Türkiye’de ve dünyanın birçok coğrafyasında duvar resimleriyle büyük beğeni toplayan Aybars Yücel sokağı keşfetmesine dair şunları söylüyor: “ Güzel bir potansiyel barındırdığını düşündüm. İster hayvan hakları ister kadın hakları ya da başka soruna, düşünceye değinebileceğimiz bir alan. Çünkü sokak herkes için var.”
Aybars Yücel bir duvar ressamı. İlk olarak Eskişehir’de hoşuna giden ve topluma ışık olmasını istediği düşünürlerden özenle seçtiği sözlerini sticker ile yapıştırmaya başlamış. Bununla birlikte merak duygusu onu resme yönlendirmiş ve hobi olarak başladığı yolculuğunu uluslararası duvarlara taşımış. Devak mahlasını kullanan Yücel Türkiye’de pek çok ilde özellikle çocuklar için okullarda ve köylerde pek çok duvar boyamış. “Çocuklar resimlerime filtresiz ve yakın bir perspektif ile bakıyorlar ve bunu beni daha çok heyecanlandırıyor.” diyen Yücel şu an Afrika’da mesaisine devam ediyor. Gittiği yerlerde yaşadığı deneyimlerini de vlog çekerek sosyal medyadan paylaşıyor. Duvarda, renkleri ve yeteneğini konuşturan sanatçı ile neler yaptığını konuştuk. Devak mahlasını kullanıyorsun. Hintçe kökenli bir kelime. Hem mahlasından hem de kendinden biraz bahseder misin?
Devak’ın anlamı agresif, çalışkan anlamlarına geliyor. Fakat benim için farklı anlamlar barındırıyor, ben o anlamlarda kullanmıyorum. Kendime ait bir anlamı var. Bunu da söylemiyorum. Kimseye söylemedim. Nişanlıydım, ona bile söylememiştim. Kendimden bahsetmek gerekirse; makine-resim konstrüksiyon bitti şans eseri hobi kursuna gittim. Bu sırada görsel iletişim bitirdim. 21 yaşında resme başladım. 9 senedir resim yapıyorum. 6-7 yıldır da duvar resmiyle uğraşıyorum. Çok uzun bir geçmişim yok diyebilirim. Meraklı bir insanım. Bu merakta beni farklı bir yerlere götürüyor. Çünkü her şeyi merak edip yapıyorum. Bir resmi kâğıda çizdim. Acaba bu resmi bir metale çizsem bir ahşaba çizsem bir duvara çizsem nasıl olurdu. Hepsi bir merakın sonucu olarak beni farklı yerlere, yüzeylere götürüyor. Kendimle ilgili en baskın özellik sanırım merak.
Sadece bir derdim vardı…
Aybars Yücel bu serüvene başlarken Pankartlı Adam olarak biliniyordu. Duvar resimlerini bir eleştiri için mi çizmeye başladın yoksa sadece daha büyük bir yer olması için mi ya da başka bir nedenden dolayı mı?
Pankartlı adam olarak şehrin çeşitli yerlerine sticker yapıştırıyordum güzel bulduğum cümleleri. Aynı zamanlarda paralel olarak az da olsa duvar boyuyordum sadece bunu paylaşmıyordum. Öğrenmeye çalıştığım bir evreydi. Öğrendikten sonra sokağa çıkma niyetindeydim. Pankart projesini yaparken sokağın gücünü fark ettim. Güzel bir potansiyel barındırdığını düşündüm. İster hayvan hakları ister kadın hakları ya da başka soruna, düşünceye değinebileceğimiz bir alan. Çünkü sokak herkes için var. Ben de öğreneyim ve sonrasında farklı yerlerde düşüncelerimi sokağa aktarabilirim mantığı ile yola çıktım. Hiçbir zaman şöyle bir çizim yapayım da güzel olsun diye başlamamıştım. Sadece bir derdim vardı. Bunu farklı şekillerde anlattım. Sticker yaparak ya da resim yaparak. İkisi de sokak sanatı. Tek farkı kimileri yazarak anlatıyor derdini ben de çizerek anlatıyorum. Sokağın güzel tarafı da bu zaten.
Yüzlerce duvarı renklendirdin. Bir duvara resim çizmeden önce nasıl karar veriyorsun. Yani sokağa göre mi duvarın yapısına göre mi? Yapmaya karar verdiğin resmin sendeki motivasyonu tam olarak nedir?
Bir duvara çizim yapmadan önceki motivasyonum o anki ruh halime göre değişiyor. Bazen gündem seni o kadar etkiliyor ki yaşanan olaylara kayıtsız kalamıyorsun. Sokaktan bağımsızım. Sokaktaki olaylar sadece kompozisyonu belirler. Çizmek istediğim asıl konuyu etkilemez. Bir şey çizmek istiyorsam ve o konu yüreğime ağır geldiyse genelde o konuyu seçerim. Bazense doğaçlama duvara gidip orada tanıştığım insanların hikayesinden bir şey hissettiysem yorum katarak aktarmaya çalışırım. Çizimlerimin konusu daha çok hissiyatla alakalı diyebilirim.
Çocukların tepkilerine heyecanlanıyorum
Yaptığın çizimlere gelen tepkilerin sende uyandırdığı düşünceler, duygular neler?
Belki ilk başlarda bir şeyler uyandırıyordu. Açıkçası şu an verilen tepkiler pek bir şey uyandırmıyor diyebilirim. Muhtemelen önceden beri aynı tepkiler verilmiş olduğundan dolayı. Seviniyorsun sadece güzel dileklerden dolayı. Ama çocukların düşünceleri hoşuma gidiyor. Filtresiz ve daha yakın bir perspektiften bakıyorlar gibi geliyor bana. Onlar bir şey gördüğü zaman daha çok heyecanlanıyorum.
Görsel bir çağda yaşıyoruz. Resimlerin insanların ilgisini çekiyor. Üretirken hiç çıkmaza girdiğin oldu mu? İlham kaynağın neler? Üretim sürecinden biraz bahseder misin?
Pek çıkmaza girmiyorum. Yalan söylemeyeceğim. Çıkmaza girecek bir yerde yaşamıyoruz çünkü. Ruhuma dokunan olayları ele almaya çalıştığım için dolduğum anda beni rahatsız eden şeyleri çizerek insanlarla paylaşıyorum. İnsanları da rahatsız etsin istiyorum açıkçası. Tabi ki duvara çok dikkatle bakılmadıkça, üzerine düşünmedikçe güzel bir şey görünüyor sadece ama bunu böyle dışarı aktarıyorum. Bunu negatif bir şekilde de çizebilirsin; mesela küresel ısınmayı, israfı çok sert, somut bir biçimde de çizebilirsin. Susuz kalmış çocuklar, hayvanları da gösterebilirsin. Ben hala umudumu kaybetmeden farklı bir biçimde ele alabiliyorum. Bu tip olaylar da yaşadığımız dünyada çok olduğu için üretim noktasında sıkıntı çekmiyorum. Hatta yeterince üretmediğimi düşünüyorum. Keşke daha fazla boyam olsa da her gün deliler gibi üretsem. Üretim açısından sirkülasyon sık olsa ne çizeceğim diye düşünürüm. Evet sık çiziyorum ama şartlardan dolayı çok daha fazlasını yapamıyorum.
Kendimi keşfetmem gerekiyor
Duvar boyama yolculuğuna baktığın zaman çizginde ne gibi değişimler oldu?
Çizgimin değiştiğini düşünüyorum. Ben zaten sürekli çizdiğim şeyleri değiştiren birisiyim. Mesela bir yıl boyunca bir şey çizerim. Sonra kendime artık başka bir şey çizmelisin derim. İnsanlarda şunu gözlemledim. Kendi tarzlarını buluyorlar ve bu çizgide uzun bir süre gidiyorlar. Kendilerini buldukları için. Bu güzel bir şey aslında. Ben kendimi mi arıyorum diye düşünüyorum bazen. Bulduğum çizgiyi bir süre sonra değiştiriyorum. Bambaşka bir şey yapmaya çalışıyorum. Çünkü yaptığım şeyden hem sıkılıyorum hem de yeni bir şey denemek istiyorum. Kendimi sınamak istiyorum. Çünkü o bulduğum şey benim güvenli alanım olmaya başlıyor bir süre sonra ve ben güvenli alanlarda yüzmeyi, bulunmayı sevmiyorum. Güvensiz bir alana girip kendimi yeniden keşfetmem gerekiyor. Ben de bunu yapmaya çalışıyorum. Yeni renkler, yeni karakterler, yeni kompozisyonlar deniyorum.
Eserlerinde insan-hayvan suretleri içerisinde mekanikleşme girift bir yapıya sahip. Bir doğa resmi çizmekten daha çok insan/hayvan suretlerinin çarpıcı dönüşümlerini yorumluyorsun. Şehir içinde görsel bakış açısından enteresan bir tercih gibi geldi bana. Bununla ilgili neler söylemek istersin?
Başlangıç da mekanikleşmeyle alakalıydı. İnsanların robotlaşması, mekanikleşmesi ile ilgiliydi. Hayvanlar ile ilgili kısmı onların soyu tükendikten sonra teknoloji ile geri getiremeyeceğimiz ile alakalıydı açıkçası.
Yurt dışında da çizimler yaptın. İlki Libya’ydı. Şu an Afrika’dasın. Biraz yurt dışı tecrübenden bahseder misin? Nasıl başladı? Neler yapıyorsun?
Libya’ya barış için boyamaya gitmiştim. Savaş zamanı gitmiştim. Çok gezemedim orayı. İçimde biraz ukde kaldı açıkçası. Gördüğüm kadarıyla kaybolmuş binlerce yetenek… İnsanın ne büyük potansiyeller barındırdığını görmek ve çok azının bu potansiyellerine varabileceğini görmek yıkıcıydı. Benzer hislerle şu an Afrika’dayım. Tanzanya’da gördüğüm büyük acılar var. Gene benzer şeyler görüyorsun. Fakirlik her yerde. Çözümlemeye çalışıyorum hala bir yandan. Kendi sponsorluğumla sokakta resim olsa nasıl olur diyerek geldim. Tabi burada izin almak biraz zor. Meraklı bir biçimde geliyorlar insanlar. Malzemelere, kameraya bakıyorlar. Benimle beraber resim yapanlar var, uzaktan izleyenler var. Fakat keyifli diyebilirim. Buradaki insanlar, çocuklar her şeye rağmen güler yüzlü ve neşeli. Bu çok hoşuma gidiyor.