Turgut Uyar dönemim oldu, böyle yaygın değildi o zaman, İkinci Yeni’nin en az okunan şairlerinden biriydi hatta, ateşli hastalık gibi bir dönemdi yaşadığım. Şimdi belki on yıl olmuştur açıp tekrar okumayalı, tekrar bir İkinci Yeni şairine sorti yapmak istesem Edip Cansever ile İlhan Berk’e yönelmek isterim.
Orhan Kemal Sait Faik hakkında konuşmasında “Laf lafı, laf tütün tabakasını açar” diyor hani, öyle oldu, bu böyle uzar. Ne sormuştun? Hayatını anlat diyordun bir bakıma. Bildungsroman oluyor da bildungspoem neden olmasın? Dikenli Zıplak’ta öyle bir şey denedim, bir varyantını. O da hayatını anlatıp anlatıp sonunda hayatını anlatma hakkının geri kalanından feragat ettiğini söyleyen, inişli çıkışlı bir uzun şiirdir.
Şiirlerinizde an ve anılardan izler barındırarak, okuyucuların bilinç dışına da sesleniyor gibisiniz. Bundan mülhem; şiirde anlam sizin için ne ifade ediyor?
Böyle anlarda hep bir sağlama yapasım geliyor: An ve anılardan izler barındırmayan şiir var mıdır ki? Varsa da herhalde nadirattan deneylerdir. Onları oluşturan iradenin ardında da bir tecrübe (an’lar, anılar toplamı) ve karar anları vardır. Anlama gelirsek bu da çok eski bir tartışma. Anlam lehine konuşurken hayatın künhüne varmak gibi bir durumu ima edip berbat şiirler yazanlar da olmuştur, anlamsızlık lehine konuşurken son büyük avangard gibi (güncel tabirle) rollenip berbat şiirler yazanlar da olmuştur. Dahası, “Anlamsız” sıfatı başlı başına harcıâlem kullanılmıştır. “Anlamsız” denen şiire bakıyorsun, yo, gayet anlaşılır ve vasat. Şiirin kendi tekil matematiğinde başarısız, keyfî yazılmış, çapaçul sayıklamalara “anlamsız” demeyi bırakmalıyız. Ya da işte öbür şiir de “Anlamsız değil”, tebrikler ama vasat işte. Anlamlı ama ne diyor? Anlamı ne? Dünyası ne? Atmosferi nasıl? Tutarsız olabilir. Numara yapıyor mu? Dürüst mü?
İlham ile çalışma iç içe
Şiirin ilhamla mı yoksa çalışmayla yazıldığına inanırsınız? Şairde yetenek konusuna yaklaşımınızı da öğrenebilir miyiz?
Yetenek elbette önemli. Ama “Ben yetenekliyim, bu saatten sonra ne yazsam olur” gibi bir düşünceyle olmaz. Açık Radyo’nun sloganı vardır hani: “Kâinatın tüm seslerine, renklerine ve titreşimlerine açık” diye. O hesap. İlham ile çalışma da iç içe şeyler.
Türkiye’de; hisleri ön plana çıkan insanların yurdunda, edebi türler arasında, şiirin geçmişten-günümüze bir adım öne çıkmasını kültürle bağdaştırabilir miyiz?
Yani bir kere roman türü 15., 16. Yüzyıl’da ortaya çıktıysa bizde ilk romanlar 19. Yüzyıl’da, bugün okuduklarımıza daha benzer romanlar 20. Yüzyıl’da. Şiirse hep var. Dahası şiirin siyasi, toplumsal bir rolü var en önemli dönemlerde. Buna karşılık şiir bugün herhalde en az okunan türlerden. Dünyada da böyle. Uzun mesele. Gasset’in ta 1925’te yazdığı Sanatın İnsansızlaştırılması makalesini tavsiye ederim.
Hayatta kalmanın yollarını hep bulduk
160. Kilometre ile edebiyat dünyasına katkıda bulunmaya devam ediyorsunuz. Geldiğiniz noktayı değerlendirir misiniz ve 2024’te okuyucularla buluşacak kitapları öğrenebilir miyiz?
Ahmet Güntan ve Ali Özgür Özkarcı ile beraber 160. Kilometre’yi kuralı 13 yıl oldu. Ne diyeyim? Karanlık yollardan geçtik, zehir gibi sular içtik 🙂 160. Kilometre hep devinen, hayatta kalmanın yeni yollarını bulmayı başaran bir yayınevi. Bunun için “İzciyiz biz” dedik bir yerden sonra, izciyiz en basit tarifiyle. Çıkış noktamız malum, Nâzım Hikmet’in Nikbinlik şiirinden. İyimserlik yani. O iyimserliğimiz de hep oldu. En karamsar günlerde yeni yayın dizilerini hayal ettik, sonra çalıştık, hayata geçirdik. Yayınevini kurduğumuzda Ali Özgür ile ben 20’lerimizi yeni bitirmiştik. Şimdi bizlere, bizden öncekilere, sonrakilere yuva oldu. Ahmet Güntan ellili yaşlarında, tüm şiir kitapları Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan bir şairdi. 1990’lardan alıp 2010’ların ortasına kadarki YKY şiir kitaplarını, o toplamı gözünüzün önüne getirmelisiniz. Türk şiirinin bakiyesinin önemli bir kısmı orada olduğu gibi güncel şiirde de çok faaldi YKY. Ahmet Güntan’ın halen çok sevdiği YKY’deki dostlarına “Arkadaşlarımla yayınevi kurduk, şiir kitaplarımı kendi yayınevimiz yerine sizde yayımlamaya devam etmem doğru olmaz” deyip YKY’nin şiir yayıncılığında prime zamanında tüm eserlerini YKY’den alıp çiçeği burnunda, akıbeti belirsiz bir yayınevine emanet etmesi her zaman takdir edilmesi gereken bir seçim. Buna cesaret, risk ya da kumar da diyebilirsiniz. Ahmet Güntan’dan başkası da yapmaz kolay kolay.
O sıra İzzet Yasar’ın da şiir kitaplarını yayımladık peş peşe. 2017’den sonra ise Sami Baydar, Seyhan Erözçelik, Mustafa Irgat gibi sevdiğimiz merhum şairler katıldı aramıza. Pandemi döneminde matbaa krizleri arşa vurmuşken Gulyabani dizisini yaptık. Karton kapağı olmayan, tel zımbayla tutturulmuş 21 kitabı aynı yıl içerisinde yayımladık. M. Kayahan Özgül editörlüğünde Hiciv dizisine başladık: Osmanlı’dan, Cumhuriyet döneminden heccavların kitaplarını alanında uzman akademisyenler yayına hazırlıyor. Çeviri dizimizi her yıl genişletiyoruz. Son olarak Sami Baydar’ın tüm öykülerini bir araya getiren Dünyada İlk Kez, Marina Tsvetayeva’nın Annem ve Müzik isimli anı kitabı, Afro-Hollandalı şair Simone Atangana Bekono’nun Yüzleşmeler romanıyla Şair Anlatıları dizisini başlattık. Şairlerin yazdığı öykü, roman, anı vb. kitapları yayınlayacağız bu dizide.
2024’te neler yayınlayacağız? Bülent Keçeli’nin ve Levent Sunal’ın tüm şiirlerini, Levent Yılmaz’ın toplu şiirlerini birer ciltte yayınlayacağız. Tarık Günersel de Seçme Şiirleri’ni bize teslim etmek için hazırlıyor. Carol Ann Duffy, Dieter M. Gräf’ın şiir kitapları, Ferlinghetti’nin Poetry as Insurgent Art’ı, William Carlos Williams’ın seçme öyküleri, Neyzen Tevfik’in hicivleri, Osman Konuk’un şiirleri ve Sıfır İroni’sinin genişletilmiş basımı 2024 programımızda. Yeliz Güneş, Suat Baran, Ayşe Görkem Kozanoğlu, M. Milât Özçelik gibi şairlerin ilk şiir kitaplarını yayınlayacağız. Ayrıca Ahmet Güntan’ın tüm şiirlerini ayrı ciltler halinde yayımlamaya başlayacağız, düz yazılarından da şiirgeldikelimedeboğuldu.’nun genişletilmiş basımını, İyot.’u yayınlayacağız.