Neden sinemanın imparatoru? Cevabı kendisi veriyor: “Bugüne kadar 208 sinema filmi, 4 binin üzerinde televizyon dizisi, 66 filme yönetmenlik ve 10 bin saatin üzerinde eğlence programı yaptım. Adeta bir imparatorluk kurdum.” Türker İnanoğlu, neredeyse Türk sineması ile yaşıt bir isim. Siyah-beyaz dönemden renkliye ve hatta günümüz dijital sinema dünyasına uzanan gayretiyle adını Türk sinema tarihine yazdırdı.
75 yılı aşkın meslek hayatında, özel yaşamıyla ilgili tartışmaları ve magazinleri bir kenara bırakırsak -ki öyle de yapmamız lazım- devletin dahi başaramadığı pek çok önemli projeyi gerçekleştirmiş bir isimden söz ediyoruz. Bu projelerden pek çoğu ilk olma özelliği taşır. Sayısız sinema filmi, televizyon dizisi, konser ve eğlence programlarına yapımcı ve yönetmen olarak imza atan Türker İnanoğlu, sinemanın bir “meslek” olarak kabulü ve sanatçıların da birer “çalışan-insan” olduğu gerçeğiyle örgütlü çalışmaları da ihmal etmemişti. Kurucusu olduğu Türkiye Sinema Eserleri Sahipleri Meslek Birliği (SE-SAM), Film Yapımcıları Meslek Birliği (FİYAP) ve sektöre hizmet veren diğer bazı sektörel meslek birlikleri ile dernek ve kuruluşların hemen hepsinin altında onun imzası bulunuyor. Bu kuruluşların ya başkanı veya en azından yönetim kurulu üyesi olarak mutlaka merkezindedir.
Hem öncü hem mucit
Sinemayı bir “endüstri/sanayi” olarak görme fikrinin mucidi de Türker İnanoğlu idi. Bu tespitin ne anlama geldiğini İnanoğlu’nun kurucusu olduğu Erler Film, Ulusal Video, Ulusal İletişim Radyo Televizyon, Süper Kanal, Kent- Atlas- Boğaziçi Sinemaları, Türker İnanoğlu Vakfı (TÜRVAK) Eğitim Kurumları, TÜRVAK Sinema – Televizyon Müzesi, Mega Müzikal Tiyatro ve Sinema Salonları işletmelerine bakarak çok iyi görebiliriz. Bütün bu faaliyetleri taçlandıran ve 2005’te İstanbul Maslak’ta hizmete açılan Türker İnanoğlu Maslak Show Center (TİM Show Center), sadece İstanbul’un değil, ülkemizin de yüz akı projelerinden biridir. Yaklaşık 20 yıl önce büyük bir öngörüyle inşa edilen bu merkezinin Kültür Bakanlığı’nca verilen ilk “Kültür Girişim Belgesi” sahibi olduğunu da burada kaydetmekte yarar var.
“Yabancı Damat” dizisi o kadar başarılı olmuştu ki, “iki yaka”nın bu hikayesi çok sevildiği için ilk dizi ihracatının kapılarını aralamıştı. Neredeyse bölüm sayısını unuttuğumuz 20 yılı aşkın süredir yayınlanan “Arka Sokaklar” dizisi de onun eseri…
Sinema tarihçisi ve eleştirmeni Giovanni Scognamillo’nun kaleme aldığı Türker İnanoğlu’nun hayatını anlatan “Bay Sinema” kitabında okumuştuk: O, Türk insanının trajedesini, hüznünü çok seviyordu. Her Türk filmi izlediğinde -vefatına kadar da izlediğini biliyoruz- gözleri yaşarıyor ve mesleğine bir kez daha aşık oluyordu.
Safranbolu’nun evladı
Peki, Türk sinema endüstrisinin bu büyük ustası kimdir? Nasıl bir adanmışlıkla bu kadar başarılı olmuştur?
Türker İnanoğlu, 18 Mayıs 1936’da Safranbolu’da dünyaya gelir. Babası Sultan Abdülhamit’in huzur hocası Mustafa Lütfi Efendi’nin oğlu Dr. Hakkı Nevin, annesi Safranbolu eşrafından Çizmecioğlu ailesinin kızı Nazmiye Hanım’dır. Doğduğu topraklar olan Safranbolu’ya o kadar bağlıdır ki sonraki yıllarda oraya kendi adıyla bir okul bile yaptırır: “Karabük Üniversitesi Türker İnanoğlu İletişim Fakültesi”… Türker’den sonra aileye Sezer ve Berker ikizleri katılır ama Sezer henüz 3 aylık iken vefat eder. Türker İnanoğlu’nun hayatının ilk 15 yılı Safranbolu ile İstanbul arasında geçer. Lise eğitimi sonrasında devam ettiği Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi Grafik Bölümü’ndeki yüksek öğrenimini tamamlamadan çok sevdiği sinema mesleğine atılır. Ö. Lütfi Akad ve Nişan Hançer’e 9 filmde asistanlık yapar. 1959’da “Senden Ayrı Yaşayamam” filmiyle yönetmenliğe başlar. Yeşilçam’da çeşitli yapımcılara 10 film çektikten sonra 1960’ta kendi şirketi olan ve bugün de ayakta olan Erler Film’i kurar.
Yeşilçam’a nefes aldırdı
İnanoğlu, 1963’te yedek subay öğretmen olarak askerlik hizmetine başlar ve bu kapsamda Taksim ve Hacıhüsrev’de ilkokul öğretmenliği yapar. Kıta hizmeti bölümünü Ezine’de tamamlar. 1964’te ünlü oyuncu Filiz Akın ile evlenir. Çiftin, ileride çocuk yıldız olarak “Yumurcak” filmleriyle adını sinema tarihine yazdıracak olan İlker adlı oğulları dünyaya gelir. Bu evlilik on yıl sürer. 1975 yılında yine o yılların ünlü kadın oyuncularından Gülşen Bubikoğlu ile hayatını birleştirir ve vefatına kadar büyük sevgiyle eşine bağlı olarak yaşar. Bu evlilikten de kızları Zeynep dünyaya gelir.
İnanoğlu, 1979 yılında Ulusal Video şirketini kurarak Türkiye’de ilk kez video projesini başlatan isim olur. Türk sinemasının krizden geçtiği bu dönemde Yeşilçam’ın 5 yıl boyunca nefes almasına vesile olur. Ayrıca TRT’ye “Bir Başka Gece”, “Hodri Meydan”, “Gecenin Getirdikleri” gibi haber ve eğlence programları hazırlar. Daha sonra özel televizyonların ülkemizde yayına girmesi ile Star TV, Show TV, Kanal 6, ATV ve Kanal D yayın kuruluşlarına da 10 bin saatin üzerinde programlar hazırlar.
Sinemaya ‘kanun’ getirdi
1987’de “İcraatın İçinden” adlı programı dönemin başbakanı Turgut Özal ile başlatan İnanoğlu, Yıldırım Akbulut ve Mesut Yılmaz’ın başbakanlık dönemlerinde de aynı programın yapımcılığını sürdürür. 1994’te ATV Televizyonu’nun başkanlığını üstlenen İnanoğlu, Süper Kanal adıyla kendi televizyonunu kurar. Bu kanal halen Kanal D adına “Dream TV” adıyla müzik yayını yapmaktadır.
İnanoğlu, Türk sineması için gerekli birçok kanunun çıkartılması ve mesleki düzenlemelerin yapılmasına ön ayak olur.
Acısıyla tatlısıyla dopdolu bir 88 yıl… Bu yıllar içinde ölümsüz filmler, binlerce bölüm süren diziler, ayakta alkışlanan eğlence programları, başarılı yöneticilikler, yetiştirilen sinema insanları ve elinden tutulan yüzlerce oyuncu ile adı unutulmazlar arasına giren Türker İnanoğlu’nu rahmetle anıyoruz.
Bir ilk: “İcraatin içinden”
İlkleriyle tanınan Türker İnanoğlu, bu ilklerden biri olan “İcraatın İçinden” programının hikayesini şöyle anlatmıştı: “(Turgut) Özal’ın Devlet Planlama Başkanı olduğu dönemde onun sayesinde getirdiğim, Cannes Film Festivali’nde gördüğüm videoyu 1978’de Türkiye’ye soktum. Bunu üniversitelerden önce kendisi biliyordu ve tüm gelişmeleri takip ediyordu. ‘Avrupa’daki Türkler, Türklüğünü, benliğini, kimliğini, dinini, dilini kaybetmek üzere’ diyerek beni destekledi. Yıllar geçti, Özal başbakan oldu. ‘İcraatın İçinden’ döneminde onunla 1985- 1991 arası çalıştım. Turgut Bey’den sonra Yıldırım bey, daha sonra Mesut Yılmaz Bey’e kadar devam ettik. Özal bana, ‘Ülkemizin insanını biliyorsun, tanıyorsun.’ dedi. Uyduyu Türkiye’ye getirdim. TRT kurumu sonrası ilk televizyon stüdyosunu kurdum. Büyük ses getiren çekimler yaptım.”