Yapay zekâ teknolojisi birçok alana nüfuz ettiği gibi sanat, tasarım ve edebiyat disiplinlerini de etkisi altına aldı. Peki, yapay zekânın bu disiplinlerle ilişkisi ne ve nasıl ilerleyecek? Yoksa tamamen geçici bir durum mu? Bunları ve dahasını sanatçı Seydi Murat Koç, mimar ve tasarımcı Sedat Bayrak, yazar ve Edebiyatist Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Bahar Yaka ve dijital sanat üreticisi Didem Çabukel ile konuştuk. Hepsi kendi disiplinleri üzerinden yapay zekâ ile olan ilişkilerini ve düşüncelerini Litros Sanat’ın yeni sayısı için anlattı.
Daima gelişen ve bununla birlikte değişen bir dünyada yaşıyoruz. Bu duruma imkân sağlayan da pek tabii teknolojinin ta kendisi. Neredeyse her gün yeni bir şeyle “merhaba” diyoruz dünyaya. Kimi insan hayatını doğrudan kimisi de dolaylı olarak etkileyen gelişmeler oluyor bunlar. Yapay zekâ da bu teknolojilerden biri ve en popüleri. Günümüzün en çok konuşulan teknolojisi son yıllarda yapay zekâ oldu. Neredeyse birçok alana olan etkisini gözlemlediğimiz yapay zekâ şimdilik zararsız bir şekilde ilerletiyor varlığını. Ancak belli başlı sınırlamaların gelmesi de muhtemel. Çünkü nasıl ve ne amaçla kullanıldığının çerçevesi henüz çizilmiş değil, öngörülemiyor. Peki, sanat, tasarım ve yazınsal alanların diyaloğu nedir yapay zekâ ile? Nasıl bir alışveriş ve ilişki halindeler? Litros Sanat’ın yeni sayısında ele aldığımız bu konuyu sanatçı Seydi Murat Koç, mimar ve tasarımcı Sedat Bayrak, küratör Irmak Arkman, yazar ve Edebiyatist Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Bahar Yaka ve dijital sanat üreticisi Didem Çabukel ile konuştuk.
Seydi Murat Koç: Devrim yaratabilecek bir potansiyele sahip
Yapay zekâ, sanatçıların daha hızlı ve kolay bir şekilde resim ve eskizler yapmasına olanak tanıyan yeni teknikler ve araçlar sunuyor. Örneğin, yapay zekâ tabanlı fırçalar, sanatçıların daha gerçekçi ve ayrıntılı resimler yapmasına yardımcı oluyor. Yapay zekâ, sanatçılara yeni perspektifler ve bakış açıları sunuyor. Örneğin, yapay zekâ tabanlı algoritmalar, sanatçıların gerçek dünyadan farklı dünyalar ve evrenler yaratmasına olanak tanıyor. Sanatsal ifadeyi genişletiyor. Yapay zekâ, aynı zamanda sanatsal ifadeyi genişletiyor. Örneğin, yapay zekâ tabanlı sistemler, sanatçıların daha karmaşık ve iç görüsel eserler üretmesine olanak tanıyor. Öte yandan yapay zekâ, resim sanatı ve ilgili sanat alanlarında devrim yaratabilecek bir potansiyele sahip. Bu ilişki devam ederse, neler olacağını izleyip göreceğiz. Yapay zekâ, resim için bir araç olabilir. Sanatçıların resim yapma sürecini kolaylaştırabilir ve hızlandırabilir. Sanatçılara yeni perspektifler ve bakış açıları sunabilir. Tehlikesi de yok değil. Şöyle ki yapay zekâya sırtı tamamen dayanmış bir eser yaratıcılığı tartışılır bir noktaya gelebilir. Araç olarak kullanılması taraftarıyım. Ben yapay zekâyı birkaç kez eskizlerimi yapmakta kullandım. Son dönem çalışmalarımın eskizlerini dijital fotokolajlar-manipülasyonlar şeklinde yapıyorum. Yapay zekâyı da denemek adına bu eskizler için destek aldım iyi sonuçlar elde ettim ancak eserlerimde henüz kullanmadım. Bununla beraber hayır yapay zekâyı şu an için bir tehdit unsuru olarak görmüyorum. Ancak yapay zekânın ne kadar geliştiğine ve nasıl kullanıldığına bağlı olarak değişkenlik gösterebilir.
Didem Çabukel: Sanatçılara yeni yollar açıyor
İllüstrasyon da sanat ve tasarımın başka pek çok dalı da teknoloji de yapay zekânın nasıl ortaya çıktığı ile çok ilişkili. Neden ortaya çıktığı ise günümüz dünyasının hızlı çözümlerine ayak uydurmak olabilir. Hem mekanik hem organik bir bağ söz konusu. Mekanik olması bir yazılım olması, belki de yüzlerce yazılım var. Organik olması ise kullanıcının bir insan olması. Yapay zekâ ve sanat arasındaki ilişki, sanatçılara yeni yollar açabilirken, sanatın insan deneyimini ifade etme yeteneğini sürdürmesini sağlamakta. Bu ilişki, sanatı zenginleştirebilir ve yeni yaratıcı fırsatlar sunabilir. Sanatçılar, yapay zekâyı yaratıcılıklarını desteklemek için kullanırken, insan dokunuşunun ve özgünlüğünün önemini de tabi ki unutmamalı. “Bu ilişki devam eder mi, etmeli mi?” diye sormuşsunuz. Evet, bu ilişki devam eder çünkü bu kontrolümüz dışında bir dönüm noktası. Sadece tasarım değil pek çok alanda yapay zekâ oldukça aktif bir şekilde kullanılmaya başlandı bile. Yapay zekâ bir yazılım yani bir araç. Ben yapay zekâyı bir süredir kullanıyorum, daha önce elimde geleneksel yollar ile yarattığım bir şeyi de yapay zekâda kullanabiliyorum, sıfırdan da aklımdakini yaratabilmek adına yapay zekâyı kullanıyorum. 14 yaşında başladı sanat eğitimim zaten yapay zekâdan önce çok uzun yıllar geleneksel anlamda işlerimi ürettim. Tehdit unsuru olma konusu ise neresinden bakıldığına bağlı. Yapay zekâ sanatçılar için bir tehdit unsuru olabilir ancak aynı zamanda birçok fırsat da sunar. Sanatçılar, yapay zekayı nasıl kullanacaklarını ve nasıl entegre edeceklerini düşünmeli ve bu teknolojiyi yaratıcılıklarını desteklemek için bir araç olarak kullanmalıdırlar. Yapay zekânın, insan sanatının yerini alması muhtemel değildir ancak onunla işbirliği yapmak ve yeni yaratıcı yollar keşfetmek sanat dünyasına katkı sağlayabilir. İşe alımlarda çok yakında yapay zekâyı iyi derecede kullanma kriteri eklenecektir, hatta belki eklenmiştir bile. Tüm bunlarla beraber sanatın tanımı kişiden kişiye değişebilir, bu nedenle bir eserin sanat olarak kabul edilip edilmeyeceği genellikle kişisel görüşlere ve sanatın insan yaratıcılığına olan anlamına bağlıdır.
Bahar Yaka: Biz yazarlara yapılan büyük bir haksızlık
Kendi icadı teknolojinin, insanoğlundan rol çalması bitmedi ve eminim bitmeyecek. Önce sanayi gitti elden, insansız üretim hatta insansız tarım dendi. Elini, kolunu, işini, zanaatını ve kontrolünü teknolojiye kaptırdı insan. Yaptığından pişman oldu mu? Hayır tabii ki… Yapay zekâ da her teknolojik gelişme gibi hayatımıza yıldırım hızıyla düştü, çok ses getirdi. Herkes hayret ve hayranlıkla izlemeye başladı. Ta ki kendi alanına sıçrayana kadar… Çünkü geldi geldi sanata dayandı. İnsanın insan için yaptığı en içsel, en özsel, en çok estetik ve duygu gerektiren sanata da burnunu soktu. Yapay zekânın yaptığı resimleri görenler “aynı insan yapmış gibi, ayırt edilemiyor” dedi, büyük bir hayranlıkla. Ama “madem insan yapıyordu buna ne gerek vardı” diye sormadı. Her değişim gibi bu da çabuk kabul gördü. Herkes kendi yapay zekâ resimleriyle evlerinin duvarlarını süslemeye başladı hemen. Elbette edebiyat da bu değişimden nasibini aldı. Yapay zekâ bize sonsuz varyasyon sunuyor dendi. Oysa yaratıcı kalemlerin her zaman sonsuz varyasyonu vardır zaten. Bunun için bir kombinasyon makrosuna ihtiyaç yok. Her yazarın kendi dilindeki binlerce kelime içinden yaptığı seçimlerle, kendi hayal dünyasındaki hikâyeleri sonsuz olasılıklarla türetmesi mümkün. Bana göre bu bir “yapabilirlik”, “becerebilirlik” meselesi değil zaten. Herkes yazsın, yapay zekâ da yazsın… Gözden kaçırdığımız, yapay zekâ eserlerinde okuyanın okurken ayırt edemeyeceği ve aynı zevki alacağı garanti ediliyorken, biz yazarların yazarken aldığımız hazzın göz ardı edilmesidir. Bizlere yapılan büyük bir haksızlıktır. Bunu da alırlarsa tüm yaşamını yazmaya adamış insanların elinde ne kalır geriye? Benimki ne korku ne endişe, sadece bir serzeniş… Tutuculuk olarak da görebilirsiniz, saygım sonsuz. Ama benim yapay zekâyı ne okumaya niyetim var ne de ondan yardım almaya ihtiyacım. Kâğıt kokusundan kopmamış bir nesil var bu dünyada. Ölmedik, yaşıyoruz hâlâ. Eminim yapay zekâ sanatı da kabul gördüğü hızda tüketilecek, zamanımızdaki her şey gibi. Sanat, insanı insana bağlayan tek ve belki de son dayanak. Elimizden kaptırmasak iyi olur.
Sedat Bayrak: Mimarlık hizmetlerinin ederini düşürecektir
Mimarlık mesleğinin tasarım ve proje tarafında buna benzer dalgalanmalar öncesinde de yaşandı. 90’ların ikinci yarısında bilgisayarlı çizim, 2000’lerde ise bilgisayarlı sunumlarla ilgili sıradışı teknolojik gelişmeler oldu. Daha doğrusu bu teknolojik gelişmelerin yansımaları Türkiye’de yaygınlaşmaya başladı. O dönemde işgücünde bazı dalgalanmalar yaşanmadı değil. Şöyle örnek verebilirim, 2000’lerde mezun olan birçok genç, 5-10 yıl tecrübeli mimarlara yakın koşullarda çalışma şansı yakalayabildi. Hem okulun, hem gençliğin verdiği dinamizm’le, teknolojiye sektördeki iş gücünden daha hızlı adapte olabildiler. (Şüphesiz 2000’lerin ortalarında başlayan inşaat patlamasının da o dönem mimarlık işgücündeki olumlu havada etkisi vardı). Ama bu gelişmeler o dönemde de mimarları işsiz bırakmadı. Bunun yerine ortalama mimarlık hizmetlerinde bile, projeleri daha iyi ifade etme imkânı ortaya çıktı. Öncesinde hayali kurulamayacak takvimlerde, sıradışı metrajlardaki işleri bitirme şansı yakalandı. Tabii bunun yanında ortalama mimarlık hizmetlerinin niteliklerinde de artışlar oldu (tasarım niteliği tarafında bu iyileşmeler sınırlı bir çerçevede kalsa da). Mimarlık tarafında AI araçları her ne kadar -görsel öncelikli- gibi görünse de, metin tarafındaki ve bilgiye ulaşma konusundaki kazanımları benim hayatımda şimdilik daha yaygın. Tarayıcımda ChatGPT bir tab olarak standart açık vs. Görselleştirme tarafında; örneğin photoshop’daki yeni araçların birçok ofiste önemli bir iş yükü kaldırdığı bir gerçek. Bizim ofisimizde de benzer şekilde. Projelendirme tarafında ise, yeni çıkan araçların şaşırtıcı katkılar sunabildiğini söylemek şimdilik zor. Birçok yazılım projesi veya web hizmeti henüz başlangıç veya test aşamasında. Şimdilik daha çok; ilham almak, moodboard hazırlamak vb. taraflarda katkılar alındığını görüyorum. Erken safha konsept sunumlarında faydalanılan araçlar var. Veya belli bir kütle için farklı grafik temaları test etme gibi kullanımları var vs. Ama bu söz konusu araçlar “hayaldekini gerçek bir projeye dönüştürme” safhasından sonra biraz zayıf kalıyorlar. Şimdilik. Bu konularda gelişime eğrisinin çok dik olduğunu söylememiz gerekir. 2 aylık bir zaman dilimi içerisinde bile arka arkaya beklenmedik gelişmeler yaşanabiliyor. Piyasadaki birkaç beta yazılımın vaadettiklerine baktığımızda mimarların yaygın bir şekilde işlerini rahatlatacak görevler üstlenmelerine hakikaten az kaldı, bazı niş alanlarda başladı bile. Nitelikli (veya nitelikli gibi görünen) tasarım hizmetleri vermek bu araçların yardımıyla çok daha kolaylaşacağı için, arz tarafını rahatlatacaktır. Arzın artmasıyla da mimarlık hizmetlerine erişimin kolaylaştıracağı aşikâr. Ben AI’ın mimarların yerini alacağını düşünmüyorum ancak yukarı saydığım sebeplerle ortalama mimarlık hizmetlerinin ederini şüphesiz düşürecektir. Tasarım/proje tarafında. Bunun yanında nitelikli mimarlık hizmetlerinde ise iş kalitesini artıracak, takvimleri daha da kısaltacaktır (artık Türkiye’de daha ne kadar kısalabilecekse). Tabii bu gelişmeler de yine istihdam tarafında bazı dalgalanmalar yaratabilir.