Yaz sıcaklarının her günümüze eşlik ettiği şu vakitlerde, konu sinema olunca “Eskiden açık hava sinemaları çok yaygındı, ne güzel günlerdi” muhabbetine girmeden olmuyor. Eskiler ve sinemalar…
En yeni sanat olan sinemanın yanına ‘eskiden’ kelimesini koyduğumuzda insan bir garip hissediyor ilk etapta. Fakat bu kavram eskidikçe değerlenen sinemamıza çok yakışıyor. Çünkü sinema raf ömrü uzun sanat dallarından biri.
Savaşlar, darbeler, hastalıklar, bitmek bilmez pandemi derken sinemayla olan bağımız oldukça arttı. Bu bağ bizi bazen eskilere bazen de geleceğe taşıdı. Bu yazıyı yazarken de biraz üzerine düşündüm. Bize her zaman bu kadar vefalı davranan sinemaya biz ne kadar gereken ilgi gösteriyoruz? Bizi hiçbir zaman yalnız bırakmayan sinemanın varlığına ne kadar şükrediyoruz? İyi ki demek için ne bekliyoruz? Platformlardan önerilere geçmeden biraz sinemanın ülkemiz özelinde izleyici ilgisi/ilgisizliğe bakalım.
2010 yılı sonrasında Türkiye sineması önemli bir yol alıyordu. Bu yer Dünya sinemasında da yerini göstermiş, dikkat çekici olmuştu. Birçok yönetmen, aldığı ödüller ve çektiği filmler ile adından söz ettirdi. Her biri kendi sinema gerçeğiyle tarihte yerini aldı. NBC’nin Cannes başarıları, Almanya doğumlu Türk yönetmen Fatih Akın’ın filmleri, Semih Kaplanoğlu ve daha nice yönetmenler yurt dışında Türkiye sinemasını temsil ettiler. Bu temsil ediş gelişen teknoloji ile daha da büyüdü ve sinemanın teknik mutfağında da varlığımızı gösterdik. Kullandığımız teknik ekipmanlar, post-production aşamaları, gelişen animasyon teknolojileri ve stüdyolar ile dünya sinemasının gelişimini erken dönemde yakaladık. Bunların hepsi bizim hanemize artı yönde puan kazandırırken izleyici alışkanlıklarımızda aynı artışı yakalayamadık maalesef. Sinemamız büyüdükçe izleyiciler salonları terk etti.
Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine göre 2010 yılının başında 1647 sinema salonu hayatımızda varken 2024 yılı başlarında bu sayı 2618 olarak yerini koruyor. Artan bu sinema salonları oranı umut vaad etse bile izleyicide aynı tepkiyi uyandırmadı. Bundan 15 yıl önce yerli film izleyicisi 15.2 milyonken yabancı film izleyici sayısı 16.1 milyondu. Fakat yıllar içinde sinemamızda ki gelişim 2018 yılında zirve noktaya ulaşmasına rağmen 2024 yılında bu sayı gerileyerek 13.7 olarak kalmış. Pandeminin, ekonomik durumların salonlarla olan ilişkimize olumsuz etkisi aşikar elbette ama bu bizi bu kadar vefasız yapmamalı. Platformlar bize ne kadar kolaylık ve konfor tanısa da Atlas Sinemasının koridorlarını, Beyoğlu Sinemasının salonlarını, Kadıköy Sinemasının tavanlarındaki ışıklarını unutmamalıyız. Daha çok salonlarda bulaşacağımız sinemalı günlerimiz olması dileğiyle. Keyifli okumalar.
NETFLİX
ŞEYTAN MARKA GİYER
“Şeytan Marka Giyer”, Lauren Weisberger’in aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmış olan 2006 yapımı Oscar adayı filmle New York’ta sıradan bir hayat yaşayan gazeteci Andrea Sachs’ın hayatına konuk oluyoruz. Andrea her genç kızın hayali olabilecek bir ortamda çalışma fırsatı yakalar. Bu işte devamlı olabilmek için kendini ispatlaması gerekir. Bu işte bir yıl çalışabilir ise , istediği gazetede iş bulabilecektir. Ancak patronu Miranda Priestly acımasız ve çok katı bir kadındır. Ona karşı tahammülkar olmayı denerken sınırları zorlar. Meryl Streep, Anne Hathaway, Emily Blunt, Stanley Tucci, Adrian Grenier, Tracie Thoms gibi isimlerin rol aldığı “Şeytan Marka Giyer” şimdi Netflix’te…
YÜZÜCÜLER
“Yüzücüler”, savaştan harap olan Suriye’den ayrılıp 2016 Rio Olimpiyatları’na doğru yola koyulan iki kız kardeşin hikayesini konu ediyor. Kendilerini tehlikeli bir yolculuğun içinde bulan göçmen iki kardeş, bu süreçte hem yüreklerini hem de profesyonel yüzme becerilerini kahramanca ortaya koyuyor. Yüsra ve Sara kardeşler, bu mücadeleyi verirken aynı zamanda savaşın mahvettiği Suriye’den 2016 Rio Olimpiyatları’na uzanan bir yolculuğa çıkmak için hazırlanırlar. Birçok seçenek arasında kendilerine ait doğru olanı seçmeye çalışırken bu dünyaya misafir oluyoruz. Azmin zaferini anlatan bu gerçek hikâyenin yönetmeni Bafra ödüllü Sally El Hosaini. Yüsra’yı ve Sara’yı canlandıran Lübnan asıllı oyuncular Nathalia İssa ve Manal İssa da iki kardeş oyuncu. Gerçek bir hikayeyi gerçek kardeşlerin canlandırmasıyla daha da keyifli yapan “Yüzücüler” şimdi Netflix’te…
THE IRISHMAN
“The İrishman”, eski bir asker olan Frank Sheeran’ın hayatının tam merkezinde konumlanıyor. Bir mafya tetikçisi olan Sheeran’ın hayatı kendine has dinamikleriyle kesitlerden oluşuyor. Bu gizemli hayatın bir başka dikkat çekici konusu da Amerika’nın en gizemli suç olaylarından biri olan sendika lideri Jimmy Hoffa’nın beklenmedik bir şekilde ortadan kaybolması. Bu biyografik suç unsurlarının hakim olduğu filmde izleyicinin çözmesi gereken bazı düğümler de var. Yönetmenliğini Martin Scorsese’nin yaptığı filmin senaryosu Steven Zaillian’a ait. Charles Brandt’ın “I Heard You Paint Houses” adlı kitabından uyarlanan filmin oyuncu kadrosunda ise Robert De Niro, Al Pacino, Joe Pesci, Anna Paquin, Bobby Cannavale, Harvey Keitel ve Ray Romano gibi isimler var. “The Irıshman” şimdi Netflix’te…
MUBİ
SOFRA SIRLARI
Ufak bir kasabada esrarengiz hastalıklar baş gösterince, hamarat bir ev hanımı ve yetenekli bir aşçı olan Neslihan’ın hayatı garipleşir. Göreve yeni atanan bir komiser, cinayetler ile Neslihan arasında bir bağlantı olduğunu düşünse de bu fikrini destekleyecek delil bulamaz. Gerilim ile hicivsel duyguları harmanlamayı seven yönetmen Ümit Unal’ın kendine has tarz filme oldukça hakim. Sofra Sırları, hikayesiyle ve Demet Evgar’ın kendine has Neslihan canlandırmasıyla toplumsal cinsiyet rollerini üzerine yeni bir kapı aralıyor. Bir yandan ev işleriyle uğraşırken bir yandan da cinayet suçlamasıyla karşı karşıya kalan bir kadının kara film ve melodram öğeleri ile süslü hikayesinin anlatıldığı “Sofra Sırları” şimdi Mubi’de…
GELECEK ZAMAN
İki sinemacı kızlarıyla birlikte Londra’dan memleketlerine seyahat ederken doğdukları
İrlanda ve yaşadıkları İngiltere’ye ait anılarını hatırlarlar. Bu hatırla beraberinde geçmişe ait bazı sorgulamaları meydana çıkarır. Yaşlanma, ebeveynlik ve ruhsal sorunlar gibi kendi deneyimlerininin yanı sıra İrlanda’nın topraklarına gömülü korkunç tarihi de birlikte keşfederler. Film, İrlanda Denizi’nde tam da görsel hafızamızı doyuracak özenle seçilmiş mekanlar ile inişli çıkışlı bir yolculuk sunuyor bize. Londra ile Dublin arasındaki çalkantılı, arafı andıran hava sahasını fona alan Christine Molloy ve Joe Lawlor, her şeyin hızla değiştiği günümüzde aidiyetin anlamını sorguluyor. 2022 İrlanda, Birleşik Krallık ortak yapımı olan filmin yönetmen koltuğunu Christine Molloy ve Joe Lawlor, birlikte paylaşıyor. Aidiyet kavramı üzerine düşünmeye sevk eden “Gelecek Zaman” şimdi Mubi’de…
JÜLİDE
Bir geceyarısı üst kattan gelen gürültüden endişelenerek komşusunun evine giden Jülide, farklı dünyaların insanları klişesini yıkacak bir dünyaya misafir olur. Parti sonras dağınık bir evde yarım kalmış duyguların ortaya çıkmasıyla bazı itiraflar yüz üstüne çıkar. Jülide ve intihar etmek üzere olan Kaan’ın tanışması bazı sorgulamaların habercisi olur ve birbirinden farklı iki insanın ortak dertleri olabileceğine ait bir inancın kapısı aralanır. Hali hazırda ilk uzun metrajının post aşamasında olan Elif Eda’nın bu son kısa filmi, inanç ve özgür iradenin kesişim noktalarında kendisine ait bir tarz ile varlığını sürdürüyor. Kısa film seçkilerine oldukça fazla yer vermeye çalışan Mubi’nin bu ayki seçkisinde bulunan Jülide izleyicisini bekliyor.
BLUTV
BARBİE
Mükemmelliğini kaybetmeye başladığı için Barbie Diyarı’ndan gerçek dünyaya giden Barbie ile davetsiz yol arkadaşı Ken, kendilerini keşfetme yolculuğuna çıkarlar. Bu yolculukta alışık olduğumuz Barbie’nin mükemmel dünyasında sorunlar görmek dikkat çekiyor doğrusu. Bizim bildiğimiz Barbie, ultra lüks ve kusursuz dünyasında mükemmel bir dünyada mükemmel varlık olmaktır. Varoluşsal krizlerin oldukça fazla yaşandığı gerçek dünyamızda bu yapay dünyaya rağbet oldukça fazla. Geçtiğimiz sene vizyonda gişe rekorları kıran “Barbie” aslında Mattel’in aynı adlı oyun serisine dayanıyor. Filmin yönetmenliğini Greta Gerwig, senaryosunu Noah Baumbach ile birlikte kaleme alıyor. Senelerinde hayatımızda var olan bir moda bebeği Barbie’nin hayatı vizyonda oldukça dikkat çekmiş olmalı ki şimdide yerini dijital platformlarda alıyor. BluTV’nin bu ayki yayın listesinde çok izlenenlerde olan “Barbie” meraklılarını bekliyor.
SHAZAM
14 yaşındaki Billy Batson birçok koruyucu ailenin yanından kaçmış kimsesiz bir çocuktur. Bir gün metroda yolculuk yaparken karşısına çıkan antik çağlardan kalma büyücü, Billy’e adını söylediği anda yetişkin bir süper kahramana dönüşme gücü verir. Bu güç ile ilk başta ne yapacağını bilmeyen Billy zamanla yapabildiklerini keşfeder. Shazam olarak güçlerini keşfeden Billy, bu gücün beraberinde getirdiği sorumlulukları da farkeder. Bu sorumluluklardan biri de kötü kalpli Dr. Thaddeus Sivana’yı durdurmaktır. Henry Gayden ve
Chris Morgan’ın senaristliği paylaştığı filmin yönetmen koltuğunda David Sandberg oturuyor. İlk filmin yaratıcı ekibinin imzasını taşıyan ve oyuncu kadrosunu da koruyan ikinci filmde, hikâyeye Atlas’ın kızlarının ve onları canlandıran Helen Mirren ve Lucy Liu gibi iki deneyimli oyuncunun dahil olması filmin cast ekibini daha dikkat çekici yapmış. Animasyon destekli “Shazam” meraklı izleyicisini BluTV’de bekliyor.
DUNKIRK
Christopher Nolan’ın 2. Dünya Savaşı’nın kaderini belirleyen olaylardan biri olan Dunkerque filminin konusu yapar. Savaş yıllarından adından oldukça söz ettiren günümüzde bile hakkında çeşitli tartışmaların diri olduğu Dunkerque Tahliyesi’ni filmin merkezinde. Yüzbinlerce İngiliz ve müttefik askerlerinin, düşman askerleri tarafından etrafının sarılmasını ve beraberinde getirdiği savaş ambargosunu dünya üzerinde büyük ses getirir. Arkaları deniz olan bir yerde sıkışan askerler, düşman saldırısına karşı çaresiz bir durumda kalırlar. İkinci Dünya ülkeleri bu durum üzerine anlaşmalar yapmaya çalışırlar. İngiliz Başbakanı Churchill’in yönlendirmesiyle askerleri kurtarabilmek için çok tehlikeli ve savaşın gelişimi açısından hayati önemde bir tahliye operasyonu başlatılır. Başrollerinde Mark Rylance, Kenneth Branagh ve Tom Hardy’nin yer aldığı filmin kadrosunda ayrıca Jack Lowden, Aneurin Barnard yer alır.
PRİME VİDEO
CLEMENCY
“Clemency”, hapishane müdürü olan Bernadine’nin hayatına odaklanıyor. Bernadine Williams, idam cezasına çarptırılan suçluların bulunduğu bir hapishanede müdür olarak çalışan bir kadındır. Birçok infaza şahit olan Bernadine, bir süre sonra bu durumdan fazlasıyla etkilenmeye başlar. Can almanın norm olduğu bir dünyanın parçası olmak ona ağır gelmekte kendi içinde adalet kavramı üzerinde savaşlar vermektedir. Kadın olmanın verdiği bazı dezavantajlı durumlarda onu özel hayatında ve iş hayatında bazı seçimlere zorlar. Benadine’nin denge kurmaya çalışması şüphesiz çevresindeki herkesi etkiler. 2019 yapımı olan filmin eşsiz atmosfer dünyası akıllara yönetmeni ve senaristi Chinonye Chukwu’u getiriyor.
MURAT GÖĞEBAKAN: KALBİM YARALI
2022 yapımı filmlerden biri olan “Murat Göğebakan: Kalbim Yaralı” türk müzik dünyasının usta isimlerden biri olan Murat Göğebakan’ın zorlu hayat yolculuğunu konu ediniyor. Zorlu şartlar altında hayatına yoksulluktan başlayıp şöhret basamaklarını adım adım tırmanan Murat Göğebakan, bir yandan sağlık sorunlarıyla mücadele ederken diğer yandan kendisine yapılan ağır darbeler ve ihanetlerle baş etmeye çalışmış. Tek başına kalışları, kanserle mücadelesi ve diğer tüm zorluklara karşı metanetli duruşu izlemeye değer hikayelerden.
Birçok filmin yapay dünyasına ilham olacak bir hayat hikayesinin baştan sonra taşıdığı gerçeklik ön planda olan duygulardan. Filmin yönetmen koltuğunda Ali Ayyıldız otururken senaristliğini Sezgin Irmak, Lütfi Albayrak paylaşıyor.
İÇERDE
Ünlü bir koleksiyoncunun New York’taki çatı katına soygun için giren, ancak burada mahsur kalan sanat hırsızı Nemo, içeride paha biçilmez sanat eserleriyle kilitli kalır ve tüyler ürpertici güzellikte bir hapishaneye dönüşen bu muhteşem dairede hayatta kalmak zorundadır. Kafayı yememek için aklını kullanır ve kendine yeni dollar denemeye çalışır. Ben Hopkins’in yazıp yönettiği 2023 yapımı film yönetmenin ilk uzun metrajı olmasına rağmen Berlin, Rotterdam, İstanbul Film Festivali’nde yerkerde gösterdi. Bu kadar konuşulmasının hikaye ve yönetmenliğin yanında usta oyuncu Willem Dafoe’nin de büyük payı var elbette. “İçerde” Prime Video’da