Litros Sanat’ın yeni sayısında bu yıl Türkiye Uluslararası Yapay Zekâ Film Festivali’ni (T-AIFF) hayata geçirmeye hazırlanan Doç. Dr. Ferhat Zengin ve Dr. Öğr. Üyesi Bahadır Kapır ile konuştuk. “Yapay Zekâ ve Sinema” ile “Yapay Zekâ ve Medya” adlı kitapları da bulunan ve ilgili konudaki çalışmalarıyla dikkat çeken Zengin ve Kapır, “Yapay zekâ teknolojisi sayesinde, hikâye daha çok önem kazanacak. Çünkü artık anlatılmak istenen hikâyenin görselleştirilmesi hem daha kolay hem daha hızlı hem de daha az maliyetli olacak. Bu durum, yaratıcıların teknik zorluklardan ziyade, hikâye anlatımına ve sanatsal vizyonlarına odaklanmalarına olanak tanıyacak.” diyor.
Yapay zekâ teknolojisi günden güne her alanı etkisi altına almış durumda. Sanatı da öyle. Sanat alanından en çok iletişim halinde olduğu disiplinlerden biri ise sinema. Yapay zekâ sanat disiplinleri arasında neredeyse en çok sinema sanatıyla diyalog halinde. Bunda hiç şüphesiz sinemanın teknoloji ve diğer formlarla diyaloğa ve alışverişe açık olma hali öne çıkıyor. Biz de Litros Sanat’ın yeni sayısında bu konuyu ele alıyoruz. Yapay zekâ ve sinema ilişkisi günümüzde ne durumda? Nasıl bir alışveriş ve iletişim halindeler? Bu durumun olumlu ve olumsuz yanları nelerdir? Tüm bunları ilgili konuda çalışmaları bulunan ve bu yıl Türkiye Uluslararası Yapay Zekâ Film Festivali’ni (T-AIFF) hayata geçirmeye hazırlanan Doç. Dr. Ferhat Zengin ve Dr. Öğr. Üyesi Bahadır Kapır ile konuştuk.
Sizleri kısaca daha yakından tanıyabilir miyiz?
Ferhat Zengin: İstanbul Gelişim Üniversitesi’nde öğretim üyesiyim. Sinema ve teknoloji üzerine akademik çalışmalarda buluyorum, aynı zamanda yapımcı ve yönetmenim, ulusal ve uluslararası festivallerden ödüller almış olan kısa, deneysel ve belgesel filmlerim var.
Bahadır Kapır: Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktayım. Akademik çalışmalarımın yanı sıra, 2005 yılından itibaren ulusal çapta birçok televizyon kanalında çeşitli pozisyonlarda çalıştım. Bu süre zarfında, birçok projede görüntü yönetmeni olarak aktif rol aldım. Akademik çalışmalarımın odak noktasını ise teknolojinin eleştirel ekonomi politiği oluşturmaktadır.
Bu tartışmaları Türkiye’de yapmak istiyoruz
Böyle bir film festivalini yapma fikri nasıl doğdu, çıkış noktası ne idi?
Ferhat: Türkiye Uluslararası Yapay Zekâ Film Festivali’ni (T-AIFF) düzenleme fikri son zamanlarda üretken yapay zekâ ve sinemanın kesişim noktasında görülen heyecan verici gelişmelerin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Zaten ben sinema ve yapay zekâ konusunda uzun süredir bilimsel çalışmalar yapmaktaydım, bu konuları yakından takip ediyordum. Bahadır Hoca’mızla ilk önce “Yapay Zekâ ve Medya” ve daha sonra da ben “Yapay Zekâ ve Sinema” editörlüğü yaptığım kitaplarımızı yayımladık. Çeşitli makaleler yazdık. Tabii biz bunları hazırladığımızda bu konular o kadar da gündemde değildi, şimdiki kadar popüler değildi. Ama sinemanın bu yönde gelişim göstereceğini görmüştük. Günümüzde yapay zekâ, sinema endüstrisinde çeşitli önemli değişikliklere yol açmaya başladı. Özellikle Hollywood’da bu konuda yoğun tartışmalar var. Bu tartışmaları Türkiye’de yapmak istiyoruz. Başta işsizlik ve endişeler, yaratıcılık, etik ve ahlaki sorunlar, yeni yönelimler… Bu dönüşümü tüm film endüstrileri yaşayacak sonuçta. Türk sineması bağlamında da gelecek de bu dönüşümler yaşanacak şüphesiz, bu festivalle biz bir farkındalık oluşturmak, genç Türk sinemacıları bu alana yoğunlaştırmak istiyoruz. Dolayısıyla T-AIFF’ın çıkış noktası yapay zekanın film yapımına ve hikâye anlatımına getireceği yenilikleri Türkiye’deki sinema severlerle ve sektör profesyonelleriyle buluşturma arzusu diyebiliriz. Sinemanın geleceği burada ve bizlerin Türk sinemacılarının bu alana bir an önce eğilmesi gelecek Türk sineması adına oldukça önemli. Aynı zamanda, genç Türk sinemacıların bu alandaki çalışmalarını uluslararası bir platformda sergileme fırsatı yaratmak istedik diyebiliriz.
Amacımız yapay zeka ve bilgi paylaşımını teşvik etmek
Festivalle tam olarak amacınız, kaygınız, hedefiniz ve hayalleriniz nedir?
Bahadır: Türkiye Uluslararası Yapay Zekâ Film Festivali’ni (T-AIFF) düzenleme amacımız, yapay zekâ teknolojilerinin sinema sanatına entegrasyonu konusunda özellikle ulusal bir farkındalık yaratmak ve bu alanda bilgi paylaşımını teşvik etmektir. Festivalimiz aracılığıyla, yapay zekâ destekli film üretim süreçlerini kullanarak yenilikçi anlatım biçimlerini keşfetmeye yönelik çabaları teşvik etmeyi hedefliyoruz. Kaygımız ise, bu teknolojik dönüşümün Türk sinemasında yeterince etkili bir şekilde benimsenmemesi. Bu teknolojinin kazandığı popülaritenin yüzeysel düzeyde kalması ve üretim aşamasına geçememesi. Bu sebeple bu teknoloji ile üretilen içeriklere büyük önem vermekteyiz. Bu nedenle, festivalimiz aracılığıyla bu riski minimize etmeyi ve Türk sinemasının teknolojik yeniliklere adapte olma sürecini hızlandırmayı amaçlıyoruz. Uzun vadeli hayalimiz ise T-AIFF’ı yapay zekâ ve sinema alanında dünyanın önde gelen festivalleri arasına sokmak ve Türkiye’yi bu alanda bir düşünce ve uygulama merkezi haline getirmek. Bu festival, aynı zamanda akademik çalışmalarımızın pratiğe dökülmesi ve teorik bilginin sektörel uygulamaya dönüştürülmesi için önemli bir fırsat sunmaktadır.
Sinemanın birçok yelpazesinde kullanılıyor
Yapay zekâ ve sinema ilişkisinin günümüzdeki durumunu kısaca özetler misiniz?
Ferhat: Yapay zekâ ve sinema ilişkisi günümüzde oldukça popüler, dinamik ve çok yönlü bir hal almaya başladı. İlk zamanlarda daha çok tematik olarak yapa zekâ konusunu filmlerde izleyebiliyorduk ama şimdi film üretim sürecine de dahil olmaya başladı. Mevcut durum örneklerinden şöyle özetleyeyim; yapay zekâ senaryo yazımından görsel efektlere; kurgu, renk ve ses gibi temel alanlardaki post-prodüksiyon işlemlerinden dublaj, altyazı gibi işlemlerine; film başarısı ve gişe tahminlerinden kişiselleştirilmiş içerikler önerilerine kadar sinemanın birçok yelpazesinde şu anda kullanılmaktadır. Özellikle CGI ve “deep fake” teknolojileri oldukça başarılı ve sanatçıya görsel açıdan yenilikçi, verimli, hızlı ve ekonomik olanaklar sunuyor diyebiliriz.
Bahadır: Yapay zekâ ve sinema ilişkisi, üretken yapay zekâ platformlarının son zamanlarda kazandığı popülariteden çok daha önceye dayanmaktadır. Bu teknolojinin sinema sektöründeki ilk uygulamaları, çeşitli tahmin algoritmaları ile başlamıştır. Bu tahmin algoritmaları, hangi filmin, hangi oyuncunun, hangi konunun, hangi coğrafyada daha çok gişe hasılatı getireceği üzerine çeşitli öneri sistemleri olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu uygulama, yapımcıların ve stüdyoların risk yönetimini optimize etmelerine olanak sağlamıştır. Zamanla, yapay zekâ teknolojisinin senaryo yazım aşamasında sinemanın yaratıcı sürecine dahil olduğuna da şahit olduk. Daha sonraki aşamada, çeşitli görsel efektlerin üretim sürecinde bu teknolojinin kreatif ekibe bir asistan gibi yardımcı olduğunu gördük. Bu kullanım, sinema filmlerinin günler alan görsel efekt üretim süreçlerini hem önemli ölçüde hızlandırdı hem de ekonomik yönden yapımcılara büyük fayda sağladı. Günümüzde ise bu teknoloji, daha çok görsel üretim süreçlerinde etkin olarak kullanılmaktadır. Üretken yapay zekâ modelleri, karakter oluşturmadan sahne kompozisyonuna kadar pek çok alanda kullanılmaktadır.
Sinema kendini sürekli geliştiren bir formda
Sizce yapay zekâ sinema sanatına zarar verir, zedeler veya bu sanatı yok eder mi?
Ferhat: Çok uzun zamandır bu ve benzeri sorularla muhatabız, kişiye göre cevaplar elbette değişir ama ben teknolojinin bizim aynamız olduğunu düşünüyorum, onu nasıl kullanıyorsak o şekilde fayda-zarar ilişkisi kurabiliriz. Bana göre yapay zekâ sanatı yok etmekten ziyade sanatı geliştirerek sinematik film anlatıcılığına yeni ve olağanüstü katkılar sunacak. Daha önceki teknolojilerde görüldüğü gibi elbette geleneksel bazı iş akışları ve meslekler yok olacak ama yeni olanak ve imkanlar sanatçıları bekliyor da olacak. İnsan yaratıcılığı bence çok daha üst bir seviyeye çıkabilir çünkü daha önce hikâyeye odaklanmamızı engelleyen teknik engeller azalacak.
Bahadır: Yapay zekânın sinema sanatına zarar vereceği, onu zedeleyeceği veya yok edeceği söylemi, aslında oldukça popülist bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Bu noktada şunu vurgulamak gerekir ki, sinema, çeşitli teknolojik gelişmeler üzerine doğan ve farklı teknolojilere adapte olarak kendini sürekli geliştiren bir sanat formudur. Sinemanın özünde yatan hikâye anlatma süreci her zaman var olacaktır; değişen sadece bu hikâyelerin nasıl anlatıldığı, görselleştirildiği olacaktır. Tarihsel perspektiften bakıldığında, sinema sanatının teknolojik evrimine tanık oluruz: 35 mm film şeritlerinden dijital kameralara, negatif montaj setlerinden dijital kurgu programlarına geçiş yapılmıştır. Özel efekt prodüksiyonlarının çoğu artık dijital olarak gerçekleştirilmektedir. Bu gelişmeler, sinema sanatına zarar vermekten ziyade, onun anlatım dilini zenginleştirmiş ve genişletmiştir. Yapay zekâ teknolojisinin de benzer bir etki yaratacağı kanaatindeyim. Bu teknoloji sayesinde, hikâyenin daha çok önem kazanacağını düşünüyorum. Çünkü artık anlatılmak istenen hikâyenin görselleştirilmesi hem daha kolay hem daha hızlı, hem de daha az maliyetli olacaktır. Bu durum, yaratıcıların teknik zorluklardan ziyade, hikâye anlatımına ve sanatsal vizyonlarına odaklanmalarına olanak tanıyacaktır. Sonuç olarak, yapay zekânın sinema sanatını yok etmekten ziyade, onu dönüştüreceğini ve yeni olanaklarla zenginleştireceğini öngörmekteyim. Sinema sanatı, tarih boyunca olduğu gibi, bu yeni teknolojik gelişmeye de adapte olacak ve evrimleşmeye devam edecektir.
Geleneksel eğlence yeni jenerasyonu karşılamıyor
Yapay zekâyı sinema sanatına olumlu katkıları bağlamında yorumlar mısınız?
Ferhat: Yapay zekâ, sinema sanatına birçok olumlu katkı sağlayacak gibi görünüyor. Yaratıcı süreçleri hızlandırarak ve zenginleştirerek yeni anlatım olanakları sunacak, film yapım sürecini kısaltacak, ekonomik çözümler sunacak. Aşkı, hüznü, aksiyonu, dramayı, Komedi, korku ve benzeri türleri belki yapay zekânın katkılarıyla yeni anlatım şekilleriyle tekrar deneyimleyebileceğiz. Bu bize yani izleyiciye yeni deneyimler sunabilecek. Geleneksel eğlence kalıplarının yeni jenerasyonun ihtiyaçlarını karşılamadığını biliyoruz, bu bağlamda sinema eğlence biçimi yapay zekâyla değişecektir, asıl bu değişimi yaşamazsa sinemanın ölümünü konuşabiliriz ama sinema tarihi göstermiştir ki sinema her zaman teknolojilerle birlikte evrimleşmiştir.
Bahadır: Yapay zekâ teknolojisinin sinemasal anlatım dilini geliştireceği şüphesizdir. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, yapay zekâ teknolojisi özellikle prodüksiyon ve post-prodüksiyon süreçlerini hızlandırmak için kullanılmakta veya bu yönde geliştirilmektedir. Buradaki temel amaç, film üretim maliyetlerini düşürerek yapımcıların daha fazla kâr marjı elde etmesidir. Bunun yanı sıra, yapay zekânın esas faydasının büyük bütçeli prodüksiyon süreçlerini daha düşük bütçelerle çekmeyi mümkün hale getirmesi olacağı kanaatindeyim. Bu gelişme, sinema endüstrisinde önemli bir dönüşüme yol açabilir. Daha önce yüksek maliyetler nedeniyle hayata geçirilemeyen projelerin önünü açabilir ve bağımsız yapımcılara daha fazla imkân sunabilir.
Sinemada yapay zekâ adaptasyonunda henüz başlangıçtayız
Türkiye sinema ve yapay zekâ ilişkisi üzerinde sizce ne durumda? Bu durum dünyada nasıl peki?
Ferhat: Oldukça yeni bir konu, bu konuda Türkiye’de bazı sanatçıların kısa ve deneysel çalışmalarını duymuştum ama genel anlamda çok fazla yaygın değil, belki çok yakın zamanda çok fazla çalışmaya tanık olacağız, festivalimiz de bu farkındalığı oluşturmak için zaten planladı. Yurt dışında çok daha fazla gündemde, takip ettiğim bazı sosyal medya hesaplarında sanatçıların yapay zekayla ürettikleri işleri hayranlıkla izleyebiliyorum. Profesyonel anlamda da kullanılmaya başlandığını yakinen takip ediyorum. Özellikle etik durumlardan dolayı çok fazla profesyonel dünyada söz edilmiyor olabilir bunlar ama ileride etik ve yasal engeller kalktığında bir çığ düşebilir.
Bahadır: Türkiye’deki sinema ve yapay zekâ ilişkisini değerlendirirken, öncelikle global durumu anlamak önemlidir. Şunu belirtmek gerekir ki, birçok gelişmiş yapay zekâ modeli sıradan kullanıcıların veya küçük ölçekli prodüksiyon şirketlerinin erişimine açık değildir. Büyük yapım şirketleri için özel olarak hazırlanan çok sayıda algoritmik model bulunmaktadır. Dolayısıyla, şu anda yapay zekânın sinema üzerindeki etkisine dair yapılan tartışmaların çoğu, genel kullanıma açık olan modellerin çıktıları üzerine odaklanmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye’deki durumu değerlendirmek için yerli yapım şirketlerinin yapay zekâ teknolojilerinden nasıl yararlandığına bakmamız gerekmektedir. Gözlemlerime dayanarak, Türkiye’de sinema endüstrisinin yapay zekâ adaptasyonu konusunda henüz başlangıç aşamasında olduğunu söyleyebilirim. Büyük bütçeli yapımlarda, özellikle görsel efekt ve post-prodüksiyon aşamalarında, sınırlı ölçüde yapay zekâ destekli araçların kullanıldığını görmekteyiz. Ancak, bu kullanım henüz yaygın ve sistematik bir hal almış değildir. Dünya genelinde ise durumun farklı olduğunun kanaatindeyim. Özellikle Hollywood gibi büyük sinema endüstrilerinde, yapay zekâ teknolojileri çok daha yaygın ve ileri düzeyde kullanılmaktadır. Gelecekte, Türk sinema endüstrisinin de yapay zekâ teknolojilerini daha yaygın ve etkin bir şekilde kullanacağını öngörmekteyim.
***KUTU***
Bu kitapla sinemanın dönüşümünü tartışmaya açmıştık
Sanırım bir de bu konuyla ilgili yazdığınız bir kitap var. Kısaca kitabınızın içeriğinden de bahseder misiniz?
Ferhat: Aslında iki kitabımız var. Birincisi, Bahadır Hoca’mızla beraber hazırladığımız, Doruk Yayınları’ndan çıkan “Yapay Zekâ ve Medya” adlı kitabımız. Bu kitapta, yapay zekanın medya alanlarını nasıl bir değişim ve dönüşüm içine sokacağını çok nitelikli akademisyen hocalarımızla başlıklar halinde tartışmaya açmıştık. Bu yayınladığı döneme göre oldukça öncü bir çalışmaydı. Diğer bir öncü çalışma ise editörlüğümde 2022’de İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan “Yapay Zekâ ve Sinema” adlı kitabım. Burada da yine farklı üniversitelerde çalışan değerli akademisyen hocalarımızla sinemanın dönüşümünü tartışmaya açmıştık. Bu kitap da sinemanın geleceği, yapay zekâ ve sinemanın tarihi arka planı olmak üzere çeşitli başlıkları tartışmaya açmıştık.