Tarihten gelen kibarlık

11 dakikada okunur

Sanat ajandamızda bu hafta Moliere’in “Kibarlık Budalası” oyununa, Rahmi Koç Müzesi’ne ve Pera Müzesi’nde sergilenmekte olan “Suna ve İnan Kıraç Vakfı Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri Koleksiyonu” sergisine gidiyoruz.

Baharın gelmesiyle birlikte İstanbul’un kültür sanat nabzı daha da hızlı atmaya başladı. Birbirinden özel sergilerden, oyunlardan sizler için en iyilerini seçmeye çalışıyorum. Gün içerisinde yaşadığımız sıkıntı ve stresi gülerek bir parça atabileceğimiz Kibarlık Budalası oyununa, ardından Türkiye’nin ilk sanayi müzesi olan Rahmi Koç Müzesi’nin yeni üyesi olan Dodge marka otomobili ziyaret edip, Pera Müzesi’nde yer alan Ağırlık ve Ölçüler Koleksiyonu sergisinde tarihteki ağırlık ve ölçü birimlerini keşfedelim.

Dinlendiren oyun: “Kibarlık Budalası”

Kibarlık Budalası’nın XIV. Louis’nin en çok güldüğü Moliere eseri olduğu rivayet edilir. Şişli Tiyatrosu’nda Kedi Sahne Sanatları tarafından sahnelenen Kibarlık Budalası oyununun kadrosunda; Hakan Altıner, Aydan Şener, Burçin Bildik, Damla Cercisoğlu, Kahraman Sivri, Anıl Yülek, Sadi Özen, Reyhan Aydınsel, Işık Selin Günçe‘nin yer alıyor. Hakan Altıner’in yönettiği oyun, Burjuva Mösyö Jourdain’in asilzade olma yolundaki umutsuz ve gülünç mücadelesini konu alıyor. 17. yüzyıl Fransa’sında varlıklı ama saf ve cahil olan Mösyö Jourdain’in asilzade olmak için her yolu denemesini ve yükselmek için ne kadar küçüldüğünü anlatır. Mösyö Jourdain Soylular sınıfından insanlarla görüştüğü için Dorante’den nezaket dersleri alır. Mösyö Jourdain’in gözünde çok değerli olan Dorante Mösyö Jourdain’in soyluluk ve kibarlığa olan düşkünlüğünü çok iyi bilir ve bunu kötüye kullanır. Mösyö Jourdain’den sürekli borç ister; borcuna düşkün biri olduğunu söyler, ancak aldıklarını hiç ödemez. Mösyö Jourdain gülünç duruma düşer, alay konusu olur ama hiç yılmaz. Hedefi bellidir: Soylu sınıfa girebilmek, soylu bir Markiz’i baştan çıkarabilmek için her şeyi yapmak ve biricik kızını da mutlaka bir soylu ile evlendirmek ister. Moilere, yarattığı bu olağanüstü tiplemenin etrafını, onu sömürmeye çalışan Kont, ayakları yere basan karısı, sağduyunun ve samimiyetin temsilcileri hizmetçi ve uşak ile mükemmel bir şekilde kurgulamış.
Oyun bir bakıma günümüzde çevremizde görmeye alışkın olduğumuz karakterleri barok dönemi fonunda anlatıyor. Oyuncuların kostümleri barok dönemi havasına uygundu ama sahne dekoru bir miktar yetersiz bir aura veriyordu. Bazı espriler klişeye yakın olsa bazı espriler de oyunun içerisine ustaca yedirilmiş gözüküyordu. Şehrin stresinden sıyrılmak ve iyi bir klasik izlemek için Kibarlık Budalası size göre. Oyun takvimini Kedi Sahne Sanatları’nın sosyal medya hesapları üzerinden takip edebilirsiniz.

Tarihin kalıcı izleri Rahmi Koç’ta

Dünya sanayi tarihinin ve ülkemizdeki taşıt tarihinin ilklerini görebilmek için rotamı Rahmi Koç Müzesi’ne çevirdim. Bu müzeyi İstanbul’daki diğer müzelerden ayıran yönü sanayi tarihine ait olması diyebiliriz. Atlı tramvaylardan ilk arabalara kadar birçok parça burada sergileniyor. Her bölümünün atmosferi birbirinden farklı ve her biri ayrı güzel. İçerisinde bulunan kafe ve restoranlarla bildiğimiz müzelerden ayrılarak günümüz teknolojisine ve çağdaşlığına uyum sağlamış.
Sergideki objeler hem bilgilendiriyor hem de eğlendiriyor. Eserler ziyaretçiler yalnızca izlesin diye değil, katılsın diye de tasarlanmış. Müzenin bazı parçaları ise insanın kişisel tarihinde nostaljik bir gezintiye yol açıyor. Dünyadaki sanayi devrimini Türkiye’nin nasıl yakaladığını sergide görebiliyorsunuz. 1956 model BMW, eskidikçe değerlenen 1965 model Ford Mustang’dan da bir adet bulunuyor.

Yüzyıllık göçün tanığı: Dodge

Müzeye yeni eklenen ve serginin şüphesiz gözbebeği olan, ABD’de Dodge kardeşler tarafından üretilen 1923 model otomobil Dodge… 1930’lu yıllarda ABD’de “Dust Bowl” olarak adlandırılan kum fırtınaları, yıllarca süren kuraklık ve Büyük Buhran dönemi insanlara göç etmekten başka çare bırakmamıştı. ABD’nin orta batısında yaşayan ve Dust Bowl’dan etkilenen çiftçilerin iş aramak için Kaliforniya’ya doğru olan göçlerinde onlara eşlik eden otomobillerden biri Dodge’ydi. 100 yıl önceki göçün şahidi Dodge. Şu zamana kadar hiçbir restorasyon süreci geçirmemiş valizlerden yemek kaplarından gitara, tavuk kümesine kadar yüzlerce antika ve reprodüksiyon parçayla çiftçi ailelerin göç süreçlerinden izleri ziyaretçilere sunuyor. Doya doya gezebilmek için bu müzeye tam bir gün ayırmak gerekiyor. Rahmi Koç Müzesi; arabalar, filikalar, gemiler, oyunlar, denizaltıyla olağanüstü. Gezerken zamanın nasıl geçtiğini anlamayacağınız bu müzeyi rotanıza eklemenizi tavsiye derim.

Tarihe ölçülü bir bakış

Pera Müzesi’nde sergilenmekte olan “Suna ve İnan Kıraç Vakfı Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri Koleksiyonu” sergisi kesinlikle görülmesi gerekilen sergilerden. Yaklaşık on bin nadir eserden oluşan sergide, sadece tarihteki ağırlık ve ölçü birimlerini görebileceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Ağırlık ve ölçü aletleri etrafında şekillenen ekonomiyi, kültürü, kültürlerarası sistem ilişkilerini, toplumsal güven dinamiklerini ve birimlerin standartlaşmasının yolculuğuna çıkıyoruz.
Tüy kadar hafif

Mısırlılar terazide sadece malları değil aynı zamanda insanların günahlarını da tartarlardı. Onlara göre kalp insan bilgeliğinin kaynağı, duygular ve hafızanın merkeziydi. Kalbin tartılması töreninde ölen kişinin kalbi, düzeni ve hakikati temsil eden tanrıça Maat’ın tüyüne karşı tartılırdı. Kalp ölen kişinin vicdanını, tüy ise adaleti simgelerdi. Eğer kalp tüyle aynı ağırlıkta veya ondan daha hafifse ölen kişinin ölümünden sonraki hayata geçmesine izin verilirdi. Kalp tüyden daha ağırsa terazinin yanında bekleyen timsah başlı ve aslan gövdeli canavar Ammit kalbi yerdi.
Tarih boyunca ağırlık ve ölçü hep önemini korumuş hatta kutsal olarak kabul edilmiş . Sergide bulunan adalet terazisi, ölülerin yaşarken yaptıkları eylemlere göre yargılanacakları inancına atıfta bulunuyor. Son Yargı temasında denge terazisinin merkezde resmedilmesi, adil ve doğru tartmanın Allah’ın bir emri olduğunu gösteriyor. Bizans imparatoru figürünün merkezde yer aldığı dünyevi mahkeme, semavi mahkemenin bir yansıması olarak görülüyor. Sergide, Anadolu’dan Antik Yunan’a kadar ağırlık ve ölçü sanatının gelişim sürecine şahitlik ediyorsunuz. Ayrıca sergide bulunan Tarih Tartısında tartılıp çağlar boyunca Yakın Doğu, Antik Yunan, Roma, Bizans ve Genç Osmanlı Dönemi’nde olan ağırlığınızı öğrenebilirsiniz. Bu durum hepinize çok eşsiz ve manevi duygular sunacaktır.

Önceki Yazı

Google ile birinci sınıf çeviri yapalım (!)

Sonraki Yazı

Her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği

Son Yazılar