Silisyum metaforu

5 dakikada okunur

Yüce yaratıcı ana bileşeni silisyum olan balçığa ruh üfleyerek insanı yarattı, insan ana bileşeni silisyum olan çipe akıl rapt etti. Eğer dünya ahalisi olarak sonumuz helak olmuş kavimlerinkine benzemezse sayısız âlemlere açılan kapılar eşiğine ayak basmamızı bekliyor.

ABD Kaliforniya merkezli bir teknoloji şirketi ve çip üreticisi olan Nvidia’ya yapay zekâ çalışmalarında en çok kullanılan iki çip türünün Çin’e ihracatını durdurması için talimat verdi. Şu anda küresel ölçekte bir çip mücadelesi yaşanıyor. “Çipin kadar adamsın.” “Çipin kadar konuş.” zamanlarındayız artık.

Kum yapısında içerdiği yarı iletken silisyum deneyiyle çipin ana maddesini teşkil ediyor. Yüksek teknoloji kumdaki silisyumu mikroçipe dönüştürüyor. Bu bilgi bana yıllar önce yukarıda okuduğunuz Silisyum Metaforu’nu ilham etti.

Mikroçipler yapay zekâ için zihin duvarı ve bilinç toprağı oluyor. Yakın gelecekte yapay zekâ askeri güç anlamına da gelecek malum. Bu nedenle şu anda açık ve gizli sürdürülen çip savaşlarını izliyoruz.

Mikroçipler, insanların internete girmelerine, telefon video konferansı yapmalarına izin veren akıllı telefonlarda, televizyonlarda, GPS izleme cihazlarında, kimlik kartlarının yanı sıra tıpta kanser ve diğer hastalıkların daha hızlı teşhisi için kullanılmaktadır.

Küresel ölçekte sokağa çıkma sınırlamaları doğal olarak bilgisayar ve oyun konsolu gibi elektronik cihazlarda talep patlamasına yol açtı. Kısıtlamalar nedeniyle tedarik, üretim ve dağıtımda sorun yaşayan üreticiler talebe yetişemez hale gelmiş durumda.

Türkiye çip yarışında ipi göğüslemek için çabalıyor. Akıllı kimlik kartlarının bir kısmında YİTAL’in yani Yarı İletken Teknolojik Araştırma Laboratuvarı’nın imzası bulunuyor. Türkiye’de üretilen ilk mikro işlemci yine bu laboratuvardan çıkmış. Mikron teknolojisi, Mars’a giden yada F-16 larda da kullanılan teknolojiye erişmiş durumda. Kendi hücre kütüphanelerine ve tasarım akışına sahip. Bunlar artık yerli üretim.

Mikroçipler, akılla donatılmış silisyum, yakın geleceğin çehresini derinden değiştirecek. Karamsar değilim insanın yeryüzünü cennete dönüştürme potansiyeli ve isteğine sahip olduğunu biliyorum. Yalnız derece derece bu sonucu istemeyenlerin varlığı da bir diğer gerçeklik.

Ayak bastığı yerlerdeki kültürleri yok eden, insan haklarını ‘Öteki’ bataklığında boğan, hümanizmi hümanioidleştiren ve Akdeniz’i binlerce göçmene mezar yapanların tüm insanlığın yararına çalışan düzenleri kurma girişimlerine bir türlü sıcak bakamıyorum.

Metafiziksizlikle harmanlanan 0 ve 1’lerden oluşan yapay zekâ dünya üzerinde henüz eşi emsali görülmemiş bir merhametsizliği sergileyebilir. Bizlerin, Müslümanların, Türklerin, merhamet bazlı medeniyet telakkisine sahip kimselerin, bu gidişat hakkındaki düşüncelerinin ve öngördükleri tedbirlerin yakın gelecekte dünyanın çehresine şekil verebileceğini hayal etmeyi seviyorum. 

 

Önceki Yazı

Bir kültür emekçisi: Ahmet Özalp

Sonraki Yazı

Tanpınar’ın rüya tabirleri IV

Son Yazılar

Sahnede kör oluyorum

Özellikle komedi yapımlarından tanıdığımız ama ters köşe yapan işlerle de seyircilerinin karşısına çıkmayı seven oyuncu Gökhan